Militarist Modernleşme...

  • 16.01.2012 00:00

Murat Belge’nin yeni yayımlanan Militarist Modernleşme: Almanya, Japonya ve Türkiye(İletişim Yayınları, 2011) isimli hacimli eserini okurken, sosyal bilimlerin en önemli özelliğinin “karşılaştırma” olduğuna bir kez daha ikna oldum. İçinde yaşadığımız milliyetçilikler çağında egemen tarih yazımının “fabrika ayarları”, maalesef yaşadığımız tarihin ne kadar “özgün” veya “nev’i şahsına münhasır” olduğunu ve sırf bu nedenle olsa bile “emsalsiz” olduğunu bize belletmek üzere kurgulanmıştır. Bu nedenle, “şanlı tarihimiz” başkalarının tarihi ile karşılaştırılamaz. Karşılaştırmaya kalkışmak bile çizmeyi aşmak demektir. Murat Belge, karşılaştırmalı bir modernleşme tarihi yazarak bu milliyetçi mistisizmi yıkıp geçiyor.

Murat Belge, bize militarist modernleşme olarak özetlediği gelişme süreci üzerine bazı tesbitler yaparken iki tür gelişme çizgisinin altını çiziyor: Bunlardan birincisine göre, bazı toplumlar “burjuva devrimlerini” kendi içsel dinamiklerinin etkisi ile hayata geçirebiliyorlar. Kalıcı, işleyen, kurumlaşmasını tamamlamış, askerî vesayeti sınırlamış demokratik rejimler kurabiliyorlar. Murat Belge, bu süreci tamamlamış toplumların gelişmelerini “organik gelişme” olarak adlandırıyor.

Türkiye’nin de içinde bulunduğu bazı toplumlar ise “güdümlü” veya “güdülenmiş” bir gelişme tipi içine giriyorlar. Onlar, “modernleşme sürecini” başlatan ve sırtlanan kurumun ordu olması nedeniyle bizzat modernleşme sürecinin kendisi bu süreçten zarar görmeye başlıyor. Murat Belge, bizim gibi toplumların modernleşme macerasını anlatmak amacıyla işte bu noktada karşılaştırma işine girişiyor. Almanya ve Japonya’nın modernleşme maceralarını son derece tatlı ve okuyucuyu sıkmayan bir üslupla anlatıyor.

Yıllar önce, Mısırlı bir antropolog arkadaşım ile Türkiye ve Mısır’ı karşılaştıran bir akademik sohbet içine girmiştik. İttihatçı- Kemalist siyasi gelenek ile Nâsır ve Baas ideolojisini karşılaştırıyorduk. Mısırlı dostum, Baasçılığın Mısır toplumunun hücrelerine nüfuz edemediğini, bu nedenle Mısır toplumunu dönüştürmek konusunda Kemalistlere nazaran daha başarısız olduğunu ifade edip şunları söylemişti: “Zaten Türkler, Ortadoğu’nun Almanları olarak görülmelidir. Onlar, Almanlar gibi çalışkan, otoriter ve ırkçıdırlar!” Türklerin modernleşme macerasının bir Mısırlı sosyal bilimci tarafından anlaşılma ve açıklanma biçimi o zaman beni hayli düşündürmüştü. Farklı modernleşme süreçlerinin karşılaştırılması, Türkiye’nin yaşadığı maceranın değerlendirilmesi bakımından son derece gerekli.

Murat Belge’nin kitabı çok tipik bir akademik çalışma değil. Kitabın kurgusunda, bu tür kitaplarda çok rastlanan yoğun bir “dipnot bombardımanı” altında kalmıyor okuyucu. Ama kitabın yazılmasında ne kadar fazla kaynak kullanılmış olduğu, eserin sonundaki kaynakçada ortaya çıkıyor. Belge’nin kitabını karşılaştırmalı bir tür “ordular tarihi” olmaktan alıkoyan çok önemli bir özellik de var. İncelenen tüm örneklerde, modernleşme süreci ülkelerin sınıf yapısı, silahlı kuvvetlerin toplumla ilişkileri eksenlerinde ele alınmış olduğu için karşılıklı belirlenmelerin haritası da çıkarılmış oluyor.

Son olarak, Murat Belge’nin ele aldığı İngiltere, Fransa, Almanya, Japonya, İtalya, Hindistan ve Türkiye örneklerini tartışırken kullandığı üslubun okuyucuyu yormayan, samimi ve akademik standartlardan taviz vermeden kurgulandığını belirtmeliyim. Bu hacimli eseri okurken, yazarın sizi detaylara boğmak yerine her örneğin ilginç ve önemli taraflarına dikkatinizi çekmek için zekice bir çaba içinde olduğunu görüyorsunuz. Murat Belge’nin bu tercihi okuyucuyu hem rahatlatıyor, hem de yazar ile okuyucu arasında her zaman var olan otorite ilişkisini yumuşatıyor. Kitabı da “kolaylıkla okunur” hâle getiriyor.

Kısacası, Murat Belge son derece kalıcı ve öğretim üyeleri açısından rahatlıkla öğrencilere tavsiye edilebilecek bir eser yazmış. Belge’nin kitabı sosyoloji, siyaset bilimi ve tarih öğrencileri için harika bir kaynak. Bu nedenle, hep gündemde kalacağını ve başvuru kitabı olacağını tahmin ediyorum. Murat Ağabey’e teşekkür ediyor ve eline, aklına sağlık diyorum.

 


Lefter’in ölümü...

Fenerbahçe’nin efsane oyuncusu Lefter Küçükandoniadis için Şükrü Saracoğlu Stadı’nda yapılan tören beni hüzünlendirdi. Milli Takım kaptanı olduğu günlerde, 6-7 Eylül Olayları sırasında Büyükada’daki evi saldırıya uğrayan, küçük kızları ölümden dönen Lefter’e hepimizin özür borcumuz var diye düşünüyorum. Varlık Vergisi’nin mimarı faşist Şükrü Saracoğlu’nun adını statlarına veren Fenerli dostlarımdan bir ricam var: O stadın ismini değiştirme zamanı gelmedi mi? O stada Lefter’in ismini verseniz ne olur? Düşünsenize, bugün Düsseldorf’taki stada Hitler’in Dışişleri Bakanı Joachim von Ribbentrop’un ismi verilmiş olsa, biraz tuhaf olmaz mıydı? Lefter ile Saracoğlu yan yana iyi durmuyor. Benim gönlüm Lefter’den yana!


ayhanaktar@gmail.com

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums