Başbakan Erdoğan’a açık mektup

  • 19.09.2011 00:00

Bugün Beşiktaş Adliye’sinde Dink Cinayeti davasının duruşması var. Hrant’ın katili diye ortaya sürülenleri kimlerin azmettirdiği, yıllar boyu Karadeniz bölgesinde psikolojik operasyonlar düzenleyerek it-kopuğun silaha sarılmasını sağlayanların kimliği bizce hâlâ meçhul. Sevgili Rakel Dink’in anlatımı ile “bir bebekten katil yaratan karanlığın” hâlâ aydınlatılmasını bekliyoruz. Bu amaçla kaleme alınan metni dikkatinize sunuyorum:

 
Sayın Başbakan,

Arkadaşımız Hrant Dink’i öldürdüler.

Beşinci yılına yaklaşan adalet arayışımız kadük kalmıştır.

Dilekçe verdiğimiz topyekûn devlet, kendini katile yakın gördü.

Zaten; katil, polis, bayrak ve muzaffer gülümseme kahramanlık posterinde poz vermişti.

Bir türlü ilamını malum edemediğiniz o kalabalık güruh, elbirliği ile kıstırmışlar, hain pusuda kurşun sıkmışlar, kaçmışlar, saklanmışlardı

Şikâyetçiyiz.

“Namus Sözümdür Adalet” diye ölü evinde ant içtiğiniz halde, Hrant Dink’i işaret parmağıyla gösterip “bunu” diyen yardımcınızı “Meclis Başkanı”, resmî makamda, adamları resmen “yakarız canını bak” diyen valinizi “Vekil”, emanet edilen canı kollamayan, kötülerin işini kolaylaştıran Emniyet Müdürü’nüzü “Vali”, 17 yaşındaki O.S’yi kocaman “Ogün Samast” ettiniz.

Kan adaletle susar, şikâyetçiyiz.

İsim verdik soruşturun diye, İçişleri Bakanı’nız olmaz onlar bizim çocuklar dedi.

Dışişleri Bakanı’nız AİHM savunmasında bu toprakların yiğit evladına “Nazi” dedi.

Çevik kuvvetleriniz Rakel Dink önlerinden geçerken katillere yazılan methiye türkülerini mırıldanarak Beşiktaş Adliyesi’nde koro yapıverdiler.

Katillerimizi adalet evine getiren Jandarma, cezaevi aracına “Ya sev ya terk et” diye yapıştırma asmıştı.

Sayın Başbakan, nedir daha derine inmeyi engelleyen o büyük “kasabanın sırrı”? Nedir sözünüzü tutmanıza mani olan?

Azınlıklardan gasp edilenin birazını geri vermeniz sebebiyle seslendirdiğiniz nutukta “Bu ülkede hiç kimse ruh tedirginliğiyle yaşamayacak artık” diyordunuz Hrant’ın veda mektubuna atfen.

İnanın tedirginliğimiz her zamankinden büyüktür.

Sayın Başbakan, mala gelenin telafisi bulunur.

Cana gelene de davranınız.

O Anadolu Toprağı’ndan Hrant Dink’in payına bir metrekare toprak düştü; mezarıdır!

Kamera denilen vak’anüvis silinmiş, bize kalan azıcık 19 Ocak 2007 seyirliğinde beş kişi saydık Hrant’a pusu kuranlardan.

Kim bunlar Sayın Başbakan?

Görüneni, görünmeyeni, katillerimizi istiyoruz, adalet olsun, hak hâkim olsun diye.

Bizim hakkımız bizde saklı duruyor, helalleşmekten başka çarenin kalmadığı savaş yorgunu memleketimizde.

Suallerimiz cevapsız... Adalet nöbetçisi “Hepimiz Hrant’ız” diyen yüzbinlerin eli hâlâ vicdanında... Cevaplarımızı almadan susmayacağız, sormaya devam edeceğiz.

Hrant için, Adalet için.

Hrant’ın Arkadaşları


‘Gayrimüslim Mehmetçikler: Hatıralar-Tanıklıklar’

Sevgili Rıfat Bali yine kaliteli bir çalışmaya imza atmış. Gayrımüslim vatandaşlarımızın askerlik esnasında yaşadıkları ayrımcılık örneklerini kendi ağızlarından derlemiş. Vicdan sahibi bir insanın yüzünü kızartacak bir kitap var elimizde. Okurken, “yahu bu kadar da olur mu?” diyeceğiniz birçok tanıklık ile karşılaşıyorsunuz. Kitapta hem Rıfat Bali’nin şahsen derlemiş olduğu tanıklıklar, hem de gazetelerde, dergilerde ve anı kitaplarında daha önceden yayımlanmış metinler yan yana getirilmiş. Günün manâ ve ehemmiyetine binaen, Tûba Çandar’ın Hrant hakkındaki biyografik çalışmasından alınan ve sevgili Hrant’ın askerde yaşadıklarını anlattığı bölümü alıntılıyorum:

“Ermeni olduğum için hayatımda birçok ayrımcılık yaşadım. Bunlardan biri de askerlik yaparken oldu. 1986’da Denizli 12. Piyade Alayı’na 8 aylık kısa dönem askerlik için gittiğimde, devremdeki tüm arkadaşlarıma yemin töreninden sonra erbaş rütbesi taktılar ve bir tek beni ayırıp er olarak bıraktılar. İki çocuk sahibi koca adamdım, umursamamam gerekiyordu belki. Amma velâkin fena koymuştu bu ayrımcılık. Tören sonrasında herkes ailesiyle mutluğunu paylaşırken, teneke barakanın arkasında tek başıma ağladım. Elimde tuttuğum anahtarı, ağladığım duyulmasın diye oluklu tenekeden barakaya sürtüyordum yürürken... Bir o yana, bir bu yana yürüdüm ve ağladım.”

“Bir bebekten, katil yaratan karanlık” karşımızda sapasağlam duruyor. Daha yapılacak çok işimiz var, dostlar.


ayhanaktar@gmail.com

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums