Mâzi içimde bir yaradır

  • 30.11.2012 00:00

 

(Halil Berktay’a Cevap: 3)


Uzun süredir Halil’in yazdıklarında “doğruların peşinde bir mücahit” veya “alçak tabuları ben yıktım” diye böbürlenen bir “ağır abi” havası sezinleniyor. Fakat 1 Mayıs tartışmasında olsun, Nazım Hikmet’in “kadın düşmanı” olduğu konusundaki tespitlerinde olsun bir “çığırtkanlık” boyutu var. Mahmut Mutman dostumuzun haklı olarak “sansasyonalizm” olarak adlandırdığı bu üslup yoğun şiddet dozu içeriyor. (Star, 5 Eylül). Levent Yılmaz’ın da altını çizdiği gibi, “Bütün dünya haksız ve kendisi haklı olduğu için de, ağzına ne gelirse söyleyebileceğini zannediyor: Savruk, nobran ve özensiz” (Taraf, 23 Mayıs).

Biraz da Halil’in dramına empati ile yaklaşalım: Onun yazılarındaki saldırgan Stalinist üslubun I. Ergenekon iddianamesinin açıklanmasından sonra giderek arttığını gözlemledim. Doğu Perinçek’in derin devletle hangi tür ilişkiler içine girdiği, Veli Küçük gibilerle nasıl işbirliği yaptığını bu iddianame ile öğrendik. 1970’lerden beri izlediğim Maocu Aydınlık hareketinin özünde Kemalist milliyetçiliğe dayandığının farkındaydım. Ama Ergenekon iddianamesi ile ortaya yayılan pisliği görünce ben de şaşırdım.

Benim için “şaşırtıcı” olan yeni bilgiler, Halil için “travma nedeni” olmalıdır. Çünkü Halil Berktay 1970 ile 1989 arasında (dile kolay, tam 19 yıl) Doğu Perinçek’in yanında teorisyen olarak görev yaptı. Proleter Devrimci Aydınlık hareketinin yönetici kadrosundaydı. Perinçek’in 1970’lerin başında kurduğu illegal TİİKP’nin (Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi) Merkez Komitesi üyesi ve Ege Bölgesi sorumlusuydu.

Doğu Perinçek’in son marifetlerini okuduğu zaman Halil’in bir zamanlar “boğazına kadar pisliğin içine batmış olma” duygusuna kapıldığını tahmin edebiliyorum.

Diyarbakır Sanayi Odası Başkanı merhum Felat Cemiloğlu’na 12 Eylül’de Diyarbakır Cezaevi’nde insan dışkısı yedirmişlerdi. O da hapisten çıkınca ağzındaki kötü kokuyu yok etmek için bütün dişlerini söktürmüştü. Felat Bey kendi iradesi dışında hapishaneye konmuş ve işkence görmüştü. Ama Halil, inanarak ve isteyerek Perinçek’in askeri olmuştu! Halil’in temizlenme ihtiyacının, tıbbi deyimle çok daha “akut” olduğunu görüyorum.
 

Halil nasıl kurtulur?

İnsanlık hâlidir, bireyler sonradan çok pişman olacakları bazı işleri yapabilirler.

Ama bunu aşmanın yolu, 1970’lerin Maocu Stalinist şiddet dilini kullanarak her tarafa saldırmak değildir. Hasan Cemal ağabeyimiz Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım kitabını yazarak içinde yer aldığı cuntacı gelenekle hesaplaştı ve arındı. Halil’in eski silah arkadaşı Gün Zileli ise üç ciltlik anılarını yayınlayarak (Yarılma, Havariler ve Sapak) son derece cesur bir özeleştiri yaptı ve ruhunu temizledi. İkisine de saygılarımı sunuyorum.

Gün Zileli’nin anılarından çok şey öğrendim: Örneğin, ülkemizin Che Guevera’sı kabul edilen İbrahim Kaypakkaya, Aydınlıkçıların giderek “Kemalist ve darbeci” siyaseti benimsediğini söyleyerek örgütten ayrılmak ister. 1972 Mart’ında TİİKP yönetimi ile Söke dağlarında buluşan Kaypakkaya örgütten ayrıldığını bildirir. Zileli, o günlerde Kaypakkaya’nın ayrılma kararının örgüt içinde infaz ile cezalandırılmasını öneren birilerinin olduğunu, fakat Doğu Perinçek’in Kaypakkaya’nın idam fermanını infaz ettirmediğini yazıyor (Havariler, s. 20). Nedense, o korkunç önerinin kimden çıktığını söylemiyor. Gün Zileli’nin yarım bıraktığı hikâyeyi Halil’in aydınlatabileceğini düşünüyorum. Böylece, Halil’in anılarını yazarak temizlenme yolunda adımlar atacağını ummak istiyorum.

Halil’in başlattığı 1 Mayıs tartışması üzerine sevgili Bülent Somay bir yazı yazmıştı.

Yazıda hakikatin tek, mutlak ve bilinebilir olduğuna, o hakikatin de kendisinde/kendilerinde olduğuna yürekten iman edenlerin şiddete eğilimli olduğunu anlatıyordu.

Ve şöyle devam ediyordu: “Bir sınıf, grup ya da tabaka, artık o güne kadar var olduğu şekilde var olamayacağını gördüğünde şiddete başvurur, çünkü hayatın başka türlü de olabileceğini hayal bile edememektedir; niye etsin ki, hakikat onun tekelinde bir kere. O yüzden sözle ya da silahla şiddeti teşvik eden, ona hain, buna aptal, şuna cahil deyip ölüm fermanları yağdıran birinden, soğuk ve ‘nesnel’ bir tarafsızlıkla ama gene ‘her şeyi ben bilirim’ üslubuyla, bildiği tek ve tartışılmaz hakikati vazeden birine dönüşmek, aslında değişmemektir” (Altüst, no 7. Haziran 2012).

Bülent’in analizi doğru, fakat moral bozucu! Ben her şeye rağmen, iyimserliğimi koruyarak Halil’in tedavi olup iyileşeceğini umuyorum. Aksi takdirde, entelektüel hayatımızda ikinci bir “Yalçın Küçük Vakası” yaşanacaktır.

Bu yazılarda Halil’in tüm gevezeliklerine cevap vermedim. Çünkü yerim ve vaktim müsait değil. Ayrıca Taraf okurlarının başını ağrıtmak istemem. İsteyen Yüzbaşı Torosyan’ın anılarını alır ve okur. Yazdığım giriş yazısının arkasında duruyorum.

Benim için bu tartışma bitmiştir.


aktar2004@ttmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums