Burj el Barajne

  • 18.12.2017 00:00

 100 yıl önce, 9 Aralık 1917’de son Osmanlı askeri de Filistin’e veda ederken, Filistin toprakları üzerinde 600 bin Müslüman, 60 bin Yahudi nüfus vardı. 1948 yılına gelindiğinde ise Müslüman nüfus 1 milyon 200 bine, Yahudi nüfus da 800 bine ulaştı.

İsrail’in kuruluşundan hemen önce, 9 Nisan 1948’de Yahudi İrgun ve Stern terör örgütleri Kudüs yakınlarındaki Deyr Yasin köyünde 245 Müslümanı vahşice katlettiler. Bu korkunç olay 1 milyon Filistinlinin evlerini terk etmelerine neden oldu. 1950 yılında Filistin topraklarındaki Yahudi nüfus 1 milyon 200 bine ulaşırken, Müslüman nüfus 200 bine düştü.

Bugün, Gazze, Batı Şeria, Ürdün, Suriye ve Lübnan’daki 61 mülteci kampında 4 milyon Filistinli iskan ediliyor. Dünya genelinde ise toplam 6 milyon Filistinli mülteci bulunuyor.

Önceki hafta, bu mülteci kamplarından birine, Beyrut’taki Burj el Barajne Filistin Mülteci Kampı’na misafir olduk.

Arakan, Bangladeş, Çad, Tanzanya, Suriye ve daha birçok kriz bölgesinde cesaretle yardım organizasyonları yapan Sadakataşı Derneği, Beyrut’taki Burj el Barajne Kampı’nda da bir Anaokulu inşa etti. Elektrik ve suyun kısıtlı olduğu, araç giremeyen daracık sokakların arasında, adeta iğneyle kuyu kazarak 4 katlı muhteşem bir okul Filistinli çocukların hizmetine sunuldu. Projeye TİKA ve Türkiye’nin Beyrut Büyükelçiliği de destek verdi.

Filistin mülteci kampında böylesine güzel bir okulun ne anlama geldiğini, girişte bizi karşılayan Filistinli çocukların gözlerindeki ışık, umut ve sevinçten anlamak mümkün. Ellerinde Türkiye, Filistin ve Lübnan bayraklarıyla, “Şükran Türkiye” haykırışlarıyla bizi karşılayan çocuklardan gözyaşlarımızı saklamak zorunda kaldık

1948’de, hemen yarın dönecekmiş gibi evlerinin kapısını kilitleyen ve apar topar topraklarını terk eden Filistinliler, aradan geçen 70 yıla rağmen nesilden nesile aktarılan anahtarlarını muhafaza ediyorlar. “Bir gün mutlaka döneceğiz” diyorlar. 

Biz de, Burj el Barajne Kampı’nda açılışını yaptığımız El Aksa Okulu’nun Filistinli çocuklara “geçici” bir süre hizmet vermesini umuyoruz. Yaşamın çok zor, çok sıkıntılı olduğu kampların boşalacağı, Filistinlilerin akın akın yurtlarına dönüş yapacağı, sakladıkları anahtarların kilidine takılacağı günü sabırsızlıkla bekliyoruz. O zafer gününe kadar da, Filistin içinde olduğu kadar, Filistin dışında da mazlumların yanında olacağız.

Sadakataşı Derneği gerçekten anlamlı bir eser ortaya koymuş. Başkan Kemal Özdal ve tüm arkadaşlarından, TİKA’dan, Beyrut Büyükelçimiz Çağatay Erciyes ve ekibinden, o gün o muhteşem açılış manzarasını şereflendiren herkesten Allah razı olsun…

  • Beyrut’ta bir sürpriz…
  • “Beyrut’ta bir eve misafir olacağız” dediler, kalktık gittik… Şehrin ortasında, bahçeli, her köşesi tarih kokan bir villanın salonuna girdiğimizde, yaş ortalaması 80 olan bir heyet heyecanla bizi karşıladı. Tanışma faslında ilk sürprizi yaşadık: Heyet içinde, İstanbul Türkçesiyle konuşan 2 kişi vardı. Biri Alp Osmansoy, Sultan Abdülaziz’in torunu. Diğeri de Yavuz Alpan, Sultan Abdülmecid’in ve Hicaz demiryolunu kahramanca savunan Müşir Kazım Paşa’nın torunu.
  • Bizi evinde misafir eden ise Halit Dauk.
  • Dauk ailesi Lübnan’ın en büyük ve köklü ailelerinden. Ev sahibimiz Halit Dauk’un amcası Ömer El Dauk Osmanlı Lübnan’ında Beyrut belediye başkanıydı. Osmanlı’nın son Beyrut Valisi İsmail Hakkı Bey Beyrut’tan ayrılırken, şehri Ömer El Dauk’a emanet etmişti. Ömer El Dauk, 30 Eylül 1918’de Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’dan gelen bir telgraf sonrasında Beyrut’ta Arap Hükümetini kurmuştu. Ömer El Dauk’un kardeşi Ahmed El Dauk da Fransız mandası altındaki Lübnan’da 2 kez başbakanlık yapmıştı.
  • İşadamı Halit Dauk, salondaki işlemeli dolabı gösterdi, “Yıldız Sarayı’ndan” dedi. Hanedan mensuplarının Beyrut’a getirdiği el işlemeli muhteşem dolap, yoksulluk nedeniyle mezatta satışa çıkarılmış ve Halit Bey’in babası satın alarak evinin en mutena köşesine koymuş.
  • Beyrut’ta, bir gece vakti, içinde bolca “Osmanlı, İstanbul, Dolmabahçe, Yıldız, Paşa, Bey” kelimelerinin geçtiği sohbette bulduk kendimizi. Bir kez daha anladık ki, Türk’ün askerleri çekilse de, Arap sokağında izi, eseri, hatırası dipdiri yaşıyor.
  • Türk askeri buralardan gideli 100 yıl oldu. 100 yıldır bölgede sadece kan, gözyaşı, acı, hüzün, çatışma ve yoksulluk var. Lübnan’ın elitleri, dille ifade edemeseler de, bakışlarıyla, “keşke sonumuz böyle olmayaydı, keşke aramıza hainler girmeyeydi” diyorlar. Kim bilir, belki bir gün yine sınırlar kalkar, İstanbul’dan çıkıp Beyrut’a, oradan Kudüs’e, oradan ta Sana’ya kadar Müslümanlar tekrar kucaklaşır. Zor değil, yeter ki isteyelim…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums