Demirel’den gülümseten anılar

  • 18.06.2015 00:00

 Sanırım, hatta eminim, bizim Cumhuriyet tayfası içinde Cüneyt Arcayürek ağabeyimle rahmetli Mustafa Ekmekçi ağabeyi saymazsanız Süleyman Demirel’le en çok anısı olan gazeteci benim. 

Onu, beni her zaman gülümseten, umarım sizleri de gülümsetecek anı dilimcikleri ile uğurlamak istedim. 
Onunla 1967 sonunda “tanışmadan tanıştım”. Tuncel Kurtiz, Tuncer Necmioğlu, Müjdat Gezen, Umur Bugay, Mustafa Alabora ve ben, o sıradaki tiyatro dünyasına itiraz ettik ve olmayan paralarımızla “devrimci bir tiyatro” kurduk: Halk Oyuncuları.
İlk oyunumuzu ben yazdım ve sahneye koydum: Devr-i Süleyman.
İstanbul’da ilk oyunu oynadık. Salon kahkaha ve alkıştan yıkıldı. Valilik de aynı gece oyunu yasakladı. Ankara’ya taşındık. Ankara’da ilk oyunu oynadık. Salon kahkaha ve alkıştan yıkıldı. Ankara Valisi de aynı gece oyunu yasakladı. 
Milyon dolara yapılamayacak bir reklam oldu. Danıştay yasak kararını kaldırınca Devr-i Süleyman, Ankara’da günde 15.00- 18.00-21.00 gibi üç seans oynamaya başladı (vallahi ciddiyim). 
Oyun kapalı gişe oynuyor, biletler karaborsaya bile düşmüş durumda. Gişeden oluk gibi para akıyor. En çok da benim cebime akıyor. Öyle ya hem oyunun yazarı, hem rejisörü, hem de tiyatronun idare müdürü gibi bir görevim var. Devr-i Süleyman, 1969 sonbaharına kadar Ankara’da, İstanbul’da ve Anadolu’nun pek çok kentinde aralıksız [Haber görseli]oynadı. Üç koldan akan gelirle ömrümde görmediğim, ondan sonra da görmeyeceğim kadar param oldu. 
Demirel’le hiç karşılaşmamıştım ama sayesinde az daha zengin oluyordum.

***

1969 sonunda tiyatro mesleğini kesin olarak bırakıp gazeteciliğe geçtim. Sendika gazeteleri, haber ajansları derken medyanın hemen tümüyle susturulduğu 12 Mart faşizminin ilk günlerinde Yeni Ortam Dergisi’nin Yazıişleri Müdürü oldum.
Ve Demirel’le tanıştım. 12 Mart generalleri yapacaklarını yapıp solu becerebildikleri kadar ezdikten sonra artık seçimlere gidilmesine karar vermişlerdi. Demirel de yeniden siyasete dönmeye hazırlanıyordu. Adalet Partisi’nin başkanı olarak Ankara’da bir basın toplantısı düzenledi. Günlük gazeteye dönüşmüş Yeni Ortam’ın yazıişleri müdürü de oradaydı. Soru sormak için elini kaldırınca Demirel gözlerini kısarak ona baktı, sonra yanındakilere dönüp “Bu komünisti de kim soktu bu salona”deyiverdi. Salon buz kesti, benim sırtım soğuk soğuk ürperdi. Demirel ise bildik gevrek kahkahalarından birini patlattı. “Şakaydı şaka” dedi... “Demokrasiyegeçiyorsak senin gibiler de var olacak mecburen.” Salon -nedense- kahkahalara boğulurken ben cesaret edip “Bu dediğinize inanacağımı ummuyorsunuz herhalde”demek gibi bir yiğitlik gösteremedim. Sustum. Hâlâ içimde ukdedir...

Hediyeyi benden saysın 
14 Ekim seçimleri için kampanya başladı. Benim payıma Demirel’i izlemek düştü. Otobüsle, bazen uçakla, tam bir ay Demirel’le yan yana yaşadık. Konuşmalarını ezbere biliyordum ve haber geçerken ezberden yazdırabiliyordum. Kampanyanın sonunda Ankara’ya dönerken Demirel gazetecilere birer pusula dağıttı ve herkesin seçim tahminini yazmasını istedi. En iyi bilene bir saat hediye edecekti. 
Ben CHP 188 (185 oldu), AP 151 (149 oldu), DP 34 (45 oldu) milletvekili tahmin ettim. Seçimler yapıldı. Sonuca en yakın tahmin benimki. Yani Demirel saati bana hediye edecek... 
“Millet bize muhalefet görevi vermiştir” diyeceği ilk basın toplantısına Yeni Ortam adına ben de katıldım. Yanımda Ankara temsilcimiz Mustafa Ekmekçi. Basın toplantısı bitti. Defalarca göz göze geldik, soru sordum, cevabını aldım ama saatten hiç haber yok. Sonunda Mustafa Ekmekçi yaptı yapacağını, el kaldırıp söz istedi. Demirel “Toplantı bitti” dedi. Ekmekçi geri adım atmadı, “Siyasi soru sormayacağım”dedi. Demirel mecburen “Buyur bakalım” deyince bizimki sordu:
- Bizim bu yazıişleri müdürüne saat hediye edecektiniz, o ne oldu diyecektim... 
Demirel bir bana baktı, bir Mustafa Ağabeyime baktı, bana değil ona cevap verdi: 
- Söyle o senin yazı müdürüne, adımdan çok para kazandı o, saati cebinden alsın, hediyeyi benden saysın... 
Dedi ve yine o gevrek kahkahasıyla toplantıyı bitirdi...

***

Ülkeyi iç savaş benzeri bir kanlı çatışma ortamına sürüklemekte ana sorumlu herhalde Milliyetçi Cephe (MC) hükümetlerinin başındaki Süleyman Demirel’dir. Ama bu yazıda “gülümseten anılar” dedim, o kanlı yıllardaki korkunç ve hesap verilemez payına değinmeyeceğim. 
Sonra 12 Eylül Darbesi oldu. Ben siyasi göçmen oldum. Demirel de siyasi yasaklı. 
Yasaklar kalktı. Demirel başbakan oldu, ben de Cumhuriyet’te yeniden gazeteci... 
Yine Ankara’da, yine bir basın toplantısı. Mustafa Ekmekçi yanına İstanbul’dan gelmiş yazıişleri müdürünü de alıp gitti. Toplantı bitti. Demirel ayaküstü sohbet ediyor. Gözü bana ilişti. Sordu: 
- Demek döndün sen? Almanya’daydın değil mi?
- Evet... 
- Orada da hapse falan girdin mi? 
Eh, o kaşındı: 
- Hayır efendim, ben sadece siz başbakan olduğunuzda giriyorum hapse. Tam altı defa... 
Gözlerini kısıp kısa bir hesap yaptı:
- Atıyorsun. Olsa olsa beş defadır. 12 Mart’ta hapse girdiğinde ben başbakan değildim. 
Ardından yine o gevrek kahkahayı patlattı.

Türbülansta sarmaş dolaş
Yerim bitti ama Demirel anıları bitmedi. Hele Güney Amerika’dan dönüşte, çok ama çok sert bir türbülansta adeta düşmekte olan uçakta Cumhurbaşkanı Demirel’le tek koltukta sarmaş dolaş (sahiden sarmaş dolaş) düşüşümüz var ki...
I-ıh, o anıyı buraya sığdıramam. Belki bir başka Tırmık’ta… 
Şimdilik onu gülümseyerek anmaktan yanayım. Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığını ve cumhurbaşkanlığını yaşamış biri olarak Demirel’in ardından kötü, tatsız anılar yazmak içimden gelmiyor...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums