- 16.05.2014 00:00
Bir haber aktaracağım.
Soma’daki iş cinayeti gibi bütün ülkeyi sarsan, dünya gündeminde yer alan olaylardan sonra bir sürü asıllı-asılsız haber çıkar. Çoğu gazetecilere de ulaşır. Mesleğin en berbat uğraşlarından biridir. Doğru ile yanlışı, gerçekle yalanı ayırdetmek, söylentinin kaynağına ulaşmaya çabalamak, çoğu zaman ulaşamamak, çok önemli ise yayınlamak ile yayınlamamak arasındaki sırat köprüsünde bir ileri bir geri yürümek…
En kolayı yayınlamamaktır.
Ama mesleğin şeytanı ha bre kulağına fısıldar:
- Ya doğruysa…
Haydaaa…
Mecburen “al baştan” yaparsınız. Yine kaynağa ulaşma çabası, doğrulatmak yada yalanlatmak için çok kapının ipini çekmek, naz çekmek, çile çekmek…
İstanbul’dan uzaktayım. Koşullarım elverişsiz. Haberleri doğrulatma olanağı kısıtlı. Ancak sabahtan beri mesleğimizin şeytanı kulağımın dibinde dırdır ediyor:
- Ya doğruysa...
Üstelik haberi yakalayan genç ve güvendiğim, sağlama bağlamadan haber patlatıp ün kazanmaya tenezzül etmeyecek, mesleğinin ilkelerini çiğnemeyecek bir meslektaşım, Evrensel gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat.
Fatih Polat bir tanıklık aktarıyor. Başbakan’ı Somalıların protestosundan kurtarmak için bir marketin sebze-meyve bölümüne soktukları sırada orada bulunan iki genç kadının tanıklığı.
Yaşadıkları şaşkınlık ve korkunun etkisi altındaki kadınlar, Fatih Polat’a konuştular ama adlarını vermek istemediler. Üniversitede öğrenci olduğunu ve devlet görevlisi olan nişanlısının başına geleceklerden endişe ettiği için adını vermek istemediğini belirten G.K anlatıyor:
“Yeşil Portakal adlı marketin önündeydik babamla. Başbaka'na yoğun bir tepki vardı. Korumalar, polisler o arbede, protesto sırasında bizim bulunduğumuz yere doğru yöneldiler. Başbakan da ortalarındaydı. Biz bunun üzerine babamla ve aynı işyerinde çalıştığımız ablayla marketin içine girdik. Başbakan manav reyonun olduğu yere geldiğinde 15-16 yaşlarında bir genç kız, , 'Babamın katilinin burada işi ne' diye bağırdı. Bunun üzerine Başbakan'ın kızın başını koltuğunun altına alarak yumruklarıyla defalarca vurduğunu gördüm. Kız 'Yapma Abi' diyordu. Ben böyle bir şey görmedim. Dehşet içinde kaldım. Bir Başbakan nasıl böyle bir şey yapabilir, bu neyin kini diye. O gün ve tüm gece bu gördüklerimin şokunu atlatamadım. Bu olaylar olurken babam da yanımdaydı. Size bunu anlatırken hâlâ titriyorum ve çok korkuyorum. Nişanlımın, benim başıma bir şeyler gelmesinden korkuyorum”.
Genç kızın anlatımı bu kadar. Fatih Polat genç kızın yanındaki, aynı işyerinde çalıştığı “Abla” ile de konuştu. Bütün detayları ile aynı anlatımı dinledi.
Fatih Polat inatçı. İlk konuşmadan saatler sonra o genç kız ile yine konuştu. Genç kız söyledikleri yine ve aynen tekrarladı.
* * *
Gazeteci şapkamı çıkardım. Yurttaş Aydın Engin oldum.
Yurttaş Aydın Engin, bu ülkenin Başbakanının (Bir daha: Başbakanının) öfke nöbetinin hangi aşamasında olursa olsun, onlarca insanın gözü önünde bir genç kadının “başını koltuğunun arasına sıkıştırıp” birkaç defa yumrukladığına inanmıyorum.
İnanmaktan ürküyorum.,
Ama şu bizim berbat mesleğin ondan da berbat şeytanı omuzuma tünemiş, durmaksızın konuşuyor:
- Ya doğruysa…
Yorum Yap