CHP’ye Kıymayın… Yooo, Kıyın!..

  • 8.04.2013 00:00

 İki cümlecikten oluşan bu başlığın hangi tarafındasınız?

Ben aradaki “üç nokta yanyana”da duruyorum…

Yüzde 20’nin üstünde oy alan bir siyasi partinin  yok sayılamayacağında sanırım hepimiz mutabıkız. Sorun bu partiye nasıl bakılacağı, siyasi yelpazede nereye oturtulacağı ve ona karşı nasıl bir tavır takınılması gerektiğinde…

Sadece parti yönetimine ya da partide sesi çokça ve yüksek çıkanlara bakıp “CHP faşist bir partidir” demenin şehvetine kapılıp kendi kendini tatminden öte bir anlam taşımayacak bir tavır savunulabilir mi ?

Eğer CHP faşist bir parti ise ona oy veren yüzde 20’lik kitleye bugünlerde kepenk indirme eşiğinde olmanın paniği ile yağıp gürleyen ve sadece yağıp gürleyen Devlet Bahçeli’nin seçmenini de katarsak faşizme oy veren seçmen kitlesi ürkütücü boyutlardadır demektir.

Türkiye’de faşist hareketin bu ölçüde bir kitle tabanı var mı?

*    *    *

Faşist nitelemesinin savruk kullanımından oldum bittim hoşlanmadım ve uzak durmaya çalıştım. Bir siyasi hareketi faşist olarak nitelerken öfkelerle hareket etmeye, küfretme isteğine kapılmaya, o siyasi hareketin ideolojik hattını tiksindirici bulmakla yetinmeye değil  daha titiz ölçütlere başvurulması gerektiğini düşünüyorum.

Bu sadece CHP’yi soldan değerlendiren kimi kesimler ve kalem erbabı için değil, AKP’ye de kestirmeden “Sivil faşizm” demekten şehvetli bir haz duyanlar için de geçerli. Faşizmin iktidarda olduğu bir ülkede iktidara açık açık  “faşist” denilemese gerek.  Denilebiliyorsa faşizm henüz o ülkede iktidara gelememiş demektir.12 Eylül’ü izleyen günler ve hatta ilk yıllarda “Bu faşist cunta…” diye bir cümle kuranın başına gelen ya da gelecek olan bugün “Bu sivil faşizmdir” diyenlerin başına gelmiyorsa bunun bir açıklaması olmalı. Ya “İyi faşizm-kötü faşizm” gibi saçma sapan bir ayrım yapacağız ya da faşizm nitelemesini savruk kullandığımızı kabul edeceğiz…

Böyle bakınca bugünkü CHP’ye egemen olan çizgiye ve onun seçmen kitlesinin çoğunluğunu oluşturan çizgiye ne demeli?

İlk aklıma gelen “Muhafazakâr Kemalist” oluyor. Ancak o zaman da “Muhafazakâr olmayan Kemalistler” olması gerek. Peki onların “muhafazakâr” olanlardan farkları ne ve bu fark nerede kendini gösteriyor?

Bugün, belki de siz bu yazıyı okurken “Silivri kuşatması” adını verdikleri ve sonuç olarak “Hepimiz Ergenekoncuyuz” gibi sefil bir sloganı benimseyerek Silivri seferine çıkacaklar arasında CHP’liler sayıca önemli bir yer tutuyorlar. Kimileri parti içinde yüksek rütbeler de taşımaktalar. Örneğin Umut Oran milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı…

Ama düşüncesini, demokrasiyi kavrayışını ve bağlılığını, insan hakları ve hukuk devleti konusunda titizliğini yakından bildiğim Gülseren Onanç da bir başka Genel Başkan Yardımcısı. Keza yıllardır tanıdığım ve demokrasiye bağlılığından kuşkum olmayan, ırkçı-milliyetçi düşüncelere  karşı tavrının pek açık olduğunu bildiğim Sezgin Tanrıkulu da  bir başka Genel Başkan Yardımcısı…

Örnekleri çoğaltmak zor değil. Ama bu siyasetçilerin hepsinin aynı parti çatısı altında nasıl olabildiklerini, neden olabildiklerini açıklamak zor.

Üstelik yukarıda adlarını saydığım ve benzeri onlarcasını sayabileceğim CHP’lilerin hemen hepsi kendilerini “solcu” olarak tanımlıyorlar. “Marksist sol” ya da “Sosyalist sol” diye adlandırdığımız çizgide değiller. Ama kendilerini solda konumlandırıyorlar; sosyal demokrasiye bağlı olduklarını savunuyorlar.

Kimileri milliyetçilik (Onlar sanki bir fark varmış gibi “ulusalcılık” terimini tercih ediyor) ile sosyal demokrasinin bağdaşabileceği gibi tuhaf bir iddia ile karşımıza çıkıyorlar. “Sıcak buz, kuru su ne kadar anlamlıysa sizin de bu sosyal demokratlık ile milliyetçiliği buluşturma çabanız o kadar anlamlı” dediğimizde “Milliyetçilik, ulusalcılık, antiemperyalizm, yurtseverlik, bağımsızlık” gibi kavramları gelişigüzel ve birbirlerinin yerine kullanarak bazı cevaplar üretmeye çabalıyorlar.Elbette benim gibileri ikna edemiyorlar ama şu kesin: Söylediklerine samimiyetle inanıyorlar.

Buna karşılık  ulusalcı kanatta kesinlikle yer almayan, sosyal demokrasiyi kökenine ve ilkelerine sadık kalarak benimseyen CHP’liler de var ve onlar partiyi bu sesi yüksek ve sık çıkan ulusalcıların temsil etmediğini, seslerinin yüksek çıkmasının aldatıcı olduğunu inatla ve ısrarla yineliyorlar ve bunlara bakılarak “CHP’ye kıyılmaması” gerektiğini savunuyorlar.

*    *    *

Kabaca bir CHP tablosu çizmeye çabaladım.

Soru şu: Yüzde 20’nin üstünde bir seçmen kitlesinin oylarını alan,  içinde yukarıda  tanımlamaya çabaladığım unsurları bir arada ve aynı anda barındıran CHP’yi  kestirmeden gidip defterden silmek, en azından artık demokrasi güçleri arasında saymamak mı gerekir?

Yoksa en küçük demokratik güç ve grubu bile ihmal etme, yok sayma lüksümüz olmadığını savunup  ciddiye almak mı doğru tutumdur?

Kişisel bir yargı belirtmeden bir soruyu ortaya koymaya çalıştım.

Sizce soruya nasıl cevap vermeli?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums