- 14.07.2014 00:00
Cumhurbaşkanı adayları daha belirlenmemişken Kürtlerin Erdoğan'ın karşısına güçlü bir aday çıkarmayacağı ve böylece Erdoğan'a açıktan olmasa da destek verecekleri söyleniyordu. HDP, olabilecek en güçlü ve kapsayıcı adayı, yani Selahattin Demirtaş'ı aday göstererek bu söylentiyi boşa çıkardı.
Bu iddianın boşa çıkmasının ardından çamur at izi kalsın lobisi boş durmadı tabii ki. Şimdi de Kürtlerin oylarını pazarlık konusu yaptığını, Demirtaş nasıl olsa birinci turda eleneceği için birinci turda Demirtaş'a, ikinci turda ise Erdoğan'a oy verecekleri iddia ediliyor. Bu iddia öyle bir noktaya vardı ki HDP milletvekili Pervin Buldan kendi adını kullanarak bu iddiayı yaygınlaştırmaya çalışanlara karşı onları lanetleyen bir açıklama yapmak zorunda kaldı.
Bu iddianın o kadar çok sorunlu yönü var ki insan nereden başlayacağını bilemiyor. Ama galiba en vahim tarafı milyonları, oyları pazarlık konusu yapılabilecek bir sürü olarak görüyor olması. İnsanların kömür dağıttığı için AKP'ye oy verdiğini zanneden zihniyet tabii ki milyonlarca Kürt'ün de talimatla cumhurbaşkanı seçeceğini zannediyor. Çok ama çok yanılıyor.
Varlığı dahi inkar edilirken bugün bütün Türkiye siyasetini yönetmeye aday olmuş, Kürt özgürlük mücadelesinden gelen birisinin cumhurbaşkanı adayı olarak çıkarmış bir hareketten ve halktan söz ediyoruz. Eğer milyonlar masa başında yapılan pazarlıklarla oy veriyor olsaydı bugüne kadar seçim sandıklarından o pazarlıkların tam tersi sonuçlar çıkmazdı. Kürtlerin ise bırakın bugün cumhurbaşkanı adayı çıkarmayı herhangi bir mahallede muhtar bile olmamaları gerekirdi.
Ama neyse ki ne haklar ne de seçimler masa başında yapılan pazarlıklarla değil mücadeleyle kazanılıyor. İnsanlar ise masa başında yapılan pazarlıkların sonucunda aldıkları talimatlarla değil kendi sağduyuları ve çıkarları doğrultusunda oy veriyorlar.
İkinci sorun ise bu iddianın milliyetçiliği ve statükoculuğu, değişimin olabilirliğini reddetmesi. Ekmeleddin İhsanoğlu gibi elinde Türk Solu dergisiyle dolaşan, Suriyeli mültecilerin Türkiye'ye alınmaması gerektiğini savunan bir ırkçının ikinci tura kalabileceğini ve Erdoğan'a alternatif olabileceğini düşünürken Selahattin Demirtaş'ın birinci turda eleneceğini baştan verili olarak kabul etmesi. Demirtaş'ı aday olarak çıkaran iddiayı, siyaseti güçlendirmek, barış, özgürlük ve eşitlik talebinin güçlenmesine omuz vermek yerine içi boş bir Erdoğan ve AKP karşıtlığı üzerinden siyaseti sola değil daha da sağa çeken bir anlayışa hizmet etmesi.
Kürtlerin oylarını pazarlık konusu yaptığını iddia edenlere sormak lazım. Siz oylarınızın pazarlığını kiminle yaptınız? Çatı adayı diye karşımıza çıkardığınız Ekmeleddin İhsanoğlu, Demirtaş'ın adaylığını Kürt olduğu için gayri meşru ilan eden faşist parti ile yapılan pazarlığın sonucu değil midir? Eğer Erdoğan bu seçimden cumhurbaşkanı olarak çıkacaksa bunun sorumlusu Demirtaş ve ona oy verenler değil, insanların muhafazakarlığından dolayı AKP'ye oy verdiğini zannedip Erdoğan'ın karşısına aslında faşist partinin adayı olan Ekmeleddin İhsanoğlu gibi bir adayı çıkaranlardır.
Üstelik bir de kalkıp Kılıçdaroğlu "Türkiye'nin bölünmemesi için gerekirse elimize silah alırız" açıklaması yapıyor. Çok daha ağır şeyler söylenebilir ama ben üzüm üzüme baka baka kararır demekle yetineyim şimdilik. MHP ile masaya oturursanız işte böyle elinize silahı tutuşturuverirler. İnsanların neden sizin adayınıza oy vermediğini kara kara düşünürken dönüp kendinize bakmaktan acizseniz, elinde Türk Solu gibi ırkçı bir dergiyle dolaşan adayınıza Kürtlerden, barış isteyenlerden, daha fazla demokrasi isteyenlerden, Alevilerden nasıl oy isteyeceğinizi bilemediğiniz için de dönüp "Kürtler ikinci turda oylarını pazarlık konusu yaptılar" diyerek çamura yatarsınız.
Ama bu da işe yaramayacak. Yine kaybedeceksiniz.
İşte tam bu noktada asıl önemli soru çıkıyor karşımıza. Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmaması gerektiği çok açık. Bunun için Gezi'den başlayıp Soma'ya kadar onlarca neden sıralanabilir. Evet, Erdoğan cumhurbaşkanı olmamalı. Peki bunu nasıl başaracağız? Yerel seçimlerde yaşadığımız yolsuzluk kasetleri örneği bunun kestirme bir yolu olmadığını hepimize gösterdi. Şimdi cumhurbaşkanlığı seçiminde bunun diğer yolunun Erdoğan'ın karşısına muhafazakar bir aday çıkarmak olmadığını da göreceğiz. Demek ki AKP'ye özel bir otoriterlik misyonu biçip sadece bunun karşıtlığı üzerinden kurulan içi boş bir muhalefetin bugüne kadar AKP'yi geriletmeyi başaramadığı gibi Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasını engellemesi mümkün değil.
Bunun için, Gezi'den, Soma'ya, taşeronlaşmadan Alevilere, başörtülü kadınlardan barış isteyenlere kadar tüm mücadele alanlarını birleştiren ve onların sesi olmayı başarabilen, dolayısıyla siyaseti daha sağa değil sola çeken anti-kapitalist ve özgürlükçü bir sese ihtiyacımız var. Demirtaş işte bu sesin cumhurbaşkanı adayıdır. Dolayısıyla benim nacizane önerim bu hattı savunan herkesin Kürtlerin neyin pazarlığını yapıp yapmadıkları gibi nereden çıktığı belli olmayan ama neye hizmet ettiği belli olan asılsız söylentileri bir kenara bırakıp bu sesi güçlendirmeleridir.
http://www.marksist.org/yazarlar/arife-kose/15382-kurtler-oylarini-pazarlik-konusu-ettiler-mi
Yorum Yap