Hagop Martayan’ı A. Dilaçar’a dönüştüren zihniyet ya da Türk dili bir Ermeniye emanet edilir mi?

  • 20.04.2014 00:00

 Ermeni soykırımının 99. yıldönümü vesilesiyle bir kez daha bu büyük acıyı ve kurbanlarını konuşuyoruz. Üstelik belli ki daha çok konuşmamız gerekecek. Çünkü yüzleşmediğimiz ve hesaplaşmadığımız sürece yeterince konuşmamışız demektir.

Ben bu vesileyle başka bir Ermeni'nin, kendisini Türkçe'nin geliştirilmesine adamış Hagop Martayan'ın hikayesini anlatmak istiyorum size. Onun macerasının 'cumhuriyetin iyi çocuğu olmanın" hiçbir zaman yeterli olmadığını ve Kemalist milliyetçiliğin etno-merkezci yönünün ne kadar güçlü olduğunu göstermesi açısından çarpıcı olduğunu düşünüyorum.

Martayan, 22 Mayıs 1895'de İstanbul Büyükdere'de doğar. Ailesi, ticaretle uğraşan köklü bir Ermeni ailesidir. RobertKolej'de okur. 1. Dünya Savaşı'na katılarak Alman subaylara Türkçe öğretir. Atatürk ile ilk kez Şam'da karşılaşır. Rivayet odur ki Atatürk Latin harfleriyle yazılı ilk Türkçe'yi, Martayan'ın Alman subaylara Türkçe öğretirken kullandığı "Türkçe Gramer" kitabında görür. Türkçe üzerine çalışmalarıyla dikkat çeken Martayan, Birinci Türk Dil Kurultayı'na (1932) katılması için İstanbul'a davet edilir. Ancak vatandaşlıktan çıkarılmıştır, elinde sadece "vatansız" belgesi vardır. Ancak, "Mustafa Kemal'in özel davetlisidir. Gereken kolaylık gösterilsin" ibaresi olan bir belgeyle Türkiye'ye giriş yapabilir.

Martayan, Birinci Türk Dil Kurultayı'nda sunduğu "Türk, Sümer ve Hint Dilleri Arasındaki Rabıtalar" başlıklı bildiride tam da dönemin resmi ideolojisinin ihtiyaçlarına ve Kongre'nin toplanma amacına uygun olarak Türk dilinin kökeni, eski bir kültür dili olduğunun ortaya çıkarılmasını ele alır. Bu kongrede yaptığı çalışmalar çok beğenilince Atatürk'ün atamasıyla Türk Dil Kurumu baş uzmanı olur. Ama böyle bir kurumun baş uzmanı Ermeni olacak değil ya! Atatürk'ün emriyle Hagop Martayan olur Agop Dilaçar. Sonra Agop da kalkar, geriye sadece A. Dilaçar kalır.

"Türkiye Türklerindir"

Martayan, "Türklerin ve Ermenilerin ortak kökenleri" üzerine bir kitap yazmak için İstanbul'a gelir. Türk Tarih Tezi'nin mimarlarından Dr. Reşit Galip, Martayan ile bir toplantı yapar. Bu toplantıya, İstanbul'da yayımlanan günlük Ermeni gazetesi Jamanak (Zaman)'dan bir temsilci de katılır. Dr. Galip, Dilaçar'a, "Antropolojik karşılaştırmalar ve eski çağlara ait bilgilerin ... Ermenilerin Türklerleaynı etnik kökenlere sahip olduğu konusunda hiçbir kuşkuya yer bırakmadığını" anlattıktan sonra, bu kanaatiyle, "Türk vatandaşı olarak ödevlerinin icrası açısından Türkiye'deki Ermenilerin izlemeleri gereken mantıki davranış biçimini yeterince belirttiğine" olan inancını vurgular. Galip'e göre Türk etnisitesi, ülkenin tüm sakinlerini Türklük etrafında birleştirmiştir. Türk vatandaşlığını hak etmek için Türk kültürünün ve dilinin yeterli olduğu önceki zamanların aksine, Türk vatandaşlığının temelini artık etnisite oluşturmalıdır. Bundan dolayı Kemalist Türk milliyetçiliğinin vecizesi "Türkiye Türklerindir" şeklinde olacaktır.

Afet İnan'ın doktora tezi

Agop Dilaçar, 1940'da, Afet İnan'ın doktora tezi olan "Türkiye Halkının Antropolojik Karakterleri ve Türkiye Tarihi – Türk Irkının Vatanı Anadolu (64.000 kişi üzerinde anket)" başlıklı doktora tezinin ilk tanıtımını yapan kişidir. Martayan, bu tez için yazdığı tanıtım yazısında şöyle der: 

"Beşer tarihinin siyasal alanında olduğu kadar kültür sahasında dahi bilinmemiş yüksek bir mevki olan Türkler, Atatürk ve İnönü gibi şeflerin başkanlığı altında ulusal ve siyasal davalarını kazandıktan sonra, kültür davaları için de savaşa girmiş bulunuyorlar. Bu davanın başlıca bir maddesini de Türklerin prehistoryasıyla antropolojisi teşkil ediyor. Dava şudur: Garp alimleri bilgisizlik ve etnik prejüjeler (önyargılar) dolayısıyla bilmezlikten gelme yüzünden, Türk tarihini tahrif ettikleri gibi ırk bahsinde de Türkleri, mensup olmadıkları beşer grubuna zorla sokmak istemişlerdir. Birçokları için Türk tarihi Osmanlılarla başlar; Türkler sarı ırktan olup, ancak 11'inci asırda Anadolu'ya girmiş ve orada allophyle – yani ayrı ırktan olan – bir halk kütlesi bulmuşlardır. Bu esassız ve yanlış görüşe karşı, Türk ilmi şu tezi ileri sürmüş bulunuyor. Türk tarihi Osmanlılarla değil, neolitik devirde Orta Asya'da başlar. Anadolu, tarihten önceki zamanlardan beri Türklerin mensup oldukları Alpin ırkla meskundu ve bunlar Orta Asya Türk ana yurdundan gelmişlerdi"

Güneş Dil Teorisi

Güneş Dil Teorisi'nin ortaya atıldığı Üçüncü Türk Dil Kurultayı 24-31 Ağustos 1936 tarihinde İstanbul'da yapıldı. Atatürk tarafından geliştirilen bir dizi iddiaya ve etimolojik sava dayanan bu teoriye göre başlıca tüm dünya dillerinin kökeni Türkçe'ydi. Dünyadaki en eski ırk olan ilk Türkler güneşe tapıyorlardı. Bunlar, yaşam kavramlarını güneş fikrinden edinmişlerdi ve buna dayanan bir dil geliştirmişlerdi. İşte bu Türk Güneş Dili tüm diğer dillerin kökeniydi.

Konferans sırasında bu teorinin başlıca savunucularından biri de Prof. Agop Dilaçar'dı. Dilaçar kongre sırasında yazdığı bir makalede şöyle diyordu: "Bir beşik olan bu toprakların ırkını ve hakim kültürünü araştırma meselesi ele alınmış ve ortaya (...) bu ülkedeki hakim ırkın maddi anavatanının – kültür ve dil bağlamında – brakisefal ırkın Alp kolunun - yani Türklerin – yaşadığı Orta Asya olduğu konulmuştur. Bilimadamlarının Sümer ırkı ve dili ve the mohenco-darolar (Sindhu (İndus) uygarlığı) ile arasında bir bağlantı kurmaya çalıştıkları Orta Asya, sonradan, Ural-Altay grubunun yanı sıra Arap, Davud, Yunan, Kludian, Alman, Ermeni, Hind Avrupa, Hitit, Etrüsk, Hasik, Bantu, Mısır dillerini – dünyadaki tüm dilleri – doğurdu".

Hagop Martayan, bu kurultaylar ışığında, ortaöğretim terimlerinin Türkçeleştirilmesi amacıyla yürütülen çabaların önde gelen adlarından biri oldu. Öte yandan, Dilbilim Terimleri Sözlüğü, Edebiyat ve Söz Sanatları Terimleri Sözlüğü, Matematik Terimleri, Fizik Terimleri, Kimya Terimleri vb. ilk terim ve sözlük ve kılavuzlarının hazırlanmasına büyük katkısı oldu. 1934-1950 yıllarındaki Türkçeyi yabancı terimlerden kurtarma amacıyla yapılan çalışmaları yönlendirenlerden biri de odur. Daha 1932'de gerçekleşen Birinci Türk Dil Kurultayı'nda bu fikri savunmuş ve Türkçe'nin ancak bu şekilde bir uygarlık dili haline gelebileceğini söylemişti.

"Arapça ve Acemcenin dilimize yerleşen kelimelerini dilimizden atmak lazımdır. Yeni dilimizi yaparken birçok kelime çıkarılacaktır. Kalacak kelimeleri de Türkçeleştirmeliyiz. (...) Yeni dilin kurulmasında, her şeyden evvel hangi kelimelerin yeni dilimizin kadrosuna gireceğini, hangilerinin girmeyeceğini tayin etmek lazımdır. Bence ıslahatın ilk safhası budur"

Hagop Martayan'dan A. Dilaçar'a

Peki kendisini Türkçe'nin resmi ideolojisinin gerekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda geliştirmeye adamış, muhtemelen Reşit Galip gibi ırkçıların üzerinde oluşturduğu basınçla Türk ırkının üstünlüğünü kabul etmiş, 'cumhuriyetin iyi çocuğu' Martayan'ın sonu nasıl olur dersiniz?

Martayan, 12 Eylül 1979'da hayatını kaybeder. Vefatını haber veren TRT, bir Ermeni olduğunu gizleyerek kendisini "Adil Dilaçar" olarak sunar. Bir de Şişli'de bir sokağa adı verilir yine Ermeni olduğu gizlenerek; A. Dilaçar sokağı.

Hani diyorlar ya "ah şu Türk olmayanlar daha uslu olsalar biz onları bakın ne çok seveceğiz, oldukları gibi kabul edeceğiz" diye. Yalan! Bu devlet azınlıkları hiçbir zaman, "cumhuriyetin iyi çocukları" olsalar bile istemedi. Onlar için hep tek seçenek vardı; ya yok edilmek ya da yok sayılmak.

Arife Köse

arifekose@gmail.com

http://marksist.org/yazarlar/arife-kose/14545-hagop-martayani-a-dilacara-donusturen-zihniyet-ya-da-turk-dili-bir-ermeniye-emanet-edilir-mi

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums