Yıldıray Oğur kimi kafeslemeye çalışıyor?

  • 28.01.2014 00:00

 2008'de Darbelere Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonu'nu kurduğumuzda, farkında olduğumuz en önemli şeylerden bir tanesi, darbelere ve bu ülkenin ceberrut devlet tarihine karşı mücadelenin iktidarın ve onun kullanışlı aptallarının eline terk edilemeyecek kadar ciddi ve zorlu bir iş olduğuydu. Arjantin, Yunanistan ve Şili deneyimleri, AKP varken de yokken de darbelere karşı mücadele edenlere, bu işin öyle dört beş yılda ve sadece davalarla halledilebilecek bir iş olmadığını göstermişti. Bugün AKP'nin ve onun kullanışlı piyonlarının yolsuzlukları aklama pahasına darbecileri aklama noktasına gelmiş olması, bu öngörümüzün doğrulanmasından başka bir şey değildir.

Yıldıray Oğur, 17 Ocak 2014 tarihli "Nasıl 'Kafes'lendik?" başlıklı yazısında, Ergenekon davaları başladığından beri bu davaları itibarsızlaştırmak için elinden geleni ardına koymayan Hürriyet gazetesi yazarlarını aratmayacak şekilde, Kafes Eylem Planı'nın aslında gerçek olmadığını anlatıyor. Yıldıray Oğur, Sedat Ergin'den dersini iyi öğrenmiş olacak ki, yine mahkemeye dayanak oluşturan CD ve DVD'lerin sahteliğini çeşitli uzman kuruluşlardan isimlerle ve tarihlerdeki çelişkilerle açıklamaya çalışıyor. Keşke Sedat Ergin kadar Alper Görmüş'ün yazılarını da okumuş olsaydı. O zaman bu tür çelişki gibi görünen durumların, bu belgelerin güncellenmesi sırasında tarihin bilinçli olarak geriye ayarlanmış olmasından kaynaklanmış olabileceğini düşünebilirdi. Ama tabii amaç AKP'nin yolsuzluklarını aklamak olunca, tıpkı darbe davalarını baştan beri sahte göstermeye çalışanların yaptığı gibi, neye inanacağınız size kalmış artık. Kamuoyunun kafası bulansın da nasıl olursa olsun.

Kafes Eylem Planı

Yıldıray Oğur'un kimi nasıl 'kafes'lemeye çalıştığına bakmadan önce, Kafes Eylem Planı'nı yeniden hatırlayalım isterseniz.

Kafes Eylem Planı, özel olarak Türkiye'de yaşayan gayrimüslimleri hedef alan bir eylem planı. Amaç, gayrimüslim vatandaşlarda bir tür terör duygusu yaratarak, daha önce olduğu gibi kitlesel olarak Türkiye'yi terk etmelerini sağlamak ve AKP iktidara geldikten sonra Türkiye'nin gayrimüslimlerin yaşayamayacağı bir ülke hâline geldiği izlenimini dış dünyaya vermekti. Böylece, darbeden sonra AB ve ABD'den gelmesi muhtemel tepkinin azaltılması hedefleniyordu.

Kafes eylem planında, Santoro, Dink ve Malatya cinayetlerinden "operasyon" olarak söz ediliyor ve bu operasyonların istenen amaca ulaşamadığının altı çiziliyor; bunlar başarıya ulaşamadığı için, tedhiş hareketinin devam etmesi gerektiği söyleniyordu. Bu çerçevede, Agos abonelerine tehdit mektupları gönderilecek, gayrimüslim mezarlıkları talan edilecek, gayrimüslimlerin dini liderlerine suikastlar düzenlenecekti.

Peki bunlar olmadı mı bu ülkede?

Rahip Santoro öldürülmedi mi?

Zirve katliamı yaşanmadı mı?

Hrant Dink, Agos gazetesinin önünde katledilmedi mi?

23 Mayıs 2009'da Kasımpaşa Postanesi'nden gayrimüslimlere 'Son Uyarı ve İkaz' başlıklı mektuplar gönderilmedi mi? Bu mektuplarda, 'Hepimiz Hrantız, Hepimiz Ermeni' yazılı pankartlarla insanların mensup oldukları milliyetin unutturulmak istendiğini belirtilerek, Ermenilerin Türkiye'ye hizmet etmeleri gerektiği söylenmiyor muydu?

Irkçılık ve isyan girişimleri olarak nitelendirilen protesto gösterilerini yapanların Türkiye'yi zor duruma düşürmek istedikleri, bu yanlıştan dönerek ülkeye hizmet etmeleri gerektiği yazılan mektupta, "Yoksa ne kadar Ermeni'nin, ne kadar Türk'ün var olduğunu zaman içinde görürsünüz. Tabutlarını saymak mecburiyetinde kalacaklar yine Ermeniler olur. Bu değerlendirmeler bütün ayrılıkçı grupları kapsar" diye yazmıyor muydu?

AGOS gazetesine defalarca tehdit mektupları gitmedi mi?

AGOS gazetesi aboneleri fişlenmedi mi?

TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'na MİT'in gönderdiği bilgi notunda, "Hrant Dink cinayeti, Danıştay saldırısı, Papaz cinayetleri, Malatya Yayınevi Baskını ve daha nice büyük-küçük operasyonların ve olayların arkasında, işleri planlayan, sevk ve idare eden, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde bulunan birim, Seferberlik Başkanlığı bulunmaktadır. Bu başkanlığın üç ana merkezi vardır: Trabzon, Hatay, Malatya" denmiyor muydu?

Milli Güvenlik Kurulu, 2001 yılından itibaren azınlıklar ve misyonerliği iç tehdit olarak değerlendirmedi mi?

Bu süreçte Genelkurmay Başkanlığı, kuvvet komutanlıkları ve üniversitelerde yine Ergenekon sanığı Sevgi Erenol tarafından verilen seminerlerde, ülkenin bölünmez bütünlüğüne yönelik tehditler bir piramit arz ederse, bunun en tepesinde azınlıkların olduğu anlatılmadı mı?

Kim piyon?

Yıldıray Oğur, yazısında, "Mide bulandıran, ne kadar aptalmışız dedirten bir sürü çelişki. Neyse zaten artık kimsenin umurunda değil Kafes Eylem Planı. Gayr-i müslimlerin sorunlarına, Hrant Dink, Zirve davalarına duyarlı insanlar bu planlarla iktidar mücadelesinde seferber edildi, onlar üzerinden kamuoyu yapıldı, o desteğin üzerinden ordu içinde alan açma, mevzi kazanma operasyonları meşrulaştırıldı" diyor.

Yıldıray Oğur kendi adına konuşsun. Hrant Dink, Rahip Santoro, Zirve Yayınevi ve daha nice cinayetin ardından adalet için sokaklara dökülenler, Kafes Eylem Planı'nın ortaya çıkışıyla birden bir aydınlanma yaşamadılar. Kafes Eylem Planı, bu topraklarda 1915'ten beri yürürlükte olan devlet zihniyetinin, yani malumun ilamından başka bir şey değildi. Bu ülkede insanlar, bu plan ortaya çıkmadan önce de bu zihniyete karşı mücadele ediyorlardı, ortaya çıktıktan sonra da mücadele etmeye devam ettiler. Aptal ya da piyon oldukları için değil, en başta vicdan sahibi oldukları için. Kendisi bu sırada ordu içinde alan açmayı amaçladıysa bilemem ama "Bir daha asla" sloganıyla sokaklara dökülen binlerce insanın amacı bu ülkede darbeler defterini bir daha açılmamak üzere kapatmaktı, hâlâ da öyle. Bu yüzden biz hâlâ bu defteri tam olarak kapatmak istemeyen AKP iktidarına karşı da mücadele etmeye devam ediyoruz ve onun ve piyonlarının yolsuzlukları da Ergenekon'u da aklamasına karşı çıkıyoruz.

Kafes Eylem Planı ve Ergenekon davalarının sahte ve bu davalara inanların piyon ve aptal olduğunu ima edip, aynı zamanda Hrant Dink'in katillerinin ortaya çıkmasını istediğini söylemek ise en hafif ifadeyle sahtekârlıktır. Başbakan Erdoğan da Hrant Dink'in katillerinin ortaya çıkması için namus sözü vermişti ama bu iktidar, katilleri korumaktan başka bir şey yapmadı. Yani bu işler lafla olmuyor. Hrant Dink'in katillerinin ortaya çıkarılmasını istediğini söyleyip, bu katillerin nasıl bir örgütün parçası olduğuna işaret eden delillerle dolu olan Ergenekon ve benzeri davalarda bu delillerin üzerine gidilmesini istemek yerine, bu davaların sahte olduğunu ima etmek, katillerin gizlenmesine ortaklık etmektir.

Bu ülkede darbelere karşı sokaklara çıkan, Ergenekon, Kafes ve benzeri davaların sonuna kadar gitmesi için mücadele eden binlerce insan, aptal ya da piyon değil ama Yıldıray Oğur'un bu insanları "bak gördünüz mü, nasıl da kandırılmışsınız" diyerek aptal yerine koymaya çalıştığı çok açık. Kendisine son olarak, bu ülkede halka sürekli aptal ve kandırılmış olduğunu anlatanların sonunu bir kez daha hatırlamasını tavsiye ediyorum.

Arife Köse

arifekose@gmail.com

http://marksist.org/yazarlar/arife-kose/13864-yildiray-ogur-kimi-kafeslemeye-calisiyor

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums