- 1.12.2012 00:00
Yunanistan’ı son birkaç yıldır yöneten politikacıların becerikli olduğunu söyleyebilir misiniz?
Ülke iflasın eşiğine geldi. Son iki yıldır gerçekleşen grev ve gösteri sayısını artık kimse bilmiyor sanırım. Üstelik bu gösteriler öyle küçük ve sakin gösteriler de olmuyor. Aldığı yardım paketleri karşısında kemer sıkma politikası uygulamak zorunda kalan ülkenin parlamentosunda yapılan görüşmeler kitleler tarafından basılıyor, halk parlamentonun önünde gösteriler yapıyor. Hükümetler yıkılıyor, koalisyonlar kuruluyor ve sonra yeniden yıkılıyor. Seçimler oluyor. Çok sevilen tabirle “ülkede tam bir istikrarsızlık hakim”.
Ben de bunun üzerine geçtiğimiz Ekim ayında Marksizm 2012 toplantılarına katılmak üzere İstanbul’a gelen ve Yunanistan’da SEK (Sosyalist İşçi Partisi) üyesi olan Thanasis Kampagiannis’e sivillerin bu kadar beceriksiz olduğu Yunanistan’da askeri darbe ihtimali olup olmadığını ya da en azından bunu öneren olup olmadığını sordum.
Öyle ya, Kenan Evren 12 Eylül duruşması sırasında verdiği ifadede “Siyasiler beceriksizliklerini askere fatura edemez” dedi. Ve hemen ardından Ertuğrul Özkök başta olmak üzere bazıları “tamam, askeri darbeler kötüdür ama siviller de o kadar masum değildir” anlamında yazılar yazdılar.
Thanasis Kampagiannis önce soruma şaşırdı. İlk verdiği yanıt bunun mümkün olamayacak kadar uzak bir ihtimal olduğu çünkü 1974’de cuntanın devrilmesinden sonraki yıllarda ordunun oldukça geriletildiği şeklinde oldu. Bunu biraz açmasını istedim kendisinden. Verdiği yanıtı aynen aktarıyorum.
“Şiddetle bastırılmış olmasına rağmen Kasım 1973’deki Politeknik ayaklanması cuntanın sonunu getirdi. Bunu, Metapolitefsi (rejim değişikliği) olarak adlandırılan ve yoğun toplumsal mücadelelerin yaşandığı dönem izledi. Bu, politik sistemin stabilize olduğu ve ordunun burjuva demokratik rejime bağlılığını tam olarak ilan ettiği bir dönemi ifade eder. Bu dönemde demokratik rejim meşrulaştı. Bu, insanlar için gerçek bir kazanımdı. Sınıf mücadelesinin devlete damgasını vurmasıydı. Tabii ki o günden bu yana çok şey değişti. Şimdiki gibi büyük bir kriz döneminde egemen sınıf her şeyi deneyecek kadar çaresiz duruma düşebilir. Fakat askeri darbe gündemde değil. Böyle bir girişimin Yunanistan’da hiçbir meşruluğu olmaz. Ayrıca ordu içinde bu yönde bir inisiyatif alacak kimse de yok. Bu, orduda cunta günlerine özlem duyan kimse olmadığı anlamına gelmiyor, hatta çok sayıda böyle asker olduğunu söyleyebilirim. To Vima gazetesi birkaç ay önce Papandreou hükümeti düşerken ordu içinde askeri darbe görüşmeleri olduğunu yazdı. Fakat kimse bunu ciddiye almadı ve herkes bu haberin insanların dikkatini başka yöne çekmek ve onları korkutmak için yapıldığını düşündü.”
Bu konuşmanın ardından bir de kısaca 1974’de askeri cuntanın devrilmesinden sonra olanları hatırlayalım. Yapılan serbest seçimlerle birlikte 19 cuntacı yargılandı ve 1975'de idam cezalarına çarptırıldılar. Ancak idam cezaları müebbet hapse çevrildi. Cuntacıların on beşi 1990'ların başında Yunan halkından özür dileyince sağlık nedenleriyle serbest bırakıldılar.
Bu süreçte Yunanistan’da nasıl bir zihniyetin egemen hale geldiğini anlatmak için Stelyo Berberakis’in 3 Ekim 2012 tarihinde Sabah gazetesinde yayınlanan “Komşuda darbelerin tarihi” başlıklı yazısında anlattığı iki anekdotu aynen aktarmak istiyorum:
“Yunanistan Dışişleri eski Bakanı Theodoros Pangalos (dedesi generaldi ve 1925'teki askeri darbeyi yapmıştı) 1998'de Yunan genelkurmay başkanının, Türk genelkurmay başkanı ile Atina'da yapacağı görüşmeden önce gazetecilerle sohbet ederken; "Türk genelkurmay başkanı Türkiye'de devlet adamı statüsünde bulunuyor. Yunan genelkurmay başkanı ise devlet memurudur ve savunma bakanına sormadan siyasi bir karar alması mümkün değildir" demişti.
Başbakan Kostas Simitis ise 2002'de, Yunan silahlı kuvvetlerinin Noel gecesi düzenlediği balo için genelkurmay başkanının resmi davetini geri çevirirken, "Kusura bakmayın benim askerlere karşı bir antipatim var. Babam ve ben ayrı ayrı dönemlerde askeri yönetimlere karşı mücadele verdik. Hapislere atıldık; sürgünlere gönderildik... Balonuza gelemeyeceğim" demişti.”
Yunanistan’da bu anlayışın yerleşmesi kolay olmadı, burada da olmayacak. Ama işte bu anlayış sonucundadır ki bugün Yunanistan’da “beceriksiz sivillere” karşı darbe olma olasılığı yok denecek kadar az. Ve yine bu anlayış sonucundadır ki halk “beceriksiz” olduğunu düşündüğü sivilleri deviriyor, yerini yenisini seçiyor, onu da beğenmiyor, bu sefer başkasını seçiyor. Çünkü sivillerin beceriksiz olup olmaması askeri değil, o sivillere oy veren halkı ilgilendirir. O yüzden, asıl siz darbeciliğinizi “beceriksiz sivillere” fatura etmeyin.
Yorum Yap