Türkiye’de yaşayan simonlar ve işkence

  • 10.08.2012 00:00

 “Bizler de (...) bizim tarafımızda olan kişilerin kusurlarını suç olarak nitelendirmiyorduk. Bu duruma, bu tip davranışlara ‘simonlaşmak’ adını verdim.” (Hanefi AvcıHaliç’te Yaşayan Simonlar, s. 18).

Eski polis şefi Hanefi Avcı’nın “simonlaşmak” adını verdiği davranış türünün sadece siyasette değil toplumsal hayatta da ne kadar yaygın olduğu, sanırım tartışmadan varestedir.

Kızlarını gelin gönderen bütün aileler kaynanaları, başka ailelerden kız alan aileler de her zaman gelinleri suçlamaz mı? Oysa gelinlerin ve kaynanaların tavırları her iki durumda da hemen hemen aynıdır.

Fakat olmuyor işte; adaletli ve ilkesel tavırlar belirleyemiyoruz. Kendimize yapıldığında kıyamet kopardığımız davranışlar başkalarına karşı yapıldığında ve bunu “bizimkiler” yaptığında geçmişi bir anda unutup olan biteni görmemek ve tavır almamak için bin dereden su getiriyoruz.

Kim yaparsa yapsın, kime yapılırsa yapılsın, “ilkesel” bir tavırla ve “ama”sız bir itirazı en fazla hak eden korkunçlukların başında hiç kuşkusuz işkence ve işkenceciler gelir.

Peki, orada olsun becerebiliyor muyuz çapaksız bir itirazı? Hayır. Ne yazık ki orada bile “bizim saflarımızdaki işkenceciler” ve “karşı saftaki işkenceciler” ayrımı yapıyoruz, yapabiliyoruz.


Taraf
’ın haftalardır sürdürdüğü, bir yanıyla da “gazetecilikte fikri takip nedir, nasıl yapılır”başlıklı bir dersin bir sömestrelik içeriğini rahat rahat dolduracak Sedat Selim Ay hadisesi, ne yazık ki“işkenceye, işkencecilere ve işkencecileri koruyan iktidarlara sıfır tolerans” noktasından çok ama çok uzak olduğumuzu bir kez daha gösterdi.


İktidara yakın gazeteler rahatsız!

Kaideyi bozmayacak kadar sınırlı sayıdaki samimi itirazı hariç tutarsak, umumi manzara şöyle: İktidara yakın gazeteler ve gazeteciler rahatsız!.. Fakat bu rahatsızlık tescilli bir işkencecinin Terörle Mücadele Şubesi’nin başına getirilmiş olmasından ziyade, iktidarın bu tasarrufunun, bazı münafıkların marifeti nedeniyle iktidarı yıpratan bir içerik kazanmasından kaynaklanıyor.

Bu kesimler, yarım ağızla bir işkencecinin bu şekilde ödüllendirilmesinin doğru olmadığını söyleseler de oklarının sivri ucunu esasen, bu olayı “kullanıp” hükümeti zor duruma düşürenlere yöneltiyorlar, mesela Taraf gazetesine...

Ortada utanılası “ama”lar dolaşıyor. Bunların birinde, eski dönemin alışkanlıkları nedeniyle bugün elini nereye atsa mazisinde işkence olan bir polise çarpan hükümetin, işkenceye bulaşmamış polis müdürü bulmaktaki zorluklarına dikkat çekiliyordu.

Sonuçta hükümetin payına “keşke yapmasaydınız”dan kaynaklanan yumuşak bir itiraz düşerken,Taraf’ın payına neler düşüyor neler...

Öte yandan sosyal demokratlar, solcular, laikler Sedat Selim Ay konusundaki tavırlarıyla ilk bakışta çapaksız, “ama”sız, ilkesel, kararlı bir işkence karşıtı tavır sergiliyor gibi görünüyorlar.


“Gibi”
 diyorum, çünkü ben, mesela iktidarda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olsaydı ve iktidar,“faşistlere” işkence yaptığı ortaya çıkan “solcu” bir polis müdürünü göreve getirseydi, ona karşı da aynı tavrın sergileneceğinden hiç emin olamıyorum.

Tam bu noktada, epeyce taze somut bir örneği hatırlatarak, beni zihin okuyarak değerlendirme yapmakla ve spekülasyonla suçlayabilecek okurlara karşı peşinen gardımı almak istiyorum...


Hanefi Avcı: İşkencecilikten bilgeliğe...

İşkenceciliği en az Sedat Selim Ay kadar ayan beyan olan eski polis müdürü Hanefi Avcı’nın 2010’da yayımlanan Haliç’te Yaşayan Simonlar adlı kitabının ardından bu ismin sol- sosyalist- sosyal demokrat çevrelerde nasıl algılandığını hatırlatmak istiyorum size...


Haliç’te Yaşayan Simonlar
, son yıllarında “muhalif” bir pozisyon benimseyen yazarı ve hükümet ile Gülen Cemaati’ni zor durumda bırakacağı umut edilen içeriği nedeniyle bir anda bu kesimlerin başucu kitabı hâline geldi, yüz binlerce baskı yaptı.

Hanefi Avcı’nın işkenceciliği bu kesimler tarafından hiç sorun edilmedi, hiç hatırlatılmadı. Onun “iki namaz arası işkence” yöntemi dahi, “dini gericiliğin gerçek özünü bütün çıplaklığıyla gözler önüne serebilme imkânı” sunmasına rağmen hak ettiği ilgiyi görmedi, onun da üzeri örtüldü.

Fakat tabii, bu “üç maymun” oyununun zirvesini, solcu yayınevi Angora’nın editörlerinin kitabın arka sayfasına koydukları tanıtım yazısı oluşturuyordu:


“Bulunduğu her görevde insana öncelik veren, her işi akıl ve bilimin ışığında sorgulayarak yapan ve her zaman vicdanı ile hareket eden bir polis, bir bürokrat, bir bilge... Hanefi Avcı, ‘Bir anda polislikten, yani avcılıktan sistemin istemediği, yanlış bulduğu bir av konumuna düştüm’ diye açıklıyor geldiği konumu. Bu kitapta, yalnızca vicdanının sesini dinleyerek bu ülkenin yararı için av olmaya bile razı bir bilgenin sesini ve isyanını bulacaksınız.”

Bir solcunun Hanefi Avcı’nın kitabını basmasında, keza tutukluluğunu haksızlık olarak değerlendirmesinde hiçbir sorun yok. Fakat namlı bir işkenceci için böyle konuşursanız, o zaman sizin işkenceye karşı ilkesel bir pozisyon benimsediğiniz iddianız havada kalır.


“O bir işkencecidir, hepsi bu” diyenler...

Bugün nasıl Sedat Selim Ay’ın terfi ettirilmesine, “iktidarı yıpratıyorlar” eleştirilerine de aldırmaksızın samimiyetle itiraz eden dindar yazarlar varsa, o gün de “Avcı bir işkencecidir ve bu yaptığı her şeyi gölgeler” diyen solcu yazarlar vardı. Fakat onların da bunların da sayısı pek azdı. Mesela Yıldırım Türker şöyle yazmıştı:


“Hepimiz birer amatör ajan kesilmiş, kısıtlı imkânlarımızla soruyoruz: ‘Hanefi Avcı’nın suçu ne?’ Gerçekten otuz yıl kadar önce pek tatsız koşullarda tanışmış olduğu anlaşılan sol militanlarla örgüt mü paylaşıyor? Yoksa kitabıyla cemaati mi kızdırdı da kafasını kopardılar? Ben size söyleyeyim. Gerçekten umurumda değil. Hanefi Avcı’nın suçu, namlı bir işkenceci, bir nefret suçlusu olmasıdır.”

Ne yazık ki o zamanlar sol- sosyal demokrat- laik çevrelerde bu türden değerlendirmeler yok denecek kadar azdı. Herkes, “dinci gericilik”in iktidarını yıpratma, belki yıkma potansiyeli gördüğü için, tıpkı o arka kapak yazısını kaleme alan “simon” gibi Hanefi Avcı’ya “aziz” muamelesi yapıyor, işkenceciliğinin i’sini bile telaffuz etmiyordu.

İşkence karşıtlığının tıpkı özgürlük savunusu gibi “bölünemez”“koşullara bağlanamaz” bir öze sahip olduğunu anlamadığımız sürece işkence karşıtlığımız samimiyetsizlikle malûl kalmaya devam edecek...

***


Altaylı çalışmış, şimdi de övünüyor ama...

Fatih Altaylı’nın Hilmi Özkök’ün tanıklığına dair sözlerini gülümseyerek okudum:


“Orgeneral Hilmi Özkök, ‘Toplantıda muhtıra verelim diyen kişi Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’dı’ diye açıkladı. Herkes ‘Aaa, Aytaç Yalman’mış’ dedi. Oysa 11 Mayıs 2009 günü bu köşede ne sormuştum hatırlayalım. ‘Komutanlar kendilerine atfedilen bu konuşmaları kabul ediyor mu?’ diye sormuştum ve Aytaç Yalman’ın sözlerini yazmıştım...”

Altaylı, bundan sonrasında Aytaç Yalman’ın Mart 2007’de Nokta’da yayımlanan ve “seçimden önce muhtıra vermeliyiz” diye biten sözlerinin kelime kelime aynısını aktarıyor... Fakat sonrasında bakın ne diyor:


“Muhtıra verme önerisinin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’dan geldiğini üç yıl önce yazmışım. Bunu da gizli bir yerden almamıştım o gün. Ergenekon İddianamesi’ni satır satır okuyup, ekleri arasında bulup çıkarmıştım.”

Gerçekten, bu satırları gülümsemeden okumak mümkün mü?

Herkes biliyor ki, Aytaç Yalman’ın o sözleri ilk kez Nokta’da yayımlanmış, Ergenekon savcıları da onu oradan alıp iddianameye koymuşlardı.

Fakat anlaşılan Fatih Altaylı bilmiyormuş!

Ben de onun bunları neden bilmediğini biliyorum.

Çünkü o, bir zamanlar, kendisini ziyaret eden bir subayın verdiği bilgilerden hareketle okurlarınıÖzden Örnek’in hükümetin ajanı olma ihtimali üzerinde düşünmeye çalışıyor, Günlükler’in“uydurulmuş” bir şey olduğunu ima ediyordu. (Habertürk, 15 Temmuz 2008.)

Yazısından anlıyoruz ki, “uydurulmuş” bir metni okuma gereğini de duymamış.

Şimdi kalkıp meslektaşlarına “tembellik etmeyip benim gibi çalışsaydınız...” diye efelenmesini ben başka türlü izah edemiyorum.


alpergormus@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums