Savaşa meyyali vallahi sevmekten!

  • 26.06.2012 00:00

 Yukarıda okuduğunuz başlık, Taraf gazetesinde kaleme aldığım ilk yazılardan birinin de başlığıydı (“Türk gazetecisi: Savaşa meyyali vallahi sevmekten”, 16 Kasım 2007): Onur Ünlü’nünPolis filmindeki ünlü repliğe (“şiddete meyyalim vallahi dertten”) nazireyle atılmıştı...

Türkiye’nin, düşürülen bir uçağı nedeniyle Suriye’yle savaşın eşiğine gelmesini izleyen ilk gün (pazar) gazetelerin birinci sayfalarına baktım, baktım, baktım ve bu yazıya da aynı başlığı koymaya karar verdim. Gelin birlikte de bakalım:

Gazetelerin hepsi (Taraf dâhil) birinci sayfalarının tepesine birer savaş uçağı fotoğrafı yerleştirmiş. Bence bu tercih müstehcen. Çünkü “haberin fotoğrafı” değil bunlar ve bu hâlleriyle tecavüze uğramış kadın haberine eşlik eden “temsili fotoğraf” işlevi görüyorlar, kışkırtıcı bir atmosfer yaratıyorlar.

İsterseniz, bütün gazetelerin birinci sayfalarını hep birlikte görme imkânı sağlayan T24 sitesine girin ve abartmadığımı görün. (Savaşı “sevmediklerini” bildiğimiz, dolayısıyla başlıktaki ithamı hak etmeyen gazetecilerin hazırladığı gazetelerin birinci sayfalarının da benzer bir tarzda düzenlenmesinin izahı beni aşıyor. Burada, Taraf okuru, psikiyatr Halûk Sunat’ı yardıma çağırıyorum.)

Fakat birincilik açık farkla Milliyet’in... Bir kere onun uçağı diğerlerinin düz ve “ruhsuz” uçaklarına benzemiyor. Burnu manşete doğru pike yapan gösterişli uçağın sol kanadı sürmanşete doğru uzanırken, sağ kanadı da Milliyet logosunun üstünden aşıp manşeti “vuruyor...” Gazetenin tasarımına bir harita ve harita üzerindeki bir uçak çizimi de eşlik ediyor... “Uyarmadan vurdular” şeklindeki sürmanşet cümlesi, bir tür deprem duygusu yaratacak biçimde, orasından burasından darbe yemiş harflerden oluşuyor. Sürmanşet alanının tümünü kapsayan mavi fonun fonunda ise ancak dikkatlice bakacakların görebileceği, “ürün yerleştirme” yöntemiyle monte edilmiş yüzü maskeli bir F-16 pilotu var.


Silah dergisi gibi birinci sayfalar

Bu tabii sadece “giriş” bölümü... Maazallah, savaş ihtimali iyice ciddiye binerse olacakları düşünmek bile istemezsiniz... Fakat ben yine de ordunun “sınır ötesi”ne geçme ihtimalinin güçlenmesi durumunda gazetelerimizin birinci sayfalarının ne hâle geleceğini yaşanmış bir örnek üzerinden size hatırlatmak, böylece önümüzdeki günlerde karşılaşabileceğiniz gazetecilikler konusunda bir ölçü vermek istiyorum...

Örneğimiz, Ekim 2007’deki Dağlıca baskınından sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı birliklerin Irak’ın Kürt bölgesine girme ihtimaline dair...

Bu ihtimalin daha lafı edildiğinde coşmuştu Türk basını. Ben, bu yazıya da ilham veren aynı başlıklı ilk yazıda, 14 Kasım 2007 tarihli gazetelerin birinci sayfaları arasında dolaşarak bir döküm yapmışım. Şöyleymiş vaziyet:


Sabah
: Sürmanşette yaklaşık beş sütuna yayılan bir bombardıman uçağı, hemen altında, Kuzey Irak haritasının üzerinde gezinmekte olan (biri sınırdan giriyor) toplam beş Kobra helikopteri ve uçaklar.


Milliyet
: Sürmanşette bir helikopter, ayrıca harita üzerinde iki helikopter. Devam sayfasında iki helikopterli haritanın daha büyük bir versiyonu.


Vatan
: Birinci sayfada uçak ve helikopter yok, o açığı tam teçhizatlı bir komandonun fotoğrafı süslüyor. Altındaki yazıdan, onun aynı gün çatışmada hayatını kaybeden Onbaşı Özkan Kılıç olduğunu anlıyoruz. Vatan, bombardıman uçağı ve harita üstü helikopter kontenjanını haberin devam sayfasında kullanmayı tercih etmiş.


Yeni Şafak
: Sürmanşette, yaklaşık altı sütuna yayılan bir savaş uçağı... Devamda dağdan aşağı pike yapan bir F-16.


Star
: Sürmanşette yaklaşık dört sütuna yayılan bir savaş uçağı, yanda, ayrı bir fotoğrafta iki helikopter. Devamda biri altı, biri beş sütuna helikopter fotoğrafları.


Hürriyet
: Sürmanşette, sütun bilgisi veremeyeceğimiz bir savaş uçağı (çünkü Hürriyet’in uçağı öbür gazetelerin uçaklarının tersine yatay değil dik duruyor).


Akşam
: Sürmanşette yaklaşık altı sütuna yayılan bir jet, onun yanında dürbünüyle uzaklara bakan bir mavi bereli asker.


Zaman
: On beşinci sayfada, Hürriyet’inkinin tarzında, sayfadan çıkıp gitmekte olan bir jet...


“Başkalarının savaşı”nda da aynı öfori...

Sanmayın ki Türk basını sadece “kendi savaşı” sözkonusu olduğunda coşar. Şimdi sizi biraz daha geriye götürerek bunun böyle olmadığını göstermeye çalışacağım.

ABD’nin Afganistan’a askerî müdahalesi döneminde Ümit Kıvanç ve Kürşat Bumin’leMedyakronik’i; ABD’nin Irak’a müdahalesi sırasında ise Kürşat Bumin’le birlikte Yeni Şafak’takiKronik Medya sayfasını hazırlıyorduk. O dönemlerde anladım ki Türk gazetecilerinin büyük çoğunluğu, savaş ihtimallerinden ve savaşlardan, belki kendilerine bile açıklayamayacakları tarifsiz bir haz duyuyorlardı. Savaşın “bizim” savaşımız olması gerekmiyordu, “başkalarının” savaşları da benzer bir “öfori”ye yol açıyordu.

Bu “duygu”nun bazı tezahürleri karşısında dehşete düşmemek imkânsızdı. Bunlardan, benim üzerimde en fazla iz bırakan birini sizin de dikkatinize sunmak istiyorum...


İkiz Kuleler
’e karşı saldırı (11 Eylül 2001) gerçekleştiğinde Star gazetesinin başında Fatih Çekirgevardı. İki gün sonra (13 Eylül 2001) gazetenin birinci sayfasında “TÜRKSAT 1C uydumuzdan”alınmış, Ortadoğu’yu gösteren dev bir fotoğraf yer alıyordu. Fotoğraf, “ABD’nin en seçkin iki fikir adamı Henry Kissinger ve William Safire”ın “kanıt beklemeden hemen vurun” şeklindeki“tarihi tavsiye”si kuvveden fiile geçtiğinde olacakları anlatmak için oraya konulmuştu.


Star
’daki bu dev fotoğraf, “Balyoz havada” manşetine eşlik ediyordu... Gazete, “Pearl Harbor”baskınında 2 bin 500 askerini kaybeden ABD’nin acısını 250 bin Japon’u atom bombasıyla ortadan kaldırmakla ancak dindirebildiğini hatırlatarak, intikamının bu kez kaç şiddetinde olacağını bize hesap ettirmeye çalışıyordu.

O günlerde tahmin edilen ölü sayısı, sonraki gerçek sayının çok üzerindeydi: Tam 50 bin! Pearl Harbor’da 2 bin 500 askerini kaybeden ABD acısını 250 bin kişiyi öldürerek dindirebildiğine göre, 50 bin vatandaşının kaybını tam beş milyon “düşman”ı öbür dünyaya göndererek dindirebilirdi!


Star
, orantı hesabı yapmak isteyeceklere yardımcı olmak üzere, bölgenin “vurulması muhtemel”başkentlerinin nüfuslarını da “TÜRKSAT 1C uydumuzdan” alınan fotoğraf üzerinde işaretlemişti:“Filistin nüfusu 2,6 milyon”, “İran Tahran’ın nüfusu 6,5 milyon”, “Sudan Hartum’un nüfusu bir milyon”, “Suriye Şam’ın nüfusu 1,5 milyon”, “Afganistan Kabil’in nüfusu iki milyon”...


Kürşat Bumin
, bu zalim gazeteciliğe ancak kara mizahla cevap verileceğini düşünmüş, bu rakamları aktardıktan sonra, kaleme aldığı yazıyı, “İyi iyi! Bakın beş milyonu kolaylıkla bulduk bile!”diye bitirmişti.

Türkiye’nin gazetecileri böyle işte.

Kemerlerinizi takın, Türk basını Suriye’ye giriyor!

 

Ali Bayramoğlu, ‘Akit’ ve 2015 süreci...

Akit gazetesinin internet sitesi habervaktim.com’un Ali Bayramoğlu hakkında başlattığı kampanya, yalnız çok kıymetli bir entelektüel olan Bayramoğlu için değil ülke için de ürkütücü yeni bir dönemin yeni bir işaret fişeği olabilir.

Ben, daha önce birkaç kez, 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimi ile 2015’teki genel seçimlerin, 1915 felaketinin 100. yılının ortaya çıkartacağı politik atmosferde yapılacak olması üzerinde düşünmemiz gerektiğini yazmıştım. Sebebi açık: Çünkü bu tarihsel tesadüf, devletçi-vesayetçi (gerektiğinde darbeci) bir siyasi anlayış ve pratik olan Ergenekonculuk için bulunmaz bir fırsat teşkil ediyor.

Bu ihtimal çerçevesindeki endişelerimi önce 21 ocakta Taraf’ta kaleme aldığım “Sevag’ın ölümü bir Ergenekon eylemi olabilir mi?” başlıklı yazıda, sonra da 2 mart tarihli “Hrant, Sevag, Taksim”başlıklı yazılarda ifade etmiş, “‘Türkiye’deki iktidarın gerçek yüzünü, gözleri kör olmuş Batılılara göstermek için’ her dönemde yeni ve etkili bir tema keşfeden Ergenekon zihniyeti, yeni dönemde neyi araçsallaştırmayı düşünebilir” diye sormuştum.

O yazılarda bu soruya “2015’e doğru Batı kamuoylarında giderek büyüyecek Ermeni hassasiyeti” cevabını vermiş, Ergenekonculuğun zihniyet yapısını ve eylem stratejisini gözönüne aldığımızda, önümüzdeki dönemde, bu sonucu devşirmek üzere bizi ciddi bir “Ermeni ürkütme”kampanyasının bekliyor olabileceği uyarısında bulunmuştum.

Bence, Ali Bayramoğlu’nun Ermeni olduğu fakat bunun gizlendiği “haber”i ve onu izleyen, gerek Bayramoğlu’na gerek Ermeni kimliğine yönelik kampanya, “2015 süreci”nin yeni bir aşamasına işaret ediyor.


Akit
 şunu iyi bilmeli: Ali Bayramoğlu yalnız değildir... Biz, onu boğmak için yaratmak istediğiniz karanlığın hangi amaçlarla oluşturulduğunu gayet iyi biliyoruz ve siz bu yöndeki her karanlık girişiminizde bizi karşınızda bulacaksınız.


alpergormus@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums