‘Hedef gösterdin!’ terörü...

  • 1.11.2011 00:00

Mart 2011’de kaleme aldığım dört bölümlük “Korkmuyorsunuz, nefret ediyorsunuz” başlıklı yazının üçüncü bölümünde (22 Mart 2011) şöyle bir paragraf vardı:

“Artık ‘vaktin geldiğini’ söyleyen solcu gazeteci televizyonda kıkır kıkır gülerek ‘korkunççuluk’ oynuyor... Eski baskı dönemleri arasından en çok 12 Eylül’e benzeyen bugünlerde tutuklanmaktan tabii ki o da korkuyormuş, hatta annesi program öncesinde uyarmış onu diline hâkim olması için, ama o ne pahasına olursa olsun konuşmaya devam edecekmiş. (Bu arada spikerden gelen münasebetsiz soruya utangaçça cevap vermek mecburiyetinde kalıyor: Tabii, yazmaktan sonradan pişmanlık duyduğu yazılar olmuş onun da, mesela cumhuriyet mitinglerinin arkasındaki gücü göremediği için biraz fazla angaje yazılar kaleme almış.)”

Aynı gün Twitter’da Ece Temelkuran şu notu düşmüştü:


“Alper Görmüş beni hedef göstermiş bugün. Köşede yazmaya değmez. ‘Bir gün herkes Ergenekoncu olduğunu anlayacak’ hezeyanı artık sadece komik.”

Okuyunca hayretler içinde kaldığımı hatırlıyorum. Böyle bir eleştiri nasıl “hedef gösterme” olarak sunulabilirdi? İlk şaşkınlığı atlattıktan sonra, yazımı okumayan ve sadece Temelkuran’ın “hedef gösterdi” suçlamasını duyan binlerce insanın “kimbilir neler yazmış” diye düşündüğünü aklımdan geçirdim... Acaba bunlardan kaçı yazının tamamını okuyacak ve dolayısıyla söz konusu yazıda Ece Temelkuran’la ilgili bölümün hakikaten sadece bundan ibaret olduğunu ve üstelik adının dahi zikredilmediğini öğrenecekti?

Öte yandan: Böyle bir paragraf dahi “hedef gösterme” olarak algılanabiliyorsa, biz birbirimizi nasıl eleştirebilecek, birbirimizle nasıl tartışabilecektik?

O günden sonra, biriyle ilgili bir eleştiri yazarken benzer bir suçlamanın muhatabı olur muyum acaba diye düşünmeden edemiyorum... Zaten okumakta olduğunuz yazıyı da, beni böyle bir suçlamayla yüz yüze bırakma ihtimalini hayli yüksek gördüğüm bitişikteki “Kahve sohbetinde olur, köşe yazısında olmaz!” başlıklı yazı nedeniyle kaleme alıyorum...


Eleştiri üzerinde “entelektüel terör”


“Hedef gösterme”
suçlamasının olur olmaz yerlere sirayet edebileceği ve giderek eleştiriyi imkânsız kılacak bir boyut kazanabileceği hususunda beni alarme eden ikinci gelişme, Yıldırım Türker’in 15 ağustosta Radikal gazetesinde yayımlanan “AKP’nin küçük muhbirleri” başlıklı yazısı oldu. Yazıdaki özellikle şu bölüme dikkatinizi çekmek istiyorum:


“(Nuray) Mert ve (Ece) Temelkuran, takıntılı Stasi memuru kılıklılarca ısrarla ve durmadan hedef gösteriliyor. Bu muhbirler bir zamanlar demokrat kesimle dirsek temasında olmayı güvenceli bulan yeni nesil Yeni Türk gazeteciler.


“Milletvekili adaylığını türban farkıyla kaçıran biri, adeta ‘yöneticilerimiz uyuyor mu?’ çığlıkları atarak her iki gazeteciyi de ‘Kandil muhibbi’ ilan ediyor. Onları hapse tıktırmadan içi rahat etmeyecek.


“Harbiliğiyle tanınan bir başka şöhret, ablaları olarak küçük muhbirlerin yanı başında kişisel düşmanlığının öcünü alma çabasında, aynı insanları hedef gösteriyor. Alçaklığa doyamıyorlar.”

Burada adı geçenlerden “milletvekili adaylığını türban farkıyla kaçıran biri”nin Yeni Şafak yazarı Hilâl Kaplan, “harbiliğiyle tanınan bir başka şöhret”in ise Perihan Mağden olduğunu biliyorsunuz.

O günlerde ikisi de kendi cevaplarını kendileri verdiler... Bu tartışmanın artçı şokunu ise Perihan Mağden’in kaleminden 28 ekimde Taraf’ta okuduk: “Türkler’de Türker Güzellemeleri ya da bir gafletin yapıbozumu adına!”

Bana gelince... Ben Yıldırım Türker’in tavrında –hele hele onun, kaleminden bal damlayan biri olmadığını düşündüğümüzde– bariz bir ipin ucunu kaçırmışlık görüyorum. Bu yaklaşımla, Türker’in birçok yazısı da rahatlıkla “hedef gösterme” kapsamına alınabilir. Oysa bence hiçbirinde hedef göstermiyordu, çünkü kişileri değil onların fikirlerini “hedef” alıyordu ve onlara karşı en küçük bir şiddet teşvikçiliğinde bulunmuyordu.


“Hedef gösterme” diye bir şey var ama...

Elbette “hedef gösterme” diye bir şey var ve bunu yapanlar da var. Mesela Tercüman gazetesinin Perihan Mağden ve Ece Temelkuran’ın kocaman fotoğraflarını birinci sayfanın tepesinden yayımlayıp, gazetenin bir sayfasını da onlara yazılmış nefret mektuplarına ayırması gerçek bir hedef göstermeydi.

Fakat ölçü bilmezsek ve ne kadar sert olursa olsun eleştiriyi “hedef gösterme” sayarsak, hem hakiki “hedef gösterme”lerin hak ettiği tepkiyi seyreltmiş oluruz hem de eleştiri üzerinde bir “entelektüel terör” atmosferi yaratırız. Bunu yapmamalıyız.

Aslında bugün köşemin tamamını, bir süredir Sabah gazetesinde yazmaya başlayan Ersin Ramoğlu’nun yazılarına ayıracaktım. Çünkü yazılarının, “medeni” bir ülkenin “normal” bir gazetesinde yayımlanamayacak kadar nefret yüklü olduğunu düşünüyorum.

Yukarıda ima ettim, şimdi de açıkça itiraf ediyorum: “Hedef gösteriyor” suçlamasından korktuğum için o yazının yanına işte bu yazıyı (savunmayı) iliştirdim.

***

Kahve sohbetinde olur, gazetede olmaz!

Okurlara başlangıç notu: Sizlerden bir ricam var, öncelikle bu yazıya göz atmaya hamle ettiyseniz lütfen durun ve bitişikteki yazıyı okuduktan sonra devam edin. Nedenini, o yazıyı okuyunca anlayacaksınız.

*


Ersin Ramoğlu
Sabah gazetesinin en yeni yazarı... Fakat temayüz etmesi, 20 ekimde kaleme aldığı “İntikam, intikam, intikam...” başlıklı yazısından sonrasına rastlıyor... Kürşat Bumin’in dikkat çektiği o yazı şu satırlarla başlıyordu:


“Hakkari ve Çukurca saldırılarından sonra, ‘İntikam misliyle alınacaktır. Bu saldırıların intikamı çok büyük olacaktır’ dedi Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül. Kısa ve net konuştu. Tek kelimeyle ulusun hissiyatına tercüman oldu: ‘İntikam!’ Ve ilk kez 864 rakımlı tepeden yükseldi: ‘İntikam!’


“Çünkü acı büyük… Çünkü önceki gün Bitlis’te, dün de Hakkari’de Mehmetçikler ve polislerimiz şehit oldu. Koca bir devlete kafa tutacağını sanan itlerin başına gelecekler Cumhurbaşkanı’nın söylediği tek kelimede saklıydı: ‘İntikam!’


Hemen Türk Silahlı Kuvvetleri’ne emir verildi. ‘Ordular! İlk hedefiniz Hakurk, Hakkari, Çukurca’daki PKK inleridir. İleri! Yok artık dinlenmek ya da biraz duraksamak...’ Bölge itlerden temizleninceye kadar ileri. Terör saldırılarının plânlandığı Zap Kampı yerle bir edilmeli, ardından Kandil, Mahmur, Smile, Misurike, Atruş, Hakurk, Hinere kampları da ateş topuna dönmeli.”

Yazar, ilerleyen bölümlerde o kadar kendinden geçmişti ki, kendi kendisine sorduğu “Kuruların yanında yaşlar da (mı) yanacak” sorusuna tereddütsüz “Yansın!” cevabını yapıştırıvermişti.


Ersin Ramoğlu
’nun Türk basınının tam olarak neyi olmaya çalıştığını bir süre sonra daha iyi anlayabileceğiz, fakat orada çok özel bir yer işgal edeceğini, yukarıda alıntıladığım yazısından bir gün sonra (21 ekim) kaleme aldığı “Kasap et derdinde” başlıklı yazılarının arasına serpiştirdiği “parça”lardan anlayabiliriz:


“Bu it ve çakal sürüsüne karşı tek vücut”, “Bu it ve çakal sürüsünden bir an önce ‘intikam’ alınmalı”, “Kılıçdaroğlu (...) PKK itlerinin ekmeğine yağ sürdüğünün farkındaydı elbet”, “PKK maskesi arkasında Almanya, İsrail, Fransa ve diğer düşmanlar var. Tabi bir de içimizdeki hainler...”

1990’lara dönmeyiz deyip duruyoruz da, bu ne? 1990’ların büyük basınının dili de tam böyle değil miydi? Gerçekten ne farkı var? Hatta aradan geçen 20 yılın tecrübelerinden hiçbir şey öğrenememişliği de hesaba katarsak, Ersin Ramoğlu’nun pozisyonu, onun 20 yıl önceki benzerlerinden daha zelil bir pozisyon değil mi?

Her şeyi, herkesi “düşman” gören fena halde “Türk” bir pozisyon bu. “Türk”e “yamuk” yapanların linç edilişinin haberini aldığı gün dahi şöyle yazabilen biri:


“Kaddafi, ‘bakın bir zamanlar dünyaya hakim olan Osmanlı’nın torunlarını size köle yaptım’ diyordu sık sık. Aptal! Halbuki Türk’ten köle olmayacağını en iyi o biliyordu.”
(“Diktatörün sonu”, 22 ekim.)

Bu dil kahve sohbetinde olur ama gazetede olmaz!

Büyük basının yayın yönetmenleri bunu bir türlü anlayamıyorlar.


Terörle Mücadele Kanunu
’nun maddi ortamını yarattığı KCK operasyonları, geldi Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu’nun gözaltılarına dayandı. İşlerin bu “zıvanadan çıkma” noktasına varmasında, Ersin Ramoğlu gibilerin yarattığı manevi ortamın payını küçümseyebilir miyiz?


alpergormus@gmail.com

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums