Balyoz’da gerekçeli karar (1) Bir bumerang olarak ‘abartı’ gazeteciliği

  • 11.01.2013 00:00

 Balyoz davasının karara bağlanmasının ardından, 28 Eylül 2012 ile 26 Ekim 2012 arasında sekiz bölümlük bir “Balyoz kararları tartışması”na girişmiştim.

O yazılar, “Bu dizi burada bitiyor... Belki gerekçeli kararın ardından meseleye yeniden döneriz” cümleleriyle sona ermişti. Bugünden itibaren, birkaç yazı boyunca gerekçeli kararla ilgili olarak yazacağım.

Haklısınız: Balyoz davasının gerekçeli kararını ele almayı vaat eden bir yazı dizisinin birinci bölümünün, kararla hiçbir ilgisinin bulunmadığı izlenimi veren bir başlık taşıması biraz tuhaf...

Fakat, bizim gazete de dâhil olmak üzere bazı gazeteler gerekçeli kararı bir noktasından (“Dijital belgelerin asılları Genelkurmay’da”) öyle bir abartıyla sundular ki, o nokta dışında başka her şey ikinci planda kaldı. Ardından Genelkurmay’ın açıklaması geldi. Ardından Merkez’in kurt gazetecileri bu açıklamayı işlerine geldiği gibi yorumladılar. Ortalık karıştı, her şey birbirine girdi, ben de dizinin ilk bölümünü, heyecanlı-aceleci bir gazeteciliğin döşediği taşlardan yararlanarak gollük bir vuruş yapan“Merkez” gazetecilerine laf yetiştirmeye ayırmak zorunda kaldım.


Mahkeme de haklı, Genelkurmay da...

Filmin sonunu baştan söyleyeyim: Ortaya çıkan kargaşada ne Mahkeme’nin bir dahli var ne de Genelkurmay’ın...

Bu, senaryosunu, Mahkeme’nin gerekçeli kararını abartarak aktaran bir gazetecilikle, Genelkurmay’ın açıklamasını çarpıtarak yorumlayan bir gazeteciliğin yazdığı bir film...

Hikâyemiz, bir dizi gazetenin, gerekçeli kararı “Delillerin aslı Genelkurmay’da” (Taraf),“Balyoz’un orijinal belgeleri Genelkurmay’dan geldi” (Zaman) vb. manşetlerle sunmalarıyla başladı.

Manşetler, kamuoyunda haklı olarak, sanki davadaki tüm delillerin asıllarının Genelkurmay tarafından mahkemeye gönderildiği ve mahkemenin de şimdi onları açıkladığı biçiminde yorumlandı. Bu durumda, ortada tartışmalı hiçbir delil kalmıyordu.

Oysa kazın ayağı öyle değildi. Mahkemenin gerekçeli kararının bu manşetlere ilham veren bölümü aynen şöyleydi:


“Gölcük Donanma Komutanlığı ve Eskişehir’de sanık Hakan Büyük’te ele geçirilen dijitallerde bulunan taranmış belgelerin asıllarının ilgili birliklerde mevcut olduğu, Genelkurmay Başkanlığınca Mahkememize bildirilmiştir.”

Gerekçeli kararda daha sonra, yine sadece bu belgelere referansla şöyle devam ediliyordu:


“Teslim edilen yazılı belge ve asıllarının Genelkurmay’ca askeri birimlerde asılları bulunduğu belirtilen taranmış belgelerin dijitalleri içinde yer alması, delillerin doğruluğunu gösterir.”

Yani Mahkeme, davadaki tüm delillerin asıllarının Genelkurmay tarafından kendilerine gönderildiği şeklinde bir ibareyi kesinlikle kullanmamıştı. Mahkeme mealen şöyle diyordu: “Biz, Balyoz davası çerçevesinde suç teşkil ve kararımızda hangileri olduğunu açıkça belirttiğimiz bazı dijital belgelerin asıllarının askeri birimlerde bulunduğunun teyit edilmesini, öbür delillerin de doğru olduğu şeklinde değerlendirdik.”


Genelkurmay kime, ne demiş oldu?

Hiç şüpheniz olmasın, araya abartılı gazetecilik girmeseydi ve kamuoyunda “Bütün delillerin aslı Genelkurmay’daymış meğer” gibi yanlış bir algı oluşmasaydı, Genelkurmay o “zorunlu”açıklamayı yapmayacaktı. Zaten açıklamanın içinde vardı bu imâ...

Gelin önce şu açıklamanın bizi ilgilendiren bölümünün tamamına bir daha bakalım:


“Bazı basın yayın organlarında, ‘Balyoz Davası olarak bilinen davanın tüm delillerinin asıllarının Genelkurmay Başkanlığında bulunduğu ve sanıkların, sahte olduğunu iddia ettikleri belgelerin orijinallerinin Genelkurmay Başkanlığınca Mahkemeye gönderildiği’ yönünde haberler yer almaktadır.

(...)


“Mahkemenin gerekçeli kararında ise; ‘Gölcük Donanma Komutanlığı ve Eskişehir’de sanık Hakan Büyük’te ele geçirilen dijitallerde bulunan taranmış belgelerin asıllarının ilgili birliklerde mevcut olduğu, Genelkurmay Başkanlığınca Mahkememize bildirilmiştir’ ibaresine yer verilmiştir.


“Bu ibareden yola çıkılarak, dava konusu tüm delillerin asıllarının bulunduğu ve Genelkurmay Başkanlığınca mahkemeye gönderildiği şeklinde basında yer alan iddialar asılsızdır.”

Gördüğünüz gibi Genelkurmay, Mahkeme’nin kullandığı ibareyi eleştirmiyor. Tam tersine, “Gölcük Donanma Komutanlığı ve Eskişehir’de sanık Hakan Büyük’te ele geçirilen dijitaller”in aslının kendisinde olduğunu ve Mahkeme’ye gönderdiğini kabul de ediyor. Ardından da, bu ibareden yola çıkan ve bambaşka bir şey söyleyen abartılı gazeteciliği eleştiriyor.


Merkez’in kurtları devrede...

Genelkurmay’ın açıklamasından sonra Merkez’in kurtları girdi devreye... Entrikaları iki ayak üzerinde yükseliyordu: a) Mahkemenin demediğini, bazı gazetelerin haberlerine gönderme yapmaya devam ederek demiş gibi yapmak, b) Genelkurmay’ın basına yönelik açıklamasını (eleştirisini) Mahkeme’ye yönelikmiş gibi sunmak.

Bu atraksiyonların nasıl somutlaştırıldığını, “Merkez’in merkezi”nden iki kurt gazetecinin hayli şiirsel başlıklarla kaleme aldıkları yorumlarından kalkarak göstermeye çalışayım...


Ertuğrul Özkök (“Yargıtay’a ‘Bozun’ dilekçesi”):


“Gerekçede, söz konusu belgelerin hangileri olduğu belirtilmiyor. Bahsettikleri şeyler seminerde kullanılan senaryolara ait metinlerse, zaten bunu inkâr eden yok.


“Ama CD’lerde sonradan üretildiği iddia edilen belgelerin asıllarıysa, Genelkurmay dün, ‘Dava konusu tüm delillerin asıllarının bulunduğu ve Genelkurmay Başkanlığı’nca mahkemeye gönderildiği iddiaları asılsızdır’ açıklamasını yaptı.”
 (Hürriyet, 9 Ocak 2013)


Mehmet Yılmaz (“Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet?”):


“Akıl alacak bir iş değildi, ama oldu. (...) Dün açıklanan gerekçeli kararda sahteliği iddia edilen belgelerin asıllarının askeri birliklerde bulunduğuna ilişkin bir ifade var. Mahkemeye göre, bu bilgi
Genelkurmay tarafından mahkemeye teyit edilmiş. (Yazar “tevcih” diye yazmak istemiş galiba ama o da olmaz! A.G.)


(...)


“Genelkurmay açıklamasında mahkemenin gerekçeli kararında Gölcük Donanma Komutanlığı’nda ve Eskişehir’de sanık Hakan Büyük’te ele geçirilen belgelerin asıllarının ilgili birliklerde olduğu belirtiliyor. ‘Bütün dijital belgelerin aslının birliklerde olduğu’ değil. (...) Ama karar bunlar gerçekmiş gibi verildi.”


Bir bumerang olarak “abartı” gazeteciliği

Konumuzun başlıkla bağlantısını kurarak bitiriyorum...

Geçtiğimiz günlerde, “Genelkurmay’ın kullanışlı gazetecileri” haberleriyle ilgili olarak kaleme aldığım bir yazıda, “Bu türden abartılı gazeteciliklerin, ele alınan konuyu deşmeyi zorlaştırdığı ve tam tersine, konunun kapanmasına hizmet ettiği kanaatindeyim” diye yazmıştım.

İşte yine öyle oldu. Abartılı bir gazetecilik, bir bumerang gibi fırladı ve geri dönüp onu atanı vuruverdi.

Bu haberler olmasaydı, Merkez’in kurt gazetecileri bir gün sonra “TSK: Balyoz belgesi yok”(Hürriyet, 9 ocak) diye nal gibi manşet çakamayacak, kurt köşe yazarları yukarıda okuduğunuz türden makaleler döktüremeyeceklerdi.

Ne diyeyim, ders olur inşallah.


NOT. “‘Kitlesel eylem’ deyince akan sular durmalı mı”
nın 2012 eylemlerini ele alacağımı söylediğim bölümünü mecburen erteliyorum. Nasıl olsa bundan sonra da bolca başka eylemlere şahit olacağız, yeri gelince devam ederiz.


alpergormus@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums