Son Dakika
- 20:09 Gezi davasında Kavala ve Atalay'ın da aralarında olduğu 5 sanığın cezası onandı
- 06:42 Levent Köker: Açmaz belirginleşiyor, çıkmaz netleşiyor, farkında mıyız?
- 16:44 Yeşil Sol Parti'nin yeni ismi belli oldu
- 12:50 Oral Çalışlar: Yarı-Başkanlıkta uzlaşılabilir mi?
- 05:22 Yalım Eralp: CHP: Heyecan için değişim
- 06:40 Selim Kuneralp: Hindistan’dan Avrupa’ya yol neden Türkiye’den geçmiyor?
- 06:38 İsmail Fatih Ceylan: Muhafazakârların kültür dünyası ne durumda?
- 12:11 Konca grubu Edremit'te buluştu
- 05:50 Pınar Sönmez: CHP, değişim ve demokrasi
- 05:45 Fuat Keyman: CHP, Türkiye ve değişim
Alper GÖRMÜŞ Köşe Yazıları
Merak ve kuşku mesleği gazeteciliğin ‘Profesör Kâbus’ sınavı
Psikiyatr Prof. Salih Zoroğlu çocuk ve ergen hastalarına ilaç verip telkinde bulunarak anne-babalarının kendilerine tecavüz ettiğini itiraf etmeye zorlamış. İnanması zor ama olabilir ve konuya dair savcı-polis soruşturmasını haberleştirmek gazetecilerin hakkı da görevi de. Fakat bu tarzda mı? Tuhaf ama gerçek: Türkiye’de gazeteciler, haberlerinin öznelerini polis ve savcılarla birlikte suçlamazlarsa, haberlerinin inandırıcılığının azalacağını sanıyorlar.
- 24.09.2023
Erdoğan’ın ‘özgürlükçü’ sözlerinin gerçek sanıldığı o birkaç saatin öğrettikleri
Erdoğan’ın “yeme-içme kültürü” hakkındaki -gerçek olmadığı sonradan ortaya çıkan- ‘özgürlükçü’ çıkışını yorumlayan seküler sosyal medya kullanıcılarının neredeyse tamamı onun bu fazla radikal sözleri sarf etmesinde bir inandırıcılık sorunu görmedi, onların Erdoğan’a ait olduğuna inandı. Bizatihi bunun ve ilaveten yaptıkları yorumların içeriğinin muhalif ruh halini anlamada önemli ipuçları barındırdığını düşünüyorum. İktidar destekçilerinin -sözlerin içeriğinden memnun olmasalar bile- sessiz kal
- 21.09.2023
Yalanda yaşayanların Sezgin Tanrıkulu’na karşı başlattığı seferberlik
Şu anda toplum Sezgin Tanrıkulu’na karşı iktidarından muhalefetine hatta kendi partisine kadar, bildiği aile içi tecavüz vakasına birbirinin yüzüne baka baka ‘yok’ muamelesi yapan ve ‘var’ diyen mensubuna dünyayı dar eden bir aile gibi davranıyor… Ve çürüyor.
- 12.09.2023
İnternet, cep telefonu ve sosyal medya olmasaydı popülist liderler yine de zuhur eder miydi?
Elitlerin 20. Yüzyıldaki hegemonik üstünlüğü, sahip oldukları bilgi birikimi nedeniyle esasen daha az eğitimli kesimlerin rızasına dayanıyordu. 21. Yüzyılla birlikte devreye giren yeni iletişim teknolojileri elitlerin bilgi tekelinin kırılmasında tayin edici bir rol oynadı. Geniş kitlelerin kamusal tartışmaya bu çapta katılımını sağlayan iletişim teknolojileri olmasaydı, aydınlanmış-elitlerin ‘üstün’ konumu ve ‘doğru’yu belirleme ‘hakları’ sorgulanabilir miydi? Bu soruya mutlak bir ‘sorgulanama
- 7.09.2023
Çağımızın sınıf savaşı duygular ve kültürler dünyasında yaşanıyor
Zizek, 2019’da halktan gelen bazı taleplerin “vizyonsuz” olabileceğini, ilerleme sağlayamayacağını, böyle durumlarda doğru tavrın o taleplere kulak asmamak olduğunu söylemişti; geçtiğimiz ay yazdığı bir makalede bu görüşlerini daha da radikalleştirdi. Haklılığı-haksızlığı bir yana, Zizek’in tartışmayı hak eden çok önemli şeyler söylediği açık, fakat bunlar aynı zamanda, ‘aydınlar’la halk arasında 60-70 yıl önce açılmaya başlayan mesafenin günümüzde hangi noktaya ulaştığını da gösteriyor.
- 3.09.2023
En alttakiler neden patronlardan çok ‘aydınlanmış, ilerici, elit’ sınıflara ‘gıcık’
Beş yıl önce epeyce ürkek bir biçimde sorduğum soruyu şimdi daha kuvvetli bir şekilde soruyorum: Acaba, diyorum, liberaller, demokratlar ve hatta hiçbir talebin işçi sınıfının taleplerinden üstün olmadığını savunan solcuların 1960’lardan itibaren öne çıkardığı taleplerde ve o talepleri savunurken baş vurdukları dilde bir sorun olabilir mi? Ve bu sorun, kendilerini, o taleplerin eğitimli taşıyıcılarının kullandığı imkânlardan mahrum sayan daha az eğitimli ve daha yoksul kesimlerde, son evresinde
- 28.08.2023
Şimdi de Milei… 21. Yüzyıl: ‘Aydınlanmış’ların iktidarının sonbaharı ya da popülist liderlerin yükselişi
Öfkenin bir ‘level’ üstündeki nefret, umuttan da sevgiden de daha yoğun bir duygu. Öfke de nefret de suni olarak yaratılamaz fakat toplumda temelleri olan bir öfkeyi (ya da nefreti) besleyip yaygınlaştırmak, hatta üstünde sörf yaparak iktidar olmak mümkün. Popülist liderler, sahip oldukları bu basit fakat büyük bilgiye yaslanarak ve her şeyi maddi ilişkilerin (‘rasyonel’in), maddi çelişkilerin belirlediği tezini yanlışlayarak iktidara yürüyor. Peki, yürürken, toplumlarda temelleri olan hangi öf
- 25.08.2023
“Yetmez ama evet Kılıçdaroğlu” diyenler; pişman olmayın, YAE’de böyle riskler vardır!
Yeminli ‘yetmez ama evet’ (YAE) düşmanları son yıllarda siyasetlerini defalarca “yetmez ama evet” çizgisi üzerine kurdu. Doğru yaptılar, çünkü temel ve en büyük siyasi hedefleri Erdoğan otoritarizmine son vermekti fakat kendi güçleriyle bunu yapabilmeleri imkânsızdı. Nitekim 2014 ve 2018’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendilerinden olmayan başkan adaylarını desteklediler. Bunlara şimdi de Kılıçdaroğlu eklendi. Bu kesimler üç yenilginin ardından da pişmanlık sergiledi. Bu gereksiz duygunun s
- 14.08.2023
“Engin Dinç kimdir, kaç yaşında, nereli?”
Konya Emniyet Müdürü Engin Dinç’in Ankara Emniyet Müdürlüğüne atanması dün bütün yayın organlarının internet sitelerinde “ne yer, ne içer”e ramak kalmış bir başlıkla ve standart bir portre-haberle duyuruldu. Evet, sıradan, sıkıcı bir portre-haber… Oysa niyeti olan bir gazetecilik için hayli ilginç ayrıntılar vardı Engin Dinç’in gerçek portresinde.
- 6.08.2023
İhbarcı binbaşının sözleri ‘tutanak’ta kaldı, resmiyet kazanamadı ve Akar bu sayede yedi yıl sonra yine “darbe ihbarı yoktu” diyebildi
MİT, 15 Temmuz darbe girişimini ihbar eden binbaşı O.K.’nın ifadesinin alınmasına savcılık talebine rağmen izin vermedi ve o gece MİT müsteşarını ‘almakla’ görevli Kara Havacılık Okulu’na açılan davanın iddianamesi ‘domatessiz menemen’ misali O.K.’sız yazıldı. Fakat daha sonra iki savcı ihbarcı binbaşıyla görüştü ve bir tutanak tuttu. O.K. orada darbe ihbarında bulunduğunu açıkça söyledi… Hulusi Akar yedi yıl sonra ilk kez konuştu ve bu kritik açıklamayı görmezden gelerek “15 Temmuz’da darbe ih
- 31.07.2023
Yedinci yılda Gülen’in ‘dizinin dibinden’ gelen itiraf: “İçimizden birileri Gülen’i Akar’ın darbe yapacağına inandırdı”
2021’de kaleme aldığı “Cemaat İçeriden Adım Adım 15 Temmuz’a Nasıl Sürüklendi” başlıklı uzun yazı dizisi nedeniyle ‘Cemaatin övündüğü gazeteci’den ‘Cemaat haini gazeteci’ye dönüşen Ahmet Dönmez’in yazdıkları, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Fethullah Gülen’e en yakın isim olan ‘molla’ Osman Şimşek tarafından doğrulandı: “İlk defa burada söyleyeceğim bunu, söylemek ihtiyacı hissediyorum. Biz hizmet hareketi olarak çok büyük bir tuzağa çekildik. Sırtımızdan büyük bıçaklandık, büyük hançerlendi
- 27.07.2023
Gülenciler’in “15 Temmuz’da biz yoktuk”; iktidarın “sadece FETÖ’nün işi” iddialarına karşı iki yeni tanıklık
15 Temmuz darbe girişiminin yedinci yıldönümünün öncesinde, 15 Temmuz davalarından birinde dile getirilen bir tanıklık, o gün darbe sahasında sadece Gülencilerin olduğu şeklindeki iktidar anlatısını zora soktu. Geçtiğimiz günlerde bir başka tanıklık Cemaat’in içinden geldi. O tanıklık da Gülencilerin 15 Temmuz’da iradi katılımlarının olmadığı, belki en fazla iktidarın Pensilvanya’nın rağmına hareket eden bazı Gülenci subaylara tuzak kurarak onları darbeye çektiği iddiasını çürüttü.
- 20.07.2023
Yine 15 Temmuz soruları: Muhataplarının ‘duymuyormuş gibi’ yapamayacağı günlerin geleceği umuduyla…
Soruları suya yazılmış gibi olanların psikolojisini bilenlerdenim; en çok da her yıldönümünde dile getirmeyi itiyat edindiğim 15 Temmuz sorularını bir daha, bir daha sorarken hissediyorum bunu. Yine de en doğrusu ısrarla sormak ve muhatapların cevaptan kaçamayacağı günlerin gelmesini umutla beklemek… İşte benim “hâlâ cevaplanmamış oluşuna hâlâ şaşırmadığımız” diye tanımladığım 15 Temmuz sorularım…
- 15.07.2023
Kılıçdaroğlu, yerel seçimi göçmenler üzerinden iktidarı zora sokacak bir kutuplaştırmayla kazanmayı mı planlıyor?
Kemal Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs’taki seçim yenilgisinin hemen ardından, 28 Mayıs’taki ikinci turdan önce telaşla ilan ettiği ‘yeni’ göçmen politikasının daha kapsamlısını, daha derinini daha gürültülü bir biçimde ilan etmeye hazırlanıyor olabilir mi? Yanılmayı umarak böyle bir ihtimalin ‘masada’ olduğunu düşünüyorum.
- 10.07.2023
Erdoğan’ın ‘Makyavel’in öğrencisi’ olma süreci
Erdoğan'ın "Makyavel'in öğrencisi" olma süreci ne zaman başladı? Aslında hiç düşünmeden 2013'teki iki gelişmeyi gösterirdim: Gezi direnişi ve 17-25 Aralık soruşturmaları. Fakat onlardan önce yaşanan "MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılması" hakkında Erdoğan'ın sonradan yaptığı değerlendirme, onun bu olayı ilk iktidar kaybı tehlikesi olarak algıladığını gösteriyor: "MİT müsteşarının ifadeye çağırılması, eğer ifadeyi verseydi, tutuklansaydı, arkasından hedefin kim olduğunu gayet iyi biliy
- 8.07.2023
Erdoğan hazır kendini çok güçlü hissediyorken neden ‘cömert, şefkatli yönetici’ imajına oynamıyor?
Makyavel, ünlü eseri Prens'te, iktidarla ahlakî ve dinî değerler arasında kurulan bağları reddetti, iktidarı kendinde bir amaç olarak tarif etti. Ona göre bu amaç o kadar meşru idi ki ona ulaşmak ve korumak için baş vurulacak bütün araçları da otomatik olarak meşru hale getiriyordu. Makyavel’e göre iktidar sahibinin kullanması meşru olan araçların başında da ‘korku’ geliyordu; yönetilenler ‘hükümdar’dan korkmalıydı… Yine Makyavel’e göre bir hükümdar sevilmeyi değil kendinden korkulmasını önemse
- 5.07.2023
CHP’deki ‘kurucu ideoloji’ çağrıcıları mevcut yönetimi “aynı şeyleri deneyip farklı sonuçlar bekleme” diye eleştirebilir mi?
Aynı şeyleri farklı sonuç alacağı inancıyla onlarca kez tekrarlayan ve her defasında kaybeden birileri, yeni bir teşebbüsü bir daha ve sonra belki bir daha denemeyi önerenleri bu argümanla eleştirebilir mi? Olgun insan gerçekle yüzleşebilen insandır. Gerçek şu ki, ‘kurucu ideoloji’yle girilen bütün seçimleri kaybetti CHP. Ve bu gerçek ortadayken, onu unutup “aynı şeyleri deneyerek…” eleştirisi yapmak olgun insanların tavrı olamaz.
- 30.06.2023
Mevcut koşullarda ‘yerli ve millî’ dışında kitlesel etki yaratacak başka ‘dava’ var mı?
Herhangi bir ülkede muhalefetin, iktidarın kullandığı, etki gücü ispatlanmış bir siyasi ‘dava’yı etkisizleştirebilmesinin önünde teorik olarak başlıca üç imkân vardır: a) ’Dava’nın sahte ya da abartılı olduğunu ispat ederek onu iktidar için kullanışsız hale getirmek, b) ‘dava’yı kendisinin daha iyi sahiplenebileceğini göstererek iktidarın elinden almak, c) o ‘dava’dan daha etkili alternatif bir ‘dava’nın sahibi olarak ortaya çıkmak… Muhalefet, bu ‘imkân’ların hiçbirini kullanamadı.
- 23.06.2023
‘Dava siyaseti’ ya da “mevcut gerçeklik ile iletişimi asgarî düzeye indirgeyerek” seçim kazanma sanatı
Ülkenin tek adamının, kendi ekonomik fantezilerini gerçek kılmak için yürüttüğü bir operasyon sonucunda yangın yerine dönen ülkesinde yapılan seçimi üstelik 21 yıllık bir yıpranmışlık döneminden sonra bir kez daha kazanmasını kavramak zor olabilir ama 14 ve 28 Mayıs’ta olan, tam olarak bu. İşin sırrı, ülkenin kahir ekseriyetinin içine yuvarlandığı büyük zorlukları perdeleyecek bir şey bulmadaydı. O şey, Türkiye’de 200 yıllık bir tarihi olan ‘dava siyaseti’ydi.
- 14.06.2023
Yeni dönem: Kabine ‘havuç’, Erdoğan ‘sopa…’ Ya da ‘dava siyaseti’ Erdoğan’da, ‘teknik işler’ kabinede
Erdoğan’ın yeni dönemi şapka çıkartılacak bir ince ayarla kurguladığını düşünüyorum. Önceki dönemde, gûya ülkenin tehlikede olan bekasını esirgemek için kendisinin yanısıra kabinesinin tamamını toplumun yarısının şeytanlaştırılmasına koşmuştu. Bu yeni dönemde ise anlaşılan işin o kısmı (‘dava siyaseti’) sadece kendisinde olacak, buna karşılık kabinesi “siyaset dışı”nda kalıp ülkeyi toparlamaya çalışacak.
- 9.06.2023
CHP tabanı, partisine verdiği “seçim kazanmak için yüreğimizi soğutacak dili terk edebilirsin” zımnî onayından vaz mı geçiyor?
İdeolojik partilerin büyük çelişkisi şuradadır: Bir yandan kendi çelik çekirdeğini mutlu edecek bir program ve söylem geliştirdiğinde sadece onların oyunu alıyor ve bu da iktidar olmaya yetmiyor; öbür yandan başka partilerin tabanına hitap edecek bir program ve söylem geliştirdiğinde kendi çelik çekirdeği homurdanmaya başlıyor. Bu kısır döngüyü ilk kıran, kendi tabanıyla zımnî bir anlaşma imzalayan AK Parti oldu. 6-7 yıl önce CHP de bu yola girdi fakat son seçim yenilgisinin ardından başlayan “
- 4.06.2023
İki kere mağlup sayılır bu yolda mağlup
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turundan önce Serbestiyet’te yayımlanan yazımda, umutlu olmasam da Kılıçdaroğlu’na oy vermek (daha doğrusu Erdoğan’a oy vermemek) için hangi motivasyonlara sahip olduğumu sıralamış, yazının sonuna da şu notu koymuştum: “Kemal Kılıçdaroğlu’nun [14 Mayıs seçimlerindeki] yenilgi sonrasında geliştirdiği ‘yeni’ siyasi tutum kendisine oy vermeyi benim açımdan çok güçleştirdi, ama bu ayrı fasıl; onu da seçimden sonra yazacağım…” Şimdi sıra ona geldi.
- 1.06.2023
Kazanma umudu yerlerde sürünen muhalif seçmenler için ikinci tur motivasyonları
İlk turda oyunu büyük umutlarla ve ‘seçilecek’ duygusuyla Kılıçdaroğlu lehine kullanan fakat ikinci tur için aynı şeyleri söyleyemeyenler arasındayım. Ama bu beni ertesi gün geri dönmek üzere 7 saatlik bir karayolu yolculuğunu göze almaktan alıkoymuyor. Bu grupta yer alanların çoğunluğunun da benim gibi davranacağını gözlemliyorum. Peki, ikinci turda kazanma umudu az olan bizim gibiler 28 Mayıs’ta hangi motivasyon ya da motivasyonlarla sandığı gidecek? Ben bu yazıda kendi motivasyon kaynaklarım
- 23.05.2023
‘Hayatımız normalleşsin’ dip dalgası: 2 (belki 1) – Milliyetçilik dip dalgası: 4 (belki 5)
Hiç şüphesiz bu seçimin dip dalgası, çapını hiç tahmin edemediğimiz ‘milliyetçilik…’ Fakat bütün bunlar bizi dindar-muhafazakâr kesimlerde, son haftalarda Serbestiyet’te çok sayıda örneğini verdiğimiz başka bir ‘dip dalga’nın daha var olduğu hakikatinden uzaklaştırmasın; bu, onlara karşı da büyük bir haksızlık olur. (Bu arada yaşanan büyük hayal kırıklığının şu âna kadar ‘makarnacılar’ söyleminin uç vermesine neden olmadığını memnuniyetle kaydetmek isterim.)
- 17.05.2023
‘Deep fake’ (derin sahtelik) videolarını beklerken: ‘Gerçek’in başına gelen en büyük felakete yakından bir bakış
Önce Kılıçdaroğlu’nun İletişim Başkanlığı’nı ve Fahrettin Altun’u uyaran tweet’i geldi, onu Selahattin Demirtaş’ın ‘acil’ tınılı tweet’leri izledi: “Lütfen görmeyin, duymayın, yaymayın ve paylaşanları engelleyin…” Bugün de teknolojik gelişmeleri yakından izleyen bir gazeteci sordu: “Kılıçdaroğlu’na, söylemediği şeyleri söyleten (Deep Fake) videolar mı geliyor?”
- 5.05.2023
Hastasına önce sahte teşhis koyan, sonra da onu ‘tedavi’ eden doktor gibi…
“Hastalarına sahte teşhis koyup sonra da onları ‘tedavi’ eden doktorlar”dan söz edildiğini siz de duymuşsunuzdur. Ben duydum ama inanmadım ya da inanmak istemedim. Fakat doktorlar kızmasın, var ya da yok, bunu bir metafor olarak kullanıp bir soru soracağım: Halkına kendisinin inanmadığı sahte tehlikeler algılatan, deli bir propagandayla bunu inandırıcı kılan ve bu yolla iktidarda kalmanın hesabını yapan Erdoğan’la, hastasına sahte tehlike algılatarak para peşinde koşan doktor arasında bir fark
- 28.04.2023
Alevilik ve ben: Hayret ede ede öğrenilmiş bir Türkiye hakikati
Kılıçdaroğlu’nun ‘Alevi’ manifestosu’, Alevileri haklı olarak sinirlendiren ‘kardeşlik’ vaadini aşıp ‘eşitlik’ limanına demirleyebilecek mi? Konuşmanın ‘tarihi’ önemde olduğu tartışma götürmez, fakat bu cesur çıkış, bundan sonra karşılaşılacak zorluklar konusunda yanıltıcı olmamalı. Benim şahsi Alevilik hikâyem bile -siyasetin ve toplumun geldiği umut verici seviyeye rağmen- bunu göstermeye yeter.
- 24.04.2023
Fotomaç’tan Yeni Şafak’a, eleştiri girişimini ‘saçma’ kılan düzeysizlikler
Yani hiç değilse kendinizi, sanki mesleğinizin en temel ahlaki ilkelerini satılığa çıkarmamış gibi gösterecek birkaç incelik sergileyin, azıcık gayret gösterin, öyle ki sizi eleştirmek isteyenler zorlansın biraz, yaptıklarınızın ‘yuh artık’ dışında tepkilere de imkân verecek bir içeriği olsun. Ve nihayet: Sizi eleştirmenin bir tadı olsun.
- 19.04.2023
‘Yargılanacaksınız’ çıkışları neden iktidarla bağı oy vermekten ibaret olanları da ürkütüyor?
Trakya ve Balkan coğrafyasında “yeniden doğuş”u simgeleyen marteniçka ipi bağlanmış çiçekli bir fotoğrafın iktidar çevrelerinde -idam ipi ve darağacı benzetmeleri üzerinden- istismar edilme biçimi çok şey anlatıyor. Bu istismarı, “Yargılanacaksınız” üzerinden yürüyen öforik kampanya ile birlikte düşünmek lazım. Çünkü sahiplerinin murat ettiğinin tersine, bu tehdit dili sadece iktidar elitlerini değil iktidara oy verenleri de ürkütüyor.
- 10.04.2023
“Kartaca yıkılmamalıdır”
AK Parti’nin 2002’de iktidara gelmesinden hemen sonra, iktidarın meşruiyetini tanımayan, onu ‘düşman’ olarak kodlayan sert bir muhalif çizgi belirdi. Zamanla bütün muhalefetin benimsediği bu çizginin bir de sloganı vardı: “Kartaca yıkılmalıdır…” Aradan 20 yıl geçti, şimdi kendisi dışındaki herkesi ‘vatan haini’ sayan iktidar “Kartaca yıkılmamalıdır” diyor. Çünkü o, hainlere karşı vatanı, din düşmanlarına karşı İslam’ın izzetini korumaktadır. Aynı madalyonun iki yüzü, ideoloji ve siyasetten ziya
- 5.04.2023
6284 tartışmaları üzerinden ‘büyüyen erkek şiddeti’ ve ‘azalan erkek kimliği’ tartışmasına dönüş
Bugün, erkek dindarlar 6284 sayılı kanuna sahip çıkan dindar kadınları dehşet içinde izliyor; nereden çıktı bu kadınlar diye soruyorlar kendi kendilerine, bazen de kendilerini tutamayıp küfrediyorlar. Benzer bir şaşkınlığı, mahcubiyetlerinden ötürü ifade etmeseler de seküler kadınlar da yaşıyor olmalı. Türkiyeli kadınların erkek hâkim sınıfına karşı verdiği mücadelede ‘tarihsel yanılgı’nın sonuna gelmiş olabilir miyiz?
- 24.03.2023
‘Gönüllü dezenformasyon’ bile geride kaldı, artık ‘kendi yalanını kendin uydur’ aşamasındayız
Maruz kalmayı, ‘kötü’ bir şeye zorunlu katlanış anlamında kullanırız. Mesela ‘yalan’a maruz kalırız fakat yeterince uyanık olursak onu başımızdan defedebiliriz. Fakat politik kutuplaşmanın düşmanlararası savaş boyutuna ulaştığı koşullarda yalan haberleri -şayet işimize geliyorsa- yalan olduğunu bile bile kabul etmek ve yayılmasına katkıda bulunmak sıradan bir davranış haline gelir. Bir sonraki aşama ise ‘kendi yalanını kendin uydur’dur. Şimdi o aşamadayız. Önümüzdeki iki ay boyunca bu derin çür
- 22.03.2023
Devlet Kılıçdaroğlu’nu istemiyor mu? İstemiyorsa nedenleri ne olabilir?
Kılıçdaroğlu hakikaten “Devlet (güç ve rant), kimlik (vatandaşlık ve Kürt meselesi) ve Batı karşıtlığı (uluslararası hukuktan kurtulmuş bir bağımsızlık hevesi)” alanlarında devleti kaygılandıracak bir performans sergileyebilir mi? Benim bu sorulara cevabım, ‘hayır…’ Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’ye yön değiştirtecek bir radikalliğin adamı olduğunu düşünmüyorum. Fakat onun gerçekte benim düşündüğüm gibi bir siyasetçi olmaması, devletin ondan paranoya boyutlarında kuşku duymasına engel değil. Ve bence
- 13.03.2023
Kılıçdaroğlu portrelerim: 2010, 2019, 2023
16 Eylül 2010 (Mükemmel İkinci Mutsuz Birinci, Aktüel dergisi): “’Liderlik kumaşı’yla ilgili en büyük handikapı şu: Bildiğimiz anlamda ‘liderlik’ten zevk almıyor… O aslında mükemmel bir ‘ikinci’ ve mecburen ‘birinci’ olmuş bütün mükemmel ikinciler gibi giderek derinleşecek bir mutsuzluğun esiri…” 9 Mayıs 2019 (Revize Edilmiş Kılıçdaroğlu Portresi, Serbestiyet): “Meğer birinci olmayı seviyormuş ve ‘ikinciliğine aşkla bağlı olmaktan’ kaynaklanan bir mutsuzluğu da yokmuş…” 7 Mart 2023: 2010’da yan
- 9.03.2023
Devrede “Devlet odaklı, siyaset üstü, düzenleyici bir güç” var mı?
Devlet, siyasi iktidarla aşağı yukarı 10 yıl önce kurduğu ve giderek güçlenen ittifakının çıkarları gereği Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olmasını istemiyorsa, evet, “siyaset üstü, düzenleyici bir güç” olarak oyunun içinde olduğu söylenebilir. Peki, devlet neden Kılıçdaroğlu’nu kendisi için neredeyse bir ‘beka sorunu’ olarak görür? Şayet varsa böyle bir duygu, bunun rasyonel gerekçeleri neler olabilir?
- 6.03.2023
‘Beka’cılık, ‘dış düşmanlar’ı yardıma çağırarak iflasını ilan etti; gerçek bir düşmanın halka iyilikte bulunmasına fırsat verilmez!
Şu ölçüye güvenin: Beka (varlık-yokluk) sorunu yaşamanın, yani sizi yok etmek isteyen bir düşmanla karşı karşıya olma durumunun en temel duygusu, hasmınızın ‘mutlak kötü’ olduğudur. ‘Mutlak kötü’den yardım istenmez. Peki, yıllar boyunca ülkenizi boğmak, bağımsızlığınızı yok etmek için yanıp tutuşan ülkelerden söz ettikten sonra, başınıza gelen bir felaketin ardından onları yardıma çağırırsanız? İşte o zaman o âna kadar ‘beka sorunu’na dair söylediğiniz her şeyin palavra olduğu çıkar ortaya.
- 2.03.2023
“Cumhurbaşkanı(mızın Liderliğinde) Hükümet Sistemi”nin o gecesi…
Malum, iktidar ve iktidar basını “acılar üzerinden siyaset yapmak” diye bir pozisyon tarif ediyor ve bu pozisyon sahiplerini susturmak için elinden geleni ardına koymuyor. Eh, yine de “siyaset yapıp” dayak yemeyi göze alan biri hiç değilse dayak yemeye değecek bir konu seçmeli, kendince en önemli başlık üzerinden siyaset yapmalı, değil mi? Ben böyle düşündüğümde, devlet görevlilerini yetki kullanmaya korkar hale getiren yönetim sisteminin büyük deprem karşısındaki performansını didiklemenin en
- 21.02.2023
Yardım duygusunu şeytanlaştırmak ve bundan siyasi zarar görmemek!
Pandemide gördük, daha sonuçlanmadı ama depremde de görmekteyiz: Siyasetçiler kendilerinden olmadığını düşündüklerinin yardım gayretlerini şeytanlaştırıyor ve fakat bundan siyasi bir zarar görmüyorlar; taraftarları onları ayıplamıyor. Bir toplumun ahlaki ayarlarındaki bozulmanın büyüklüğünü bundan daha iyi ne anlatabilir? Peki neden böyle oldu? Neden böyle oluyor?
- 17.02.2023
Felaket halinde bile esas derdi eleştirileri bastırmak olan bir devlet ve iktidar
Bizim devletimiz, şefkati işçilerin kendisini eleştirdiği âna kadar süren ‘babacan’ işadamlarına benziyor. Çalışanlarını ‘baba gibi’ seven o işadamları, o âna kadar ‘baba’sına sadece saygı gösteren işçilerden biri çıkıp da biraz sonra sahte olduğunu anlayacağı ‘baba şefkati’ne güvenerek onu eleştirmeye kalktığında ne oluyorsa, Türkiye’de devlet-yurttaş ilişkisinde de o oluyor.
- 10.02.2023
Yargıda nihayet ‘kendilerine verilen yetkiye sahip çıkan kuvvetli adamlar…’
Anayasa hukukçusu Kemal Gözler, 23 Aralık 2020’de kaleme aldığı bir makalede Türkiye’de artık anayasa diye bir şeyin kalmadığını yazmıştı. Gözler, Anayasayı bitiren şeyi kuvvetler ayrılığının yokluğuna; kuvvetler ayrılığının yokluğunu da “kuvvetli adamlar”ın yokluğuna bağlamıştı o yazısında. Kemal Gözler tam bir ay sonra, 23 Ocak 2021’de bu defa “Elveda Anayasa Mahkemesi” diye yazdı. Yazısının tam başlığıyla: “Elveda Anayasa Mahkemesi; İrfan Fidan Olayı.”
- 3.02.2023
Ya saçmaladığımı gösterin ya siz de bir şey söyleyin… Konu: ByLock, soru: Yüz binlerce kişilik gizli örgüt iletişim aracı olur mu?
Yaygın görüşe göre ByLock’çular ikiye ayrılır: a) ‘Morbeyin’ vb programlarla iradeleri dışında uygulamaya girmiş görünenler ve b) gönüllü katılımcılar. Birinciler ‘ByLock mağduru’dur ve mağduriyetleri giderilmelidir, ikinciler örgüt üyesidir ve cezalandırılmalıdır. Ben, ByLock’un ona gönüllü olarak katılanlar için de suç teşkil edemeyeceğini söylüyorum. Bir gizli örgüt, en mahrem sırlarının yüz binlerce kişi tarafından paylaşıldığı bir platform kurar mı?
- 1.02.2023
Sinan Ateş suikastında soruşturmacılara verilen talimatın derecesi “Çözün ulan”dan “çözün”e mi geriledi?
Sinan Ateş suikastı soruşturmasında hafta içinde ortaya çıkan gelişmeler, Bahçeli’nin meclis grubundaki ültimatomuyla (“Yargılatmayacağım, tek bir evladımı vermeyeceğim, surda gedik açtırmayacağım”) bağlantılı görülüyor. Fakat bir yandan da Bülent Arınç’ın üst üste verdiği mesajlarla hatırlattığı “Cumhurbaşkanının kararlılığı” var. Bahçeli öyle Cumhurbaşkanı böyle derken bundan sonra ne olur? Demokles kılıcı bu defa taraflardan birinin değil ikisinin de elinde.
- 21.01.2023
Sulu gözlü bir çocuk, pervasız bir ihtiyar…
Sulu gözlü bir çocuktu, fakat bu, düşüncelerini hayatının sonuna gelmiş yaşlı insanların pervasızlığıyla dile getirmesine engel değildi. O kadar samimi bir insandı ki, başkaları telaffuz etse “çelişki yığını” algısı yaratacak düşünceler, onun dilinde çok sesli fakat ahenkli bir senfoniye dönüşüyordu.
- 21.01.2023
Yeni ittihatçılığın müsvedde tarihi (8-son): İslamcılık üstü az milliyetçilikten, milliyetçilik üstü az İslamcılığa
İttihatçılık orijinal biçiminde millî kimliğin (Türklük) dinî kimlikten (Sünni İslam) daha önemli olduğu bir ideoloji olarak şekillendi. İdeolojinin bu başat karakteristik özelliği AK Parti’yi ve devleti 2013’ten itibaren önce iş birliğinde ardından ittifakta buluşturan yeni İttihatçılık ideolojisinin de temel yapı taşını oluşturdu. 2017’de yaşanan “İslamcılığın AK Parti’den tasfiyesi” tartışması, ‘yerli’ AK Parti’nin ‘millîlik’ açığını kapatmak üzere aldığı yolun artık görünür hale geldiğini g
- 19.01.2023
“Yargılatmayacağım, tek bir evladımı vermeyeceğim, surda gedik açtırmayacağım”ın anlamı ne?
Devlet Bahçeli’nin, Sinan Ateş suikastı bağlamında son iki grup toplantısında tablonun bütün açıklığına ve onca sıkışmışlığına rağmen dile getirdiği ‘rest’ tonundaki çıkışları bir yanıyla onun büyük çaresizliğini gösteriyor. Fakat burada asıl sorulması gereken soru şu: Ya bu kadar çıplak bir tablo karşısında bile dediklerini yaptırır; “yargılatmaz, tek bir evladını vermez, gedik açtırmazsa?..” Böyle bir sonuç a) toplumsal ruh halini nasıl etkiler, b) bugünkü iktidar yapısı, bugünkü ve yarınki T
- 15.01.2023
Yeni ittihatçılığın müsvedde tarihi (7) 15 Temmuz sonrasında gönül titreten Misak-ı Millî vurguları
15 Temmuz darbe girişimini izleyen aylarda, anlamı ve önemi ancak ‘alıcı gözle’ bakıldığında fark edilebilecek iki ‘söylem’ dikkat çekti. Bunlardan biri, Erdoğan’ın, önceki 14 yıllık iktidarı boyunca hiç telaffuz etmediği Misâk-ı Millî temalı konuşmaları, öbürü de “İslamcıların AK Parti’den tasfiyesi” tartışmalarıydı. Bunların ikisi de AK Parti’nin devletle bütünleşmesi macerasının son iki çıktısıydı… 15 Temmuz’dan sonraki Misâk-ı Millî söylemi bu yazının konusu. “Yeni ittihatçılığın müsvedde t
- 15.01.2023
Yeni ittihatçılığın müsvedde tarihi (6) ‘otoyol’: Devletle bütünleşme macerasında geri dönüşsüz an: 15 Temmuz 2016
Dışa ‘açılma’ boyutunu da kapsayan sert ‘millîlik’; dozu giderek yükselen Batı karşıtlığı (‘anti-emperyalizm’) ve Kürt antipatisinin Kürt düşmanlığına evrilmesi… 15 Temmuz (2016) sonrasının bu üç temel siyaseti, Gülen cemaatinin devlet dışına sürülmesinin ötesinde bir tahayyülün yapı taşlarını oluşturuyordu. Artık, cemaatten arındırılmış ve ‘millîleştirilmiş’ devletle siyasi iktidarın, ‘her kafadan bir sesin çıkmadığı’ yeni bir siyaset ve toplum düzeni oluşturmak amacıyla oluşturdukları yeni bi
- 4.01.2023
Yeni ittihatçılığın müsvedde tarihi (5) 2015-2016: Laiklik kutuplaşması yerine millîlik kutuplaşması
Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘yerli ve millî’yi ilk olarak 7 Haziran ve 1 Kasım (2015) seçimleri arasında kullandı. Tesadüf değildi. Erdoğan 15 Temmuz darbe girişiminden önce muhafazakâr kitleleri ‘millîliğe” davet eden bir dil geliştirmeye başlamıştı; iktidarını artık laiklik temelli kutuplaşma üzerinden götüremeyeceğini anlamıştı, ‘millîlik’ çok daha elverişli bir kutuplaşma imkânı vaat ediyordu. Ve kararını verdi: Türkiye siyasetindeki temel saflaşma eksenini ‘laiklik’ten ‘millîliğe’ çevirecekti.”
- 28.12.2022
Yeni ittihatçılığın müsvedde tarihi (4) viraj: Darbe davalarının sonu ve ‘Cemaat dışı’ devletle sıcak ilişkiler
Ergenekoncularla 2014’ün başından itibaren başlayan yakınlaşma (sonrasında ittifak), Erdoğan-devlet bütünleşmesinde ‘viraj’ın alınması anlamına geliyordu. O noktadan geriye dönüş yine de ihtimal dahilindeydi fakat 15 Temmuz’dan itibaren bunun mümkün olmadığı bir yola girildi, çünkü o bir otoyoldu ve geriye dönüş artık mümkün değildi.
- 24.12.2022
Yeni ittihatçılığın müsvedde tarihi (3) endişe: Gezi ve 17-25 Aralık (2013)
2013 Aralık’ı 2013 Haziran’ından çok daha ürkütücüydü iktidar açısından. Altı ay içinde yaşanan bu iki travmatik olay Erdoğan’ı çok zor bir tercihle karşı karşıya bırakacaktı: Toplumun yarısı kendisine düşmandı ve şimdi devletin de yarısı karşısına geçmiş, onu devirme isteğini açıkça ortaya koymuştu. İşte o çaresizlik içinde Erdoğan ‘eski’ devletle barışmaya karar verdi ve bir daha geri dönmemek üzere virajı aldı.
- 18.12.2022
Yeni ittihatçılığın müsvedde tarihi (2) Devlet-Erdoğan yakınlaşmasının ‘nüve’si Uludere 2011 hakkında birkaç söz daha
Dün Başbakan Tayyip Erdoğan’ın grup konuşmasını dinlerken içimden şu geçti: ‘İşte budur...’ Uludere’deki elim olay konusunda, her önüne gelenin küçük, küçücük, mide bulandırıcı bir popülizm yaptığı günlerde, ülkenin başbakanından beklenen ses budur. (...) Evet, Sayın Başbakan. Doğru olanı yaptınız. Siz ordumuzun arkasında durdunuz; biz de sizin arkanızdayız.” (Ertuğrul Özkök, 4 Ocak 2012)
- 15.12.2022
Yeni ittihatçılığın müsvedde tarihi (1) Nüve: Uludere, 2011
Günümüzde AK Parti iktidarıyla devlet bütünleşmesine bakıp devletin AK Parti’yi teslim aldığını ya da tam tersine Erdoğan’ın ortada devlet diye bir şey bırakmadığını, yani devleti bir Erdoğan devletine dönüştürdüğünü düşünenler yanılıyor. Bu tezlerde olduğu gibi ortada birinin kaybedip öbürünün kazandığı bir tablo yok; bu, kaybedenin demokrasi ve özgürlükler olduğu bir kazan-kazan oyunu.
- 6.12.2022
Cumhur İttifakı altı yılda bölge ülkelerinin zihnindeki endişeyi pekiştirdi: “Türkiye Misak-ı Milli’den vaz geçmemiş”
Bir ülkede, başka bir ülkeye ait olduğu bilinen toprak parçalarının ‘bize’ ait olduğunu gösteren haritalar dolaştırılıyorsa, olağan şüpheli olarak akla hemen o ülkedeki, başka her ülkede de bulunan “aşırılıkçılar” gelir. Yine kimsenin aklına haritayla o ülkenin resmi makamları arasında bir bağ kurmak gelmez. Fakat mesele Ege’deki Yunanistan’a ait adalar, Lozan, Kerkük, Musul, Misak-ı Milli sınırları falan olursa iş değişir. Çünkü Türkiye 100 yıldır yalnız “aşırılıkçılar” marifetiyle değil, bizz
- 12.07.2022
Harbiyelilerin tahliyesinde siyaset rol oynamış olabilir mi?
Ekim 2020’de Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Askeri öğrencilerle ilgili alınan kararların toplum vicdanını yaralaması ve adalete olan güveni zedelemesinden dolayı” avukatına bu davaların yeniden incelenmesi talimatını verdi. Yaşandığı günlerde bile ses getirmemiş, bugün ise kimsenin aklında olmayan iki yıl önceki cumhurbaşkanı inisiyatifiyle birlikte düşündüğümde, “acaba Harbiyelilerin tahliyesine siyaset mi yol verdi” sorusuna kafadan “saçma” diyemiyorum.
- 22.06.2022
Bir Türkiye sorusu: Yoksa eşimi ‘bizimkiler’ mi öldürdü?
Gazeteci Umur Talu 2008’de şöyle bir soru sormuştu: “Milliyetçi, ulusalcı, Atatürkçü, Kemalist, cumhuriyetçi, artık her neyse, kendilerini bu sıfatlarla beyan edebilenlerin, tam da o kimliklerle anılan kişileri (de), kurumları (da) hedef alması nedir? Daha uzak geçmişin kimi olayına da böyle mi bakmalıyız?” (Sabah, 27 Ocak 2008). Ben de cevaben “Evet, tabii öyle bakmalıyız” diye cevaplamıştım Talu’yu. Fakat katledilen aydınların yakınlarının böyle bakmaları kolay değildi. Zaman lazımdı ve zaman
- 21.06.2022
Reis’in medyasına yeni misyon: Reis’i Reis’ten koruma
İktidar medyalarının işi her dönemde zordur, fakat iktidarda Erdoğan gibi bir figür olduğunda iş daha da zorlaşır. Çünkü medya artık iktidarı gözü kapalı desteklemenin yetmediği bir vasatta iş yapmak zorundadır. Bu zorlukların sonuncusu 2022 ile başladı. Bu dönemde yandaş medyanın kendi kendine sorduğu soru şöyle: “Promptırsız Reis, peşpeşe kamuoyunda duyulmaması gereken sözler sarf ettiğinde biz Reisçi gazeteciler ne yapmalıyız?”
- 17.03.2022
Serteller kitabını okurken…
- 5.03.2021
Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun asıl suçu
- 23.02.2021
Devletin ‘dördüncü kuvveti’ medya
- 11.01.2021
Danışanın danışmadığı danışman olmak!
- 7.01.2021
Reform: Neden olmadı ve neden olmayacak?
- 24.12.2020
Daha Şeker’i yok!
- 10.12.2020
Sırları şurada: Küçümseyenleri küçümsüyorlar
- 16.11.2020
Sıra geldi kanun-kural devletinden çıkışa
- 21.10.2020
2010 referandumunu CHP getirseydi?
- 23.08.2020
Justin Trudeau ve Fahrettin Altun
- 6.06.2020
AK Parti-ulusalcı ittifakı çatırdarken...
- 19.05.2020
Gazetecileri rahatsız eden gazetecilik
- 4.05.2020
'Bilim Kurulu ne derse o' masalının sonu
- 2.04.2020
Haklılık duygusu, haklılık ve İdlib
- 1.03.2020
İnkârcılığın ‘onur’la bir ilgisi var mı?
- 26.12.2019
Bir kuvvetler ayrılığı müsameresi
- 8.02.2019
Barzani nefreti neyin turnusol kâğıdı?
- 2.01.2019
Cumhuriyetin kuruluşunun en muhkem ezberi
- 30.10.2019
SETA fişlemesinin ‘aleni’ olmasının anlamı
- 11.07.2019
Meğer ‘sofular’ bile ‘biatçı’ değilmiş!
- 8.07.2019
SETA fişlemesinin ‘aleni’ olmasının anlamı
- 11.07.2019
Meğer ‘sofular’ bile ‘biatçı’ değilmiş!
- 8.07.2019
AK Parti geri dönüşü olmayan yolda mı? Evet!
- 20.06.2019
Şimdi ürkütme değil ‘kalp kazanma’ zamanı
- 13.05.2019
Revize edilmiş Kılıçdaroğlu portresi
- 10.05.2019
‘CHP Neden Kazanır, AKP Neden Kaybeder?’
- 16.04.2019
“Müslüman 68’i”nin işaret fişeği mi?
- 25.01.2019
Flynn’in Türkiye dosyası derinleşiyor
- 14.12.2018
Kürşat Bumin
- 17.11.2018
‘Dava’ siyaseti ve insanın körleşmesi
- 28.09.2018
İnsan ve kamusal figür olarak Hrant Dink
- 14.09.2018
‘Bu sanatçılara ne oluyor böyle?’
- 25.08.2018
24 Haziran sonrası kitlesel depresyon
- 27.07.2018
HDP’nin oyları şaşırtıcı yükseklikte olacak
- 19.06.2018
Dilemmaların geçit resmi...
- 13.06.2018
Erdoğan nasıl kaybeder, İnce nasıl kazanır?
- 12.05.2018
Türkiye’de Ümit Horzum, Fransa’da Theo
- 24.04.2018
Çin işi distopya
- 20.04.2018
Deizmin döl yatağı: Modernlik
- 17.04.2018
Ceylanpınar 2015’e bugünden bakmak...
- 7.02.2018
Ön yargı...
- 20.02.2018
AK Parti ‘büyük konfor’unu nasıl elde etti?
- 17.02.2018
AK Parti’nin büyük konforu
- 15.02.2018
‘Misak-ı Millî savaşı’ ihtimali var mı?
- 3.02.2018
Savaştan haz duyan bir gazetecilik!
- 30.01.2018
Ortak payda...
- 9.02.2018
O dosyalar kapandı ama nasıl kapandı?
- 24.12.2017
Ahmet Turan Alkan
- 16.12.2017
Bu suyun balığı...
- 24.11.2017
‘Yargısal tuzaklar’ ve AK Parti
- 7.01.2017
‘İltisaklı’ya veda zamanı mı?
- 3.01.2017
Ataerkil bir öfke mi, rasyonel bir hesap mı?
- 24.10.2017
En berbat sınavlarımızdan biriydi...
- 20.10.2017
‘Yerli ve millî’ tutmadı, çünkü...
- 17.09.2017
‘Çoğunluk için çoğunluğa rağmen’ mi?
- 9.02.2017
Gizemli flashdisk’te sorular ve muhataplar
- 26.08.2017
ByLock’un bir bumerang olarak portresi
- 11.08.2017
‘İki Türkiye’den ‘Bir Türkiye’ye...
- 8.02.2017
Fatih Terim: Türkiye’nin insan hali...
- 1.02.2017
Celâdeti bol, şehâmeti kıt dış politika
- 20.06.2017
Katar küçük, hesap büyük...
- 9.02.2017
Akar ve Fidan’ın işi şimdi daha da zor
- 31.05.2017
Müslümanlar, Japonlar ve modern yaşam
- 26.05.2017
AK Parti’deki ‘İslamcılık’ tartışması
- 28.04.2017
Krikor Zohrab, Hrant Dink ve 24 Nisan...
- 25.04.2017
Yollar yetmiyor, ‘hizmet’ yetmiyor...
- 21.04.2017
‘FETÖ avı’nda av olmak...
- 4.02.2017
TSK’da ilk kez iki farklı Atatürkçü blok
- 28.03.2017
İfade özgürlüğü ve dini hassasiyetler
- 16.03.2017
‘Kardeşlik’le çözülemeyecek iki büyük sorun
- 28.02.2017
‘Üst akıl’ söylemi tedavülden kalkarken...
- 24.02.2017
‘Evet’e çalışan ‘hayır’cılık...
- 14.02.2017
Modernliğe İslam ve İslamcılar da direnemedi
- 16.12.2016
HDP, düştüğü yerden nasıl kalkar?
- 9.02.2016
Sadece bedenlerimiz aynı gemide...
- 6.02.2016
AK Parti, çok ağır bir hatanın eşiğinde
- 22.11.2016
‘Kumpas’ı Yalçın Akdoğan da düzeltti
- 1.01.2016
15 Temmuz darbe komisyonu: Yaşasın siyaset
- 18.10.2016
'Camilere bayrak’ iyi niyetli bir talep mi?
- 15.10.2016
Bir ‘rüzgâr eken fırtına biçer’ hikâyesi...
- 20.09.2016
Demokrasinin amigosu
- 16.09.2016
Naif bir yazı...
- 22.07.2016
‘Mış gibi’ sivilliğin serencamı
- 5.02.2016
İzlanda tarzı direniş
- 30.06.2016
‘Balyoz kumpasçıları’na neden ulaşılamıyor?
- 24.06.2016
Dijital oyunbozanların dokunulmazlığı
- 9.02.2016
Kılıçdaroğlu’nun ruh hali
- 31.05.2016
Leninist dindarlığın sonu!
- 26.05.2016
Duygu Asena: Kadının adını koyan kadın (3)
- 19.05.2016
Duygu Asena: Kadının adını koyan kadın (2)
- 17.05.2016
Duygu Asena: Kadının adını koyan kadın (1)
- 11.05.2016
Bir kısım medyaya geçmiş olsun!
- 10.05.2016
Şimdi PKK ne yapar, devlet ne yapar?
- 26.04.2016
Darbe davalarına bugünden bakış (3)
- 12.04.2016
Darbe davalarına bugünden bakış (2)
- 7.02.2016
Darbe davalarına bugünden bakış (1)
- 5.02.2016
Öcalan’ın zamanı geldi mi?
- 31.03.2016
Yüzde 50’nin nihilizme varan umutsuzluğu (1)
- 10.03.2016
Dolmabahçe’de masa yıkılmasaydı?
- 3.02.2016
‘Sıfır muhatap’çılık HDP’de de güçleniyor
- 17.02.2016
Mahçupyan’a taarruz: Perdenin önü, arkası
- 12.01.2016
Sonradan “özcü” olanların muhalefeti
- 24.12.2015
Savcı da ‘kolektif cinayet’ dedi
- 13.12.2015
Gazetecilik sır ifşa etme mesleğidir
- 29.11.2015
‘Faili meçhul’lerle hesaplaşamadık
- 18.11.2015
Günümüz medyası: Kolektif suç ürünü
- 30.10.2015
Baykal'ın sahneye dönüşü
- 28.06.2015
Karayılan ne demiş oldu?
- 19.06.2015
Türkiye'nin 'imkânsız' koalisyonları
- 11.06.2015
'Balyoz'un davası ve hakikati
- 2.04.2015
Erdoğan, süreçleri neden böyle yönetiyor?
- 13.03.2015
Yalan temelli propagandanın işleyiş ilkeleri
- 10.03.2015
Paris saldırısının dayattığı tartışma
- 16.01.2015
Yalman’dan Özkök’e: Lütfen konuşun
- 3.01.2015
Erdoğan, Başbuğ’a neden inanmamıştı?
- 31.12.2014
Yılmazer de Engin Dinç’i işaret ediyor
- 23.12.2014
Balyoz: Darbe mi? Kumpas mı? - 7
- 28.11.2014
Balyoz: Darbe mi, kumpas mı? - 6
- 25.11.2014
Balyoz: Darbe mi, kumpas mı? – 5
- 24.11.2014
Balyoz: Darbe mi, kumpas mı? - 4
- 22.11.2014
Balyoz: Darbe mi, kumpas mı? - 3
- 21.11.2014
Balyoz: Darbe mi? Kumpas mı? - 2
- 19.11.2014
Balyoz: Darbe mi, kumpas mı? 1
- 18.11.2014
Bugün hangi ‘mümkün çözüm’ü ıskalıyoruz?
- 22.10.2014
Pişkin'in intiharı ve medya...
- 19.10.2014
IŞİD ve 21. yüzyılın 'kurtuluş' ideolojisi
- 16.09.2014
Darbe delilleri ne kadar güçlü?
- 6.09.2014
Liderlerden akla ve kalbe zarar sözler
- 8.08.2014
Hürriyet’le uğraşmanın tadı...
- 4.02.2014
Başbakan vurdukça Sarıgül keyifleniyor!
- 30.01.2014
Mahkeme TÜBİTAK raporuna ne diyecek?
- 28.01.2014
Yeniden yargılama ve 11 No’lu CD -3-
- 25.01.2014
Sevan Nişanyan / Akıl, enerji, öfke, tutku…
- 24.01.2014
Yeniden yargılama ve 11 No’lu CD -2-
- 23.01.2014
Yeniden yargılama ve 11 No’lu CD
- 21.01.2014
Medya cinayeti nasıl örgütledi?
- 20.01.2014
"Eski rejim"le ittifak mı?
- 7.01.2014
HSYK seçimlerinde ne olmuştu?
- 4.01.2014
Efkan Âlâ
- 2.01.2014
Askerî vesayetle mücadeleyi yem etmeyin!
- 31.12.2013
Roboski, siyaset, toplum...
- 28.12.2013
Doğru, ‘millet meseleyi anladı’ ama...
- 26.12.2013
Siyaseti savunmak...
- 21.12.2013
İktidar duygusu kardeşlik duygusunu yener!
- 19.12.2013
CHP beni mahcup etti, memnunum...
- 14.12.2013
Böyle bir mugalata, görülmemiştir...
- 12.12.2013
Bu seçimde Selim Türkhan’ı kim ‘tavlayacak’
- 29.11.2013
Selim Türkhan ‘kültürel Atatürkçü’ mü?
- 22.11.2013
Dağdan onurlu iniş…
- 20.11.2013
‘Başka hayatlar’ ve muhafazakârlık -2-
- 19.11.2013
‘Başka hayatlar’ ve muhafazakârlık...
- 16.11.2013
Sarıgül’ün kitabı
- 11.11.2013
İtirazcılar haklı fakat pek azı tutarlı
- 9.11.2013
Varsayımdan haber olmaz!
- 5.11.2013
"Kitleler"i eleştirebilmek!
- 2.11.2013
CHP başka türlü davranamazdı
- 31.10.2013
Ben o Hürriyet okurlarını çok iyi bilirim
- 29.10.2013
CHP’nin büyük çaresizliği -2-
- 26.10.2013
CHP’nin büyük çaresizliği...
- 19.10.2013
Siyasetçilerin özel hayat beyanları...
- 17.10.2013
Hayal kurabilirsiniz plan yapamazsınız!
- 12.10.2013
“İktidarda düşman var”ın kısa tarihi…
- 10.10.2013
Kendi gayretinin başarısına küsmek!
- 5.10.2013
Bir “kurtuluş” ideolojiniz varsa...
- 1.10.2013
Ergenekon, Aleviler ve muhafazakâr basın -2-
- 28.09.2013
Ergenekon, Aleviler ve muhafazakâr basın (1)
- 26.09.2013
Ulusalcılığın karşılıksız Millî Görüş aşkı
- 21.09.2013
Mısır’da Doğu Silahçıoğlu modeli...
- 20.09.2013
Türkiye’de yazıyorum, evet!
- 18.09.2013
'Ergenekon'u da aşan yapı' ve Dink cinayeti
- 13.09.2013
Teşkilat yaralı, zihniyet berdevam...
- 17.08.2013
Ergenekon, intikamcılık, cezasızlık...
- 14.08.2013
Can Paker kitabı bazılarını neden gerdi?
- 5.08.2013
Gazetecilik kuşku mesleğidir...
- 12.07.2013
Ataerkil siyasetin sonu...
- 6.06.2013
Fazıl Say’da da ‘fiil’e odaklanamadık
- 27.04.2013
‘PKK Türkiye’nin partisidir...’
- 23.04.2013
Hemderd olmak fakat bunun farkında olmamak
- 16.04.2013
CHP’nin büyük çaresizliği (2)
- 12.04.2013
CHP’nin büyük çaresizliği
- 9.04.2013
Başbakan yarın ‘kestik’ dese...
- 8.04.2013
Müslümanlar, Kürtler ve aydınların ‘telaşı’
- 29.03.2013
Öcalan’ın büyük dönüşümü ve sol...
- 22.03.2013
‘Milli’ habercilik...
- 8.03.2013
Emekli askerler sorunumuz
- 5.03.2013
Bu mektubu Dani Rodrik’e ithaf ediyorum
- 1.03.2013
‘Büyük af’ neden ‘büyük barış’ı sağlamaz
- 26.02.2013
‘Büyük af’, ‘büyük barış’ı sağlar mı
- 19.02.2013
Büyük af, büyük barış...
- 15.02.2013
Dağdan onurlu iniş...
- 12.02.2013
Kadınların çalışması ve erkek şiddeti...
- 8.02.2013
‘İnsansız Kapitalizm, İnsanlı Toplum’
- 1.02.2013
CHP yarılınca, yarımlar ne olacak
- 29.01.2013
Diyarbakırlı Ermeniler bize ne anlatıyor
- 25.01.2013
‘Olduğu gibi’ bir insan ve gazeteci...
- 22.01.2013
Öcalansız olmayacağı anlaşıldı ama...
- 4.01.2013
Az kullanılmış gazetecilik...
- 1.01.2013
Şerafettin Elçi için...
- 28.12.2012
Mumcu cinayetinde Hürriyet...
- 25.12.2012
Kışlalı cinayetinde Hürriyet...
- 21.12.2012
Hablemitoğlu cinayetinde Hürriyet
- 18.12.2012
Nihat Ömeroğlu’na açık mektup
- 11.12.2012
Eclipse Maslak yöneticilerine mektup
- 4.12.2012
Uludere’deki ‘hakaret’in filmi...
- 30.11.2012
Mumcu’nun cenaze törenine tekrar bakmak...
- 27.11.2012
Güldal Mumcu, Bilge Emeç, Rahşan Ecevit...
- 23.11.2012
Başbakan’ın ‘ziyade özgüven’ sorunu
- 16.11.2012
Artık Taraf’ı eleştirmeye elim varmıyor
- 9.11.2012
Gazeteme eleştiriler (2)
- 6.11.2012
Gazeteme eleştiriler (1)
- 2.11.2012
Örnek, Balyoz’da olmayabilir mi?
- 26.10.2012
Balyoz’a işaret eden başka bilgiler
- 23.10.2012
Tartışmaya devam...
- 12.10.2012
‘Balyoz’ kararları tartışması (3)
- 5.10.2012
‘Balyoz’ kararları tartışması (2)
- 2.10.2012
‘Balyoz’ kararları tartışması (1)
- 28.09.2012
Balyoz kararı ‘laik nihilizm’i arttıracak
- 25.09.2012
Başbakan 2027’de ne anlatacak (2)
- 21.09.2012
Doğan Akın, ‘T24’ ve editoryal bağımsızlık
- 11.09.2012
Gönüllü kökten-Amerikancı
- 7.09.2012
Barış, zafer, Roni ve ben...
- 4.09.2012
E. Özkök’ün ‘Ortadoğu’ya dalalım’ günleri...
- 28.08.2012
PKK’da olmayan şey: şehâmet...
- 24.08.2012
‘Barış, savaştığınla işbirliği yapmaktır...’
- 21.08.2012
Türkiye’de yaşayan simonlar ve işkence
- 10.08.2012
Özkök’e karşı etekte hangi taşlar var
- 7.08.2012
Levent Kırca: Karakteri kaderini belirledi
- 31.07.2012
Silivri’ye Diyarbakır’dan bakmak...
- 27.07.2012
Ergenekon Mahkemesi tanıklığım
- 24.07.2012
Ensarioğlu ve PKK realitesi...
- 20.07.2012
“Yeni Millî Görüş”ün başbakanı mı?
- 17.07.2012
‘Bilimsel...’
- 13.07.2012
Darbe davalarında kamuoyu algısı
- 10.07.2012
LEYLA ZANA
- 6.07.2012
Norayr Şahinyan’ın dokunaklı yolculuğu
- 3.07.2012
‘Oda TV’ davası ve TÜBİTAK raporu
- 29.06.2012
Savaşa meyyali vallahi sevmekten!
- 26.06.2012
Misyoner ‘tehdidi’, MGK, MİT, Ergenekon (2)
- 19.06.2012
Misyoner ‘tehdidi’, MGK, MİT, Ergenekon (1)
- 15.06.2012
‘Kürtaj’ ve ‘mescit’ farklı meseleler...
- 12.06.2012
İlahi Bursalı, ilahi Arcayürek!
- 1.06.2012
Rahim Bey’i hak etmemişiz...
- 29.05.2012
Kürşat’la polemik!
- 25.05.2012
Devlette ve medyada gayrımüslim algısı
- 22.05.2012
Balyoz çelişkileri: Bir ihtimal daha var (4)
- 20.04.2012
Balyoz çelişkileri: Bir ihtimal daha var (3)
- 17.04.2012
İstanbul çok kirli Izmir’e taşınalım -
- 16.04.2012
Balyoz çelişkileri: Bir ihtimal daha var (2)
- 13.04.2012
Balyoz çelişkileri: Bir ihtimal daha var (1)
- 10.04.2012
12 Eylül davası ve AK Parti’ye muhalefet
- 6.04.2012
Davalar ‘hükümete rağmen’ mi açıldı? (2)
- 3.04.2012
Davalar ‘hükümete rağmen’ mi açıldı? (1)
- 30.03.2012
Yeni Kürt planı: Sıfır muhatap!
- 27.03.2012
Aleviler işte bu nedenle ‘Kemalist...’
- 16.03.2012
‘Taraf’, o haberi yayımlamasaydı?
- 13.03.2012
Medya bu 28 Şubat’ta neden coştu? (2)
- 9.03.2012
Medya bu 28 Şubat’ta neden coştu? (1)
- 6.03.2012
Hrant, Sevag, Taksim...
- 2.03.2012
MGK kararı (2004): ‘Cemaat’in takibine...
- 24.02.2012
‘Hrant’ın Müslüman Arkadaşları’
- 17.02.2012
Korku salan, korkusuzca yaşayamaz...
- 14.02.2012
Temelkuran’ın ‘The Guardian’daki makalesi
- 10.02.2012
Hükümetin Hrant’a vicdan borcu
- 3.02.2012
Bak ‘Hürriyet’, neler çıktı!
- 31.01.2012
Generalden utanın!
- 17.01.2012
Sol’un yap(a)madığını yapan iddianame
- 13.01.2012
Başbuğ da savunmasını kamuoyuna yaptı
- 10.01.2012
Devletin ‘dördüncü kuvvet’i...
- 3.01.2012
Ermeniler neden 1915’e ‘takılıp kaldı...’
- 27.12.2011
CHP’liler yeniden ümitsizleşirken...
- 23.12.2011
‘Sarıkız’ nihayet mahkemede...
- 29.11.2011
Editoryal bağımsızlık ve ‘Nokta’ tecrübesi
- 25.11.2011
Büşra Ersanlı, ‘Bugün’, ‘Samanyolu’
- 4.11.2011
‘Hedef gösterdin!’ terörü...
- 1.11.2011
Nefret-intikam karşıtlığı ‘çapaksız’ olmalı
- 28.10.2011
Eyvah! ‘Zerdüştlük’ Şefkat Tepesi’nde
- 25.10.2011
Doğru, PKK ‘bensiz olmaz’ diyor da...
- 21.10.2011
Hasan Cemal
- 18.10.2011
Fatih Altaylı: Post-modern ‘delikanlı’...
- 14.10.2011
Karayılan’ın mektubu
- 11.10.2011
AA, DHA ve İHA’ya ‘otopsi’ soruları
- 4.10.2011
Neden ‘Tahrir’ olmadı da ‘terör’ oldu
- 30.09.2011
OdaTV iddianamesi (3)
- 27.09.2011
‘OdaTV’ iddianamesi (2)
- 23.09.2011
‘OdaTV’ iddianamesi (1)
- 20.09.2011
Deniz Feneri savcıları hadisesi
- 6.09.2011
İktidar kaybı, erkekler ve laikler...
- 2.09.2011
Okurlar ‘eğlenceli’ başlıklara ne diyor
- 30.08.2011
Çatışma gazeteciliği hangi haberleri sevmez
- 26.08.2011
İş, aş, bomba...
- 23.08.2011
‘Şiddete son verecek şiddet...’
- 19.08.2011
Teoman beni mahcup etti, memnunum...
- 12.08.2011
Masasız barış, Öcalan’sız masa olmaz (3)
- 9.08.2011
Masasız barış, Öcalan’sız masa olmaz (2)
- 5.08.2011
Masasız barış, Öcalan’sız masa olmaz (1)
- 2.08.2011
Davalardaki ‘çözülme’ emareleri
- 29.07.2011
Gazeteciliğimizin otopsi raporu
- 26.07.2011
Diyelim ki PKK’yı bire kadar kırdınız...
- 22.07.2011
Gazetecilik ve öfke...
- 19.07.2011
Darbe Günlükleri’nde Tolon’un Balyoz ikrarı
- 12.07.2011
‘Yüzde 20’ seçimden ümidini kesti mi
- 8.07.2011
Aytaç Yalman’ın ‘kararsızlığı’na methiye
- 6.07.2011
En kötü ‘paralel’ performans ‘Star’dan...
- 28.06.2011
Paralel merkez medyanın ‘partner’ sorunu
- 24.06.2011
Paralel merkez medya ve ‘mikro’ meseleler
- 17.06.2011
Yüzde 39
- 31.05.2011
Susamam, çünkü Ergenekon benim de davam...
- 27.05.2011
Dink davası: Trabzon soruşturulmazsa, olmaz!
- 24.05.2011
Çerkeslerin sesini duyan var mı
- 17.05.2011
‘Benim Kürt kardeşlerim’in asıl sorunu...
- 10.05.2011
Parlamenter Balbay’ın ‘sivil’ alerjisi
- 3.05.2011
Ergenekon çalışıyor!
- 26.04.2011
SD, MH, MÖ, ÖÖ...
- 22.04.2011
İlk ‘zenci’ Merkez Bankası Başkanı
- 19.04.2011
Sivil itaatsizlik herkesi neden gerdi
- 12.04.2011
Diyarbakır ‘Tahrir’i geldi işte...
- 8.04.2011
2003-2007’deki anti-misyoner kampanya
- 5.04.2011
Savunmalar mahkemeden çok kamuoyuna...
- 1.04.2011
Korkmuyorsunuz, nefret ediyorsunuz (4)
- 25.03.2011
Korkmuyorsunuz, nefret ediyorsunuz (3)
- 22.03.2011
Korkmuyorsunuz, nefret ediyorsunuz (2)
- 18.03.2011
Darbe Günlükleri: Tepkiler... Yazdır
- 11.03.2011
Çok Okunanlar
Konca grubu Edremit'te buluştu
- 19.09.2023
Yalım Eralp: CHP: Heyecan için değişim
- 22.09.2023
Yeşil Sol Parti'nin yeni ismi belli oldu
- 25.09.2023