NECATİ EĞİTİM FAKÜLTESİ TARİHİNDEN: ÖĞRETMEN YETİŞTİRMEDE ÇÜRÜME DÖNEMİ

  • 9.09.2020 00:00

 Bu yazıda Necati Eğitim Enstitüsü örneğinden hareketle 12 Eylül Darbesine doğru Türkiye’de öğretmen yetiştirmenin ne hale geldiğine bakacağız.

CHP hükümetinin yerini Demirel Hükümeti’ne bırakması ardından bir ay sonra 13 Aralık 1979’da Necatibey Eğitim Enstitüsünün başına Cahit Acar getirilir. Cahit Acar 12 Eylül 1980 darbesine kadar müdür olarak görev yapacaktır.

Bu dönemde okulda Fizik, Kimya Biyoloji (FKB), Sosyal Bilimler, Matematik ve Türkçe Bölümleri ile Eğitim Şefliği bulunmaktaydı. Bir yıl sonra Türk Dili Edebiyatı bölümü kurulacaktır.

Bu dönem bütün Türkiye’de eğitim enstitülerinin “Yüksek Öğretmen Okulu” haline getirilerek kapatıldıkları dönemdir. Necati Eğitim Enstitüsü’nün Yüksek Öğretmen Okulu haline gelmesi Cahit Yarış’ın son yılında başlayacak, 1978-1979 öğretim yılı başında dört yıllık programa öğrenci alınmaya başlanacaktır. Fakat yeni okullaşmanın Necati Yüksek Öğretmen Okulu olarak adlandırılması1980- 1981 öğretim yılı başında olmuştur.

Cahit Acar, Necati Eğitim Enstitüne atanmadan önce Savaştepe İlköğretmen Okulu müdürüdür. Savaştepe İlköğretmen Okulunda öğrenci temsilciliği seçimlerine, Sağ görüşlü öğrenciler yanında çok sert müdahalelerde bulunmuştur. Sol görüşlü 700 öğrenci Savaştepe’de bunu protesto etmek amacı ile 1978’de yürüyüş yapmıştır. (Necdet Özer, Nazif Çınar tanıklıkları)

Bu akımdan Demirel Hükümeti tarafından Necati Eğitim Enstitüsü başına getirilmesi bilinçli bir seçim olarak görülebilir. Cahit Acar’ın ilk işi bütün Sol görüşlü öğretmenlerden istifalarını istemek olur. Cahit Yarış ile birlikte Necati Eğitim Enstitüsünde görev yapmaya başlayan Sol görüşlü öğretmenlerin hemen hepsi çevre ortaöğretim kurumlarına dağıtılırlar. Bu öğretmenlerden pek azı mahkeme kararı ile okula geri dönebilecektir.

Bu dönemde, geçmişte karıştıkları olaylarda oynadıkları rol nedeni ile okuldan uzaklaştırılan Sağ görüşlü öğrenciler 8 haftalık telafi programlarına alınacak sonra da mezun edileceklerdir. Bu aynı zamanda dönemin Milli Eğitim Politikasıdır. Milli Eğitim Bakanlığı çıkardığı yönetmeliklerle bu uygulamanın yasal dayanağını oluşturmuştur.1977-1978 öğretim yılında başlayan, Açık Yüksek Öğretim Kurulu (AYÖK) eliyle yürütülen Hızlandırılmış Eğitim uygulaması da bu süreçte önemli rol oynamıştır.

Necati Eğitim Enstitüsü’nde Cahit Yarış döneminde öğrencilerin devam zorunlulukları sıkı biçimde takip edilirdi. Eğitim Enstitüleri Yönetmeliğine (1968) uygun biçimde 20 gün üzeri devamsızlık yapan öğrenciler dönem sonu sınavlarına alınmamıştır.

21 Haziran 1980 tarihli Necati Yüksek Öğretmen Okulu Yönetim Kurulu toplantı tutanağında af getirilen öğrencilerin kapsamı şöyle belirtilir:

“Daha önce tutuklanıp salıverilen, tek ders sınavlarına alınmayan, okulla ilişkisi kesilen, aldığı ceza nedeniyle derslere alınmayan, öğrencilik haklarından yararlanamayan, belgeli duruma düşen, rahatsızlığı nedeni ile sınavlara (raporlu) giremeyen, can güvenliği ve öğrenim özgürlüğü nedeniyle okuldaki çeşitli baskılar yüzünden kendi isteği ile kaydını alan”

Böylece geçmişte ne ceza aldığına bakılmadan olaylara karışan bütün öğrencilere mezun olma hakkı tanınmıştır. Oysa 1976-1979 arasında okulda gerçekleştirilen planlı saldırılarda yaralananlar, hatta ölenler olmuştu.  Pek çok öğrenci normal sürede mezun olamamış, okullarını uzatmak zorunda kalmışlardı. Oysa şimdi ölen öldüğü yerde kalıyordu.   

Osman Yıldırım, 1978-2016 yılları arasında Necatibey Eğitim Enstitüsü ve Necatibey Eğitim Fakültelerinde 38 yıl öğretim görevlisi, öğretim üyesi, müdür yardımcısı olarak görev yapmış, okul kültürünün oluşmasında iz bırakmış sevilen sayılan bir hocadır. Cahit Acar döneminde bir öğrenci elinde nereden alındığı belli olmayan imzasız, mühürsüz bir yazı ile yanına gelir. “Hocam ben Ankara’da bu listedeki dersleri aldım, dönem sonu sınavlarında aldığım notlarda karşılarında yazılı, bunların geçme notu olarak kabul edilmesini, mezun olduğuma dair belgenin tarafıma verilmesini istiyorum” der. Osman hoca öğrencinin elindeki listeyi alıp Cahit Acar’a verir. Öğrencinin talebini iletir. Cahit Acar belgeye bakar, “yapacak bir şey yok belgedeki notları geçerli sayıp öğrenciyi mezun edeceğiz”, der. Öğrenci bu notlarla mezun olur.

Cahit Acar Yönetiminde disiplin kurulu cezaları da Sol düşünce sahip öğrencilere kesilmeye başlanmıştır. Örneğin yasal ve izinli olsa da “Zamları protesto” gibi bir mitinge katılma, okuldan uzun süreli uzaklaştırma nedeniydi.

Disiplin Kurulu önüne, 8 Eylül 1979’da Cahit Acar imzası ile bir dosya gelir. Bir öğrenci sınıfındaki 4 öğrenciden şikâyetçidir. Belli ki Solcuları sınıftan uzaklaştırmayı kafasına koymuştur. Suçlamaları soyuttur, dayanaktan yoksundur. Fakat Disiplin Kurulu şikâyeti haklı bulmuş, dört öğrenciye “tahrik edici davranış içinde olma, enternasyonal marşı söyleme, okulda Dev-Genç teşkilatı oluşturma” suçlarını işledikleri gerekçesi ile okuldan uzun süreli uzaklaştırma cezası vermiştir.

Aradan bir buçuk yıl geçer, konu Milli Eğitim Bakanlığı Disiplin Kurulu önüne ancak gelir. Kurul cezayı bozar, dört öğrenci yeniden okullarına dönerler, mezun olurlar. Fakat mağdur olmuş, öğretmenliğe iki yıl gecikme ile atanmışlardır.

Bütün bunlar Türkiye 12 Eylül darbesine doğru yol alırken, öğretmen yetiştirmenin nasıl çürümeye başladığının somut, açık göstergeleridir.

Türkiye’nin siyasi iklimi, çatışma kültürü içinde, kamplaşma içinde karşıtına yaşam hakkı tanımayan bir süreçte ilerlemektedir. Bunun bedelini de en başta öğretmen yetiştirme sistemi ödemiştir.

Günümüzde geçmiş deneyimden ders çıkarıldığını söylemek ise zordur. Son yıllarda açılan onca İmam Hatip Lisesi ile ortaöğrenim gençliği bir siyasi partinin yandaşı olacak şekilde yetiştirilmeye çalışılmıştır. Fakat onca gayrete rağmen, Türkiye’de ortaöğretim gençliği İmam Hatip Liselerine itibar etmemiştir. Bugün İmam Hatip Lisesi  başına düşen öğrenci sayısı 153’tür, oysa genel liselerde okuyan öğrenci sayısına göre, lise başına düşen öğrenci sayısı 525’dir.

İçine sürüklendiğimiz siyasi, ekonomik, sosyal, insani çöküş süreci içinde faturanın bir kez daha en başta öğretmen yetiştirme sistemine çıktığını görüyoruz. 2019 KPSS sınavına giren yeni mezun öğretmenler, alan sorularından rehberlik (%50,5) dışında hiçbir alanda sorulan sorunların yarısına bile doğru yanıt veremediler.

Bugün Türkiye’de, pandemi koşullarında ağırlıklı olarak asenkron eğitim ile yani belge paylaşımı üzerinden öğretmen yetiştirilmeye çalışılıyor. Ülke geleceği bakımından bu, herkesin gözü önünde işlenen cinayettir.

Madem Corona salgını koşullarında, Eğitim Fakültelerinde yüz yüze eğitimi sürdüremiyorsunuz, öte yandan elinde diploması olan yüz binlerce öğretmen atanmak için sıra bekliyor; bu koşullarda Eğitim Fakültelerine iki yıl öğrenci almasanız ne olur?

KAYNAKLAR:

Necati Eğitim Enstitüsü Arşivi

TANIKLIKLAR

Osman Yıldırım

Necdet Özer

Nazif Çınar

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums