Cumhuriyet sonrası kıymetinin yeterince bilinmediğine inandığım düşünürlerden biridir Hilmi Ziya Ülken. Onun Türkiye’de insanın düşünme deneyimi ile ilgili şöyle bir çıkarımı var:

“Türklerin düşüncesi, ortaya koydukları davranışta ortaya çıkar” diyor. Bu ne demek? Aslında düşünme fukarası olduğumuzu söylemiyor mu üstat. Bu bir eleştiri, ya da özeleştiri değil mi? Önünü görmeden, ortaya koyacağını enine boyuna düşünüp tartmadan hareket etmek bir meziyet olabilir mi?

“Kervan yolda düzülür” Bu bir paradigma olabilir mi? Ama biz bunu hep yapıyoruz.

Tartışmalarımız tartışma değil! Amacınız tartışmaksa, bunu yaparken düşünce üretemezsiniz. Bir düşünceniz varsa onu sınamak, geliştirmek, yansımalarını, karşı argümanlarını, benimsenip benimsenmediğini görmek için tartışırsınız. Tartışmak amaç değil araçtır.

Gecenin bir vakti kalkıp, “iki saat sonra, iki günlük sokağa çıkma yasağı koyuyorum” demek ne oluyor? Hele toplumu bir program dâhilinde yönetme gibi bir iddia ile sorumluluk ile işin başına gelmişseniz; bu sizin için, sermayeyi kediye yüklemek değil mi?

Ya Milletimize ne demeli? “Bu yasak iki günlük değil, aç kalırım nemelazım” deyip “ekmek, ekmek” diye sokağa fırlayan, sosyal mesafe falan dinlemeyip üst üste fırınlara saldıran millete ne demeli?

Sokağa çıkma yasağı uygularken niyetiniz neydi, neye sebebiyet verdiniz, ne oldu, ne elde ettiniz? Trajikomik bir durum değil mi bu? 10 Nisan saat 22 ile 24 arasında yaşananları kimse unutmasın, Türkiye’de insanın 2020 yılında geldiği nokta bu!

Corona virüs bedenimizden önce zihinlerimizi dumura uğratmış olmasın sakın! Ya da gerçekte ne olduğumuza ayna tutmak için ortaya çıkmış olmasın!

Sosyal medyada düşünme adına ne inciler dökülüyor, ne inciler! Mesela George Orwell’e şapka çıkartacak kabus senaryoları üzerinden çalışan, muhalefete yol gösteren Distopikler var. Olası askeri darbeye karşı kolları sıvayan devletten daha devletçilerimiz var. Bir de Paniklemişlerimiz var, her baktığı yerde felaket gören, ölüm görenler. Korku dağları aşmış!

Corona ya savaşta bir ayı tamamladık.  Türkiye’de bir ay içinde yapabildiğimiz test sayısı 340 bin 500. Bu 340 bin test içinde tespit edilebilen vaka sayısı 52.000. Bu demek oluyor ki ortaya çıkan problemin etrafında dolanıyoruz. Siz günde 30 bin test yapmak ile övünürken, Almanya günde 300 bin test yapıyor vatandaşına. Kimin önünü görme olasılığı daha yüksek, kim daha akılcı önlemler alabilir? 

Türkiye nüfusu 83 Milyon, bu hızla bütün nüfusu 10 yılda testten geçirebileceğiniz şüpheli.  Kim enfekte kim değil, neyi ne kadar kontrol altına aldınız, nerden bileceksiniz?  Siz fikir sahibi olana kadar Corona sizi bekleyecek mi?  İki gün insanları sokaktan uzak tuttunuz, ne olacak! Ne önlem alacaksınızda, bu işinize yarayacak.  

Öğretmenleri eczacıları, sağlıkçıları örgütleyip, onları eğitimden geçirip en azından pilot bölgelerde örneğin İstanbul’da sokağa çıkmayı yasaklayarak insanları 10 gün içinde testten geçirebiliyor musunuz? Yaptığınız testleri kısa zamanda sonuçlandırıp, önleminizi buna göre alabiliyor musunuz?  

Bunun yapılmadığı yerde ancak samanlıkta iğne ararsınız.