İDEOLOJİ, EĞİTİM VE DEĞİŞİM!

  • 8.02.2016 00:00

 Türkiye’de Eğitim Sistemi kendini yenileyecek, dönüştürecek dönütü üretmekte zorlanıyor. Eğitimde her geçen gün kalite daha fazla düşüyor. Fırsat eşitliği bozuluyor. Laik eğitim yara alıyor. Sistem içinde uygulayıcıların yerlerini ve rollerini bütünsellik içinde görmelerini sağlayacak moral üstünlüğü koruyacak amaçlar ve ölçütler silikleşiyor, kimlik bunalımı derinleşiyor.

Bunun nedeni, modernleşme ürünü “din ve devlet için eğitim”, “millet ve devlet için eğitim” anlayışlarıdır. Bu anlayışların içinden nitelikli insan gücünü yetiştirecek çağdaş bir eğitim ortaya çıkamamıştır.

Türkiye’de çağdaş eğitim anlayışının ortaya çıkmasının nasıl engellendiğini görebilmek için “demokratikleşme sürecimiz içindeki ayak bağıları neler?” sorusunu sormak gerekir.

Bunun için kullanabileceğimiz geçerli ve tutarlı ölçütler ne olmalı?

Her sistem istikrarını korumaya çalışır. Ancak, sistemde kararlılığı korumaya dönük irade temelde değişime karşıdır.

Egemen ideoloji eliyle sistemde değişim sürekli kontrol altında tutulsa da sistemde değişim gene de ortaya çıkar. Çünkü yeni ihtiyaçlar ortaya çıkmıştır. Bireyler bu ihtiyaçları karşılamaya dönük güçlü bir istek, irade ortaya koymaya başlamışlardır. Dahası bu ihtiyacı karşılamak üzere gerekli bilgi ve tekniğe sahiptirler. Sistemde inançlar, ideolojiler ve liderler arasında yaşanan çatışmalar, sistemler arası çatışmalar, yeni teknolojiye ulaşma ihtiyacı değişimi hazırlayan bir rol oynamaya başlamışlardır. (Tezcan, 1981:2-14)

Demokrasi eğer içselleştirilebilmişse sistemde biriken karışıklık (entropi) içinden, daha üst düzeyde bir örgütlülük çıkabilir, karışıklık böylece kontrol altına alınabilir. Sistemde öğelerin rolleri, bu roller arasında kurulacak ilişkiler yeniden tanımlanabilir. Bu durumda kazanan sistemdir, sistem demokrasi içinde gelişmiş güçlenmiştir. (Koni,1998:21)

İdeoloji devleti temsil eden siyasal iktidarlar eliyle bireyleri şekillendiren yönlendiren fikirler ve tasarımlar sistemidir. Topluma egemen grup kendine biat etmeleri için bireylere düşünce ve davranış kalıpları önerir. (Althusser, 1991:47; Öz, 2001.)

Seçilen ideoloji kendini referans alan davranışları şekillendirir. Her ideoloji farklı ve kendine özgü bir tarihsel, sosyal, psikolojik, kültürel ve eğitimsel bir geleneğin ürünüdür. Bu gelenek içinde yer alan topluluk üyeleri aldıkları eğitimden ortak duyumlar üretirler. (Khun, 1991:174-182)

İdeoloji son tahlilde kişisel ve öznel nedenlerle seçilir. Seçilen ideolojinin diğerlerinden daha doğru olması şart da değildir. Farklı ideolojilerin tarafları, giderek farklı dil-kültür topluluklarının birer üyesi haline gelirler. Bir ideolojiye bağlananlar ideoloji içinde ortaya çıkan her aykırılık karşısında ellerindeki kuramı ısrarla savunurlar. İdeolojinin terk edilebilmesi için ortaya çıkan aykırılıkların o ideoloji içinde çözülemeyecek kadar çetin olması; bir o kadar da bireyin içinde ve grupta çetin bir bunalım yaratması gerekir. Ancak o zaman yeni kuram, yeni ideoloji arayışları başlar. (Khun, 1991:94-104) 

Burada başlangıçta ideolojiye sımsıkı bağlı olunduğu halde yine de yeniliğin ortaya çıktığı çelişkili bir mekanizma söz konusudur. Bir aykırılık (eleştiri) karşısında ideoloji içinde ortaya çıkacak karışıklığı önlemek amacına dönük savunmalar, önlemler gelişir. Bu önlemler kısa vadede belki karışıklığı önlüyor gibi görünebilirler. Ancak uzun vadede karışıklığı arttıran bir rol oynarlar. Sonuçta düşünce sistemi içinde karışıklık (entropi) o düzeye çıkar ki ideoloji bu karışıklıkla eskisi gibi varlığını sürdüremez olur. Kendini yeniden tanımlamak zorundadır. Khun’nun bu yaklaşımı bir kavramsal sistemin (paradigmanın) nasıl değişip dönüştüğünün mekanizmasını vermesi bakımından son derece önemlidir.

Kimse ideolojisini, düşüncesini, programını birileri öyle istediği için değiştirmez. Yaşama yeniden bağlanmak için zorunlu olduğunda değiştirmek zorunda kalır. Bu düşünceden çıkarılması gereken en önemli ders belki de şudur: Bir ideolojiyi diğer ideolojilerle karşılaştırarak yargılamanın anlamlı hiçbir yanı yoktur. Anlamlı olan bir programı aynası olduğu süreç ile (yaşam ile) ilişkisi içinde değerlendirmektir.

Kavramsal sistemler içinde yapılan bu paradoksal yolculuğun benzeri eğitim düşünceleri içinde de yapılabilir.

Eğitim yalnızca mevcut kültürel değerleri yeni kuşaklara aktarmakla kalmaz; bireylere kazandırdığı eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme yeteneği ile bu kültürel değerlerin içinden toplumu daha ileriye taşıyacak yeni değer kalıpları ortaya çıkması için aynı zamanda zemin hazırlar. Bu yönüyle eğitim toplumda istikrarı koruma aracı olduğu kadar bir değişim aracıdır da.

Eğitimi değişim aracı olarak kullanamayan toplum çürür. Çünkü damarlarından hücrelerine besin oksijen taşınmıyor demektir.

Türkiye’de 2000’li yıllardan sonra eğitim örgütü ideolojik müdahalelerle daha da merkezileşti, yetkiler merkezde toplandı. Eğitim sistemi dindar vatandaş yetiştirme yolu ile istikrar arayışına destek olacak şekilde yeniden şekillendirildi. 

Hâlbuki eğitimin sistem içinde değişim aracı rolünü oynayabilmesi için demokratik, laik ve mesleki kişilik temelinde bütün boyutlarda (örgütlenme, yönetim, program, rehberlik vb.) yeniden yapılandırılmaya ihtiyacı var. Bu da çağdaş bir eğitim anlayışı içinde mümkün.

***

Değişim süreklilik taşıyan kesintisiz bir olgudur, hızı toplumdan topluma elbette farklılık gösterir. Değişimle ortaya çıkan ille de olumlu olmak zorunda da değildir. Ancak uzun vadede değişimin olumlu sonuç üreteceğine inanmak zorundayız. Aksi takdirde hiç umut yok demektir.

Her değişikliği, varoluşa yönelik bir tehdit olarak algılayan geleneksel ayak bağlarından kurtulamamış ideolojik yapılarda tek tip insan yetiştirmeye dönük çaba ile değişimin önü hep kesilmeye çalışılmıştır. Bugün de bu yapılıyor.

Ancak eğitime her ideolojik dayatma doğal gelişime ters düşer, sistem içinde daha fazla karışıklığa yol açar. Dolayısı ile bu dayatmanın bizatihi kendisi, giderek o çok korkulan değişim ihtiyacının derinleşmesinin bir aracı durumuna gelir.   Derinden derine yaşanan bugün de budur.

Acaba diyorum, eğitime ideolojik dayatmanın taşıyıcıları ve bu dayatmanın şakşakçıları bu durumun ne kadar farkındalar?

Kaynaklar:

Althusser, Louis. İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, Çev: Y. Alp, M. Özışık, İstanbul: İletişim Yayınları1991.

Öz, Halis Çetin  Devlet, İdeoloji Ve Eğitim. C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt : 25, Aralık 2001.

Khun, Thomas S. Bilimsel Devrimlerin Yapısı,İstanbul: Alan Yay.,1991.

Tezcan, Mahmut. Eğitim Sosyolojisine Giriş, Ankara: Ankara Üniversitesi Eğit. Fakültesi.Yayınları.1981.

Türer, Ali. Türk Eğitim Tarihi, 2. Basım, Detay Yayınları, Ankara,2016.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.