- 25.08.2015 00:00
Bir sorun kaynağından yola çıkılarak tanımlanır. Çatınız akıyorsa sorunlu çatıdır. Peki bu iş böyleyse yaşadığımız toplumsal sorunu “Kürt sorunu” diye tanımlıyoruz. Sorunu Kürtler mi çıkarıyor? Adıyla sanıyla vatandaş olmak isteyen, eğitimi anasının dilde almayı talep eden neden sorunlu oluyor, sorun çıkarmış oluyor?
Belki sorunun adını doğru koymadığımız için çözüme de uzağız. Sorunun kendinizden kaynaklandığını kabul etseniz, oturup davranışlarınızı sorgulamaya başlar, çözümü düşünmeye başlarsınız. Ama sorun sizde değil karşı tarafta olunca, çözümü de karşıda, karşının davranış değişikliğinde arıyorsunuz.
Devlet Türk devletidir. Öyleyse okulda pazarda, mahkemede, dairede Türkçeden başka dil kullanılamaz. Okulda Türk Tarihinden başka tarih, Türk edebiyatından başka edebiyat okutulamaz. Bunu değdiniz sürece neyi çözeceksiniz? Oslo’da olmadı, İmralı’da çözelim, İmralı’da da olmadı mecliste çözelim. Hadi çözelim, peki nasıl çözeceğiz?
Sorun sende değil ki, sütte leke var sende yok. Milletvekili oluyor, Başbakan, Cumhurbaşkanı oluyorlar, daha ne istiyor bunlar diyor, şaşkın bakıyorsun. Yüz yıldır bu topraklarda Türkün etrafında birlik arandı, hayal âleminde yaşandı. Bir gün olsun bu topraklar da Kürt de varmış, Ermeni de varmış, ben onları yok saymışım; milli marşımda da yok saymışım, her gün okulda okuttuğum andımda da dedin mi? Merkezde, merkezin biraz sağıda, biraz solunda hangi siyasi parti bunu dedi? Bu denmedikçe çözüm mümkün mü?
Mahallede bir Muktedir var, dediğim dedik, çaldığım düdük diyor. Kendisine biat edersen sorun yok. Yeter ki benim dilim, benim kültürüm, benim dinim demeyesin. Dersen tepene biniliyor. Çözüm bu, ne yapacaksın? Silahı ele alıp dağa çıkmak çözüm mü? Güçlü olduğun yerde öz yönetim ilan et, sana bırakırlar mı? O öz yönetimi koruyabilecek güce sahip olsan, çoğunluğu kazanmış olsan zaten silaha gerek kalmayacak, aslında öz yönetim ilan etmene de; çünkü senin de söz hakkın olacak. Çoğunluğu kazansan o Muktedir zaten orada duramayacak. Kürdü, Türkü kardeş kardeş yaşayacaklar, tarihleri ortak, edebiyatları ortak olacak.
Türk daha sorunu kendi sorunu olarak görmüyor, sorunu senin sanıyor, sen kalmış kendi başına özerklik ilan ediyorsun. Yani sorunu yaratan benim diyorsun. Kafayı mı yedin? Madem kendi başını bağlayabilecektin, özerklik ilan etme gücün vardı neden Türkiyelileşme yoluna girdin? Sen özerklik ilan etiğinde Türklere gel Türkiyelileşelim birlikte demenin bir anlamı kalıyor mu? Sen ortalığı yakıp yıkarken bileşenin Türkiyelileşme yolunda nasıl yürüyecek?
Türkiyelileşme yolu ile Türklere sorunun kaynağında kendilerinin olduğunu (daha doğrusu yetki verdiklerinin olduğunu) görmelerini, anlamalarını sağlama fırsatın var. Ama sen elde silah ortalığı kasıp kavurarak bizatihi sorunun kaynağı haline geldin. Savaş yolu ile Muktedirin halkla bağını zayıflatacağını sanıyorsan yaşadıklarından hiç ders alamamışsın. Muktedir de Türk’ün gözündeki perdeyi kalınlaştırmak, etrafındaki safları sıklaştırmak için sebep olduğun, döktüğün kanı kullanıyor. Güç kimden yana, hanginizin başarma şansı daha yüksek.
Davranışlarınla çözüme dönük siyasetin işini kolaylaştıracağın yerde, demokratik siyasetin hareket alanını daraltıyor, önünü tıkıyorsun. Bunu görmemek için ya kör olmalısın, ya da oyuncak.
Sorunun kaynağında Milliyetçilik var, Muktedire güç devşirmek, kardeşlik hukukunu unutmak var. Peki, bunu fark eden, gözündeki perde aralanan Türkler ne yapsın? Devlet sadece Türkün olmaktan çıkmadan, Türkiyelileşmeden, demokratikleşmeden sorun çözülmeyecek. Sabırla bunu CHP’ye, AKP’ye ve diğerlerine oy veren kardeşlerimize göstermeye çalışacağız.
Ne kadar çok seçim, o kadar çok fırsat, başka yolu da yok.
Yorum Yap