Türkiye’de gazeteci olmak,demokrat olmak!

  • 5.05.2014 00:00

 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ydü.

Bağımsız Gazetecilik Platformu (P24), Mehmet Ali Birand anısına İsveç Başkonsolosluğu'nda bir toplantı yaptı. Toplantıda Ahmet Altan’ınTürkiye’de gazeteci olmanın zorluklarını, sorumluluklarını anlattığı konuşma bencetarihi bir konuşmaydı. T 24’de yayınlandı, okumanızı tavsiye ederim.

Altan’a göre Gazeteciliğin üç büyük düşmanı var.Gazeteleri kendi propaganda araçları olarak kullanmaya çalışan devlet.Devletle ve ilan verenlerle iyi geçinmek için yazarları kontrol altında tutmaya çalışan gazete patronu. İnancıyla ters düştüğü için gerçekleri duymak istemeyen okuyucu. Altan’a göre gazeteciliğin önündeki başlıca düşmanlar bunlar.Çok doğru.

Gazetecinin kamuya, halka karşı bir sorumluluğu var. Devletten ve patronundan gelen baskılara göğüs geremiyorsa, şartlanmış okuyucunun etkisinden kendini kurtaramıyorsa o yazara gazeteci der misiniz?Devletin çıkarı için gerçekleri saklamayı gazetecilik sanan, yazısını beğenecek mi beğenmeyecek mi diye patronunun gözünün içine bakan, okuyucunun ruhunu okşayacak yazılar yazmayı marifet sanan gazeteciden toplum adına ne bekleriz?

Bu ülkede iş kazalarında her bir saatte bir işçi ölüyor.  Ölümlü iş kazalarında dünya üçüncüsüyüz.  Son on yılda iş kazalarında hayatını kaybeden işçilerimizin sayısı on iki bin.

Asgari ücretten dünyada en fazla vergi kesilen ülkelerden biriyiz. On iki milyona yaklaşan sigortalı işçimizden sadece bir milyonu sendikalı.Otuzdan az işçi çalışan işyerlerindesendikaya üye olan bir işçinin iş güvencesi yok,her an kapının önüne konabilir. Konuyor da, YÖRSAN’da olanlar ortada.

İş yerleri küçük, taşeronlaştırma devlet güvencesine alınmış ve yaygınlaştırılmış. Taşeron işçisi bir lokma bir hırkaya çalışmaya mahkûm.

Sendikalar kimliğe dayalı örgütlenmiş, her sendika kimliğe dayalı bir siyasetin uzantısı. Aralarındaki kavga bir araya gelmelerini, ortak politika belirlemelerini engelliyor. İşveren karşısında güçsüzler.

Memur desen kendisini atayanın kapıkulu olmuş. Grev yapması yasak. Üç milyon kamu çalışanının yarısı yüzlerce sendikaya dağılmış. Sadece eğitim iş kolunda ulusal düzeyde örgütlenmiş 28 sendika var.Memura grev yapmak yasak.

İşte bu koşullar altında kutladık Türkiye’de 1 Mayısı, emeğin bayramını.

Ne 1 mayıstı ama. Dünya emek için, emeğin onuru için halaya dururken. İstanbul’da, Ankara’da işçiler emekçiler kırk bin polisle köşe kapmaca oynadılar. Sokaklar işgal altındaydı, gaz altındaydı, cop altındaydı.  Emeğe, emekçiye, emeğin bayramına hiç saygı gösterilmedi.  Taksim’in, gözü yollarda kaldı.

Gösterici taş atmaz da saldırmaya bahane bulamayız diye kendisine taş atma timi bile hazırlamıştıpolis. Poşulu genç bulunmazsa diye poşularını, fotoğraf makinalarını yanına almıştı. Öylesine hazırlıklıydı. Göstericiden çok polis kovalamacası izledik televizyonlarda.  Emeğin boynu büküktü.

Bunları basına taşıyanlar da gazetecilerdi. Polisin her türlü itip kakmasına rağmen görevlerini yaptılar. Bir kentin sokaklarının, alanlarının o kentin insanlarına bayram gününde nasıl kapatıldığını gösterdiler bizlere. İşçilere, sendikacılaramilletvekillerine nasıl terörist muamelesi yapıldığını sayelerinde gördük.Sağ olsunlar, var olsunlar.

Tüm dünya da bunu gördü.

Namuslu gazeteciler, basın emekçileridünyaya 1 Mayısta Türkiye’nin hallerini gösterirlerken;  kimi “gazeteci” yazarlarımızda televizyonlarda iktidarın “değişimci” ruhu üzerine duygulu konuşmalar yapıyor, methiyeler düzüyorlardı.

Bunlara göre muhalefet Türkiye’nin içinden geçtiği değişimi bir türlü göremiyordu. Başımızda 1915’de Ermelerin çektikleri acıları tanıyan bir başbakan olduğu için ne kadar gurur duysak azdı. Otuz yıldır ülkenin bütün enerjisini harcayan kirli bir savaşı ortadan kaldırma yolunda Türkiye emin adımlarla yürürken bazı oyunbozanlar Türkiye’yi karıştırmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Yolsuzluk söylentileri birer saçmalıktı. Darbe teşebbüslerinin üstünü örten birer komploydu.

Hangisi doğru. 1 Mayıs’ta gördüğümüz Türkiye mi, bu yazarların bizegöstermeye çalıştıkları Türkiye mi?

Bu ülkede HSYK yasası ile yargının iç işleyişine müdahale edilmedi mi?

Anayasa Mahkemesinin iptal hükmüne rağmen, yürütme yargıyı kontrol altında tutmuyor mu?

KPSS’den başarılı olma şartı aranmadan kamu kurumlarında kadrolaşmanın önü açılmıyor mu?

Görevden almalar, kadrolaşmalar yasa yoluyla rutin haline getirilmedi mi?

Yolsuzluklar ile ilgili açılan, el değiştiren davalarda bir biri ardı sıra takipsizlik kararları çıkmıyor mu?

Yeni yasa ile MİT’in operasyonları yargı denetimi dışına çıkartılmadı mı? MİT ile ilgi yazılan yazılara ve yayınlara 3 yıldan 12 yıla kadar cezalar getirilmedi mi?

AKP, Cumhurbaşkanlığı seçimini dünyada benzeri görülmemiş bir başkanlık sistemine doğru gidişin bir aracı haline dönüştürmüyor mu?

Bütün bunlar neyin, nasıl bir gidişinhabercisi?

Sünni sosla dizayn edilmiş bir tür BAAS rejimine doğru pupa yelken gidiyoruz.Esed’in Suriye’sine, Putin’in Rusya’sına bu coğrafya da bir de Erdoğan’ın Türkiye’si ekleniyor.

Hal böyleyken oturup neyi tartışmamız gerekiyor? 

Kimliğimize sahip çıkma yolunda bu koşullarda nasıl bir avantaj sağlayabileceğimizi mi? Demokratik özerliği mi? Paralel devlete nasıl hesap soracağımızı mı?Feytullah Gülen’i ABD’nin iade etmesi gerekip gerekmediğini mi? Erdoğan Cumhurbaşkanı, başbakanın kim olacağını; Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olunca AKP’yi elinde tutup tutamayacağını mı? Alman Cumhurbaşkanın Türkiye’de nasıl böyle konuşup konuşamayacağını mı?

Bunları mı konuşacağız?

Fatih fethetmek için İstanbul surlarına dayandığında, Bizans uleması meleklerin cinsiyetini tartışıyormuş. Bizimki o hesap.

Altan “Gazetelerde ne tür ahlaksızlıklar yapıldığını anlamak için sadece yayınlanan haberlere bakmak yetmez, asıl hangi haberleri yayınlamadıklarına bakmak gerekir” diyor. Ve ekliyor “Gazeteciliğin en büyük alçaklığı ve sahtekârlığı belki de yayınladıklarından çok “yayınlamadıkları” haberlerde saklıdır”.

Bu ülkenin aydınlığa çıkması hukukta ve siyasette, basında ve üniversitelerde söyleyecek sözü, söylemeye cesareti olan gazetecilerin, düşünce insanlarının çoğalmasına bağlı.Umarım çoğalırlar.

Bir de meleklerin cinsiyeti tartışmaları ile uyutulmaya daha ne kadar izin verip vermeyeceğimize.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums