ÖZERK OLUNCA DEMOKRATİK DE OLACAK MI?

  • 21.04.2014 00:00

 “Demokratik Özerklik” kavramı BDP ile siyasal gündemimize taşındı. Diyarbakır Büyükşehir Eş Belediye Başkanı Gülten Kışanak’ın “Başta petrol olmak üzere bölgede üretilen bütün enerjilerden pay istiyoruz.” açıklamasıyla 30 Mart yerel seçimlerinin ardından tartışma gündemine daha bir oturdu.

BDP Lideri Demirtaş “Seçimden sonra asıl inşa edilecek şey demokratik özerkliktir. Bu halk artık kendisini yönetme aşamasına geldi.” Derken BDP milletvekili Ahmet Tan“Bizim demokratik özerklik dediğimiz şey, etnik özerklik değil. Biz bölgesel özerklik istiyoruz. Adına ister otonomi deyin ister muhtariyet deyin ama Ankara’nın yetkilerinin yerele devredildiği bir model istiyoruz.” Diyor. BDP’nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Eş Başkan Yardımcısı Demir Çelik ise Hakkâri ve Şırnak’ı ‘demokratik özerklik’ konusunda pilot kentler olarak ilan ediyor. Bunlar aynı şey değil.  Adına “demokratik özerklik dediğiniz “etnik özerklik” değilse Hakkari’de, Şırnak’ta neyi inşa edeceksiniz?

Demokratik özerklik, yönetim yetkilerinin bir bölümünün yerel seçilmiş-temsili yapılara devredilmesi anlamına geliyor. Bu anlamda ele alındığında elbette Türkiye’nin siyasi ve idari yapısında demokratikleşme yolunda bir dizi köklü reformu içerdiği söylenebilir. Ama “özerk” olan demokratik olacak diye bir kural da yok. Özerkliğin kendisi demokratikleşmenin garantisi de değil.

BDP’nin dilinde “Demokratik özerklik” kavramı merkezi otoriteye karşı ayrıksı bir siyasi duruşu, bu duruşun kabulüne dönük talebi içeriyor. Avrupa’da demokratik özerliğin uygulandığı pek çok bölge var. Bask, Katalunya gibi özerk bölgelerin uzun yıllar süren siyasi çatışma sonucunda ortaya çıktığını biliyoruz. Arzulanan bu mudur?

Bu bölgelerin içinde demokrasinin katılımcılığın ne kadar işlediği, işletildiği ise apayrı konular. “Demokratik Özerklik” talebi siyasi birliği kimlikler üzerinden korporatif bir anlayışla yeniden tasarımlamaya dönük bir anlayış içinde pekâlâ demokratik olmayan bir sürece de evrilebilir. Bunun tarihte pek çok örneği var.

Kürtlerin uzun yıllar yok sayılmalarına, çektikleri bunca acıya bakarak; çoğunluk oldukları bölgelerde “Demokratik Özerklik” talebinde bulunmalarını haklı bulabilirsiniz. Bu anlaşılır bir şey.  Ancak “Demokratik Özerklik” talebi BDP elinde sonuçta kimliğe dayalı siyasetin bir unsuru. Bunun o bölgeler için daha çok demokrasi getireceğinin bir garantisi yok. Kürt halkının üzerindeki asimilasyondan kurtulması kendi içinde daha demokratik olacağı anlamına mı gelir?

İlişkilerin ataerkil gelenek içinde sürdürüldüğü; ağaların, beylerin, şeyhlerin, örgütlerin otorite olduğu yerde demokrasinin işletilmesi o kadar kolay değil. Daha da ileri gidelim, bölgede bağımsız bir devlet ortaya çıktı diyelim. Bölgesel rantı kontrol altında tutmaya dönük iç kavga şiddetlenmeyecek mi?  

Buradan bakınca eldeki siyasi birliğe demokrasi yoluyla sahip çıkmanın, demokrasi yoluyla siyasi birliği güçlendirmenin bütün hakların yararına olduğu daha açık görülür.

Kürtler, öncelikle Türk Milliyetçiliğinin sultasından kurtulmak istiyorlar. Kürtlerin üzerinden siyaset yapanlar Kürt halkının bu duygularını yansıtıyorlar. Yerden göğe kadar da haklılar. Az acı yaşamadılar.

Fakat bugünün Türkiye’si bundan 15-20 yıl önceki Türkiye değil. Türk Milliyetçiliği de bundan 15-20 yıl önceki milliyetçilik değil. Öncelikleri değişti, gücü, beklentileri değişti. Milliyetçiliğin geçmişte yüklendiği misyonu bugün, onunla harmanlanan ve onun açtığı yolda güçlenip iktidar olan yeni İslamcılık devraldı. 15-20 yıl öncesinden gelen taleplerle yeni İslamcıların açtığı yolda kendine gelecek yaratmaya çalışmak ne kadar gerçekçi?

Kendilerine yakın duran Türk solunun bir kesimi ile BDP Türkiyelileşmeye çalışıyor. Kendi içinde %50’yi bulmazken bu nasıl olacak?

Bu yolla belki bir takım mevziler elde edilebilir. Ancak kimlik siyaseti içinde “özerklik” arayışı ile kendine gelecek kurma çabası sonuçta Türkiye’nin bütününü içine almayan ayrıksı bir arayış. Kimlik siyaseti içinde bir sıkışmışlık var. Kimlik siyaseti, çatışmayı farklı düzeylerde de olsa kronik hale getirmekten başka bir işe yaramıyor.

Küreselleşmenin, post modern sürecin yarattığı yerelleşmeyle ortaya çıkan ve kararlı hale gelen enerjiler daha demokratik daha insanca bir yaşama doğru koşulları olgulaştırabilmeli. Bu değişim istikrar içinde olmalı. Yoksa bir arada yaşamayı imkânsız hale getirecek kalkışma, sistemi tümüyle iflasa götürecek bir karmaşaya yol açabilir. Bu durumda ortada ortaklaşa yaşanabilecek bir şey kalmaz.

Amaç bu değilse o zaman verili koşullara uygun yeni çözümler düşünmek, bunları dillendirmek lazım.

Kürtler yıllardır maruz kaldıkları haksızlıklardan kurtulmaya dönük güçlü talepleri, iradeleri ile hissettikleri ama adını koyamadıkları sıkıntıları doğrultusunda Türkleri de hareketlendirebilirler. Bunu başarmanın yolu Kürtçe hissedip Türkçe konuşabilmekten geçiyor. Yani yöntemi gözden geçirmek lazım. Yaşanan sıkışmışlık ancak böyle aşılır.

Sistemi ileriye taşıyabilecek diri güç olarak Kürt siyasetçilere bu anlamda önemli sorumluluk düşüyor. Ama bu sorumluluğu Milliyetçiliğin dar sınırları içinde kimlik siyaseti yaparak yerine getirmeleri mümkün değil.

Milliyetçilik birlikte yaşamı tahrip eder, sizi karşıtınıza dönüştürür. Milliyetçiliğin olduğu yerde birlikte yaşamaya mahkûm olunur, birlikte yaşam kurulmaz. Birlikte yaşamın kurucu bileşenleri haline gelmenin yolu kimlik siyasetini terk etmekten geçiyor.

 “Kürt” Diyarbakır kendine göre özerklik istesin, Laik İzmir, Eskişehir kendine göre, “İslamcı Konya” Kayseri de kendine göre, sonra ne olacak? Demokrasiyi kendi içlerinde içselleştirecekler de hep birlikte mutlu, mesut mu yaşayacaklar? Böyle çözüm mümkün mü?

İsterken Türk-Kürt-Ermeni, İslamcı, Süryani bu topraklarda yaşayan herkes için isteyeceksiniz. Bu sizi Türkiyelileştirir, kendine Türklerden paydaş aramak değil. Bunun görülmesi lazım.

Eğer derdiniz demokratikleşme ise talebiniz “özerklik” değil, yerinden yönetim talebi olmalı. İlçeye, okula, işletmeye dayalı yönetimi savunmalısınız.

Sosyal hizmetler, sağlık, eğitim, bayındırlık, sosyal güvenlik gibi hizmetlerde merkezi yönetimden bütün yerel yönetimlere yetki devri talebiniz niye yok? Bunu niye seslendirmiyorsunuz? Avrupa Yerel Yönetimler Özerlik Şartına konan çekincelerin kaldırılmasının niye peşinde değilsiniz? İl idare meclislerinin yerel parlamentolar haline getirilmesi talebiyle niye ilgilenmiyorsunuz? Devletin hukukun üstünlüğü, sosyal adalet temelinde akılcı kurumsal yeniden ve yerinden yapılandırılması yoluyla sosyal barışın sağlanmasına neden ağırlığınızı koymuyorsunuz?

Anayasa, siyasal partiler yasası, seçim yasası, ceza yasalarına dönük birbirine eklemlenen öneriler, projeler, sizi insanlarla buluşturacak söylemler geliştirseniz ya? İnsanlarda geleceğe dönük size destek vermelerini sağlayacak beklenti yaratabiliyor musunuz, siz ona bakın. Bunları yaptığınızda sadece solun bir kesimi değil liberaller, gerçekten sosyal demokrat olanlar, demokratlar sizi destekler. Türkiyelileşme dediğin böyle olur. Kimlik üzerinden siyaset yapmakla değil.

Türklerin özgürleşemediği, kendini yönetemediği yerde Kürtlerin bunu başarması kolay değil. Kitleler üzerinde tahakküm kurmaya, vicdanlara ipotek koymaya çalışmakla bu ülkeye demokrasi falan gelmez.

Tapulu arazi üzerine gecekondu yapmayı bırakın da becerebiliyorsanız Türkiye’yi yeniden kurmak için el verin. 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums