SEÇİMLİK DEMOKRASİDEN NE ÖĞRENDİK, NE ÖĞRENEMEDİK?

  • 31.03.2014 00:00

 Pazar günü sandık başındaydık.

2.5 milyon gencimiz ilk defa oy kullandı. Seçmenlerin kaç tanesi ömründe otomatik ıstampalı mühür kullandı bilmiyorum. Umarım sandık görevlileri seçmenlere bir iki deneme yaptırırlar da ilk kez kullanılan bu uygulama, geçersiz oyları arttıran bir rol oynamaz.

Oyumu kullanıp evime geldikten sonra “biz ne yaptık” diye sordum kendime. Yerel yöneticileri mi seçtik. Kurtarıcılar arasında süren savaşta hakemlik mi yaptık?

Bu yerel seçim sürecinden ne öğrendik?

Siyasilerin birbirlerine ağza alınamayacak hakaretlerle saldırma gibi özgürlükleri var. Tabi bu hakaretlere göğüs gerebilecek düzeyde bir tahammül gücüne de sahipler. Bunu öğrendik.

Bir de öğrendik ki Türkiye’de seçimlerde başarılı olmanın yolu  “beni niçin seçmeniz lazımı” anlatmaktan, projeler falan açıklamaktan geçmiyor. Bunun yerine önce erketeye yatacaksın, rakibinin gizli kapaklı kalsın diye özen gösterdiği ne kadar kirli çamaşırı var yok öğreneceksin. Sonra da Allah ne verdiyse internetten boca edeceksin. Rakibin kamuoyu önünde ne kadar madara olursa senin yıldızın da o kadar parlar artık. 

Elinde yakalandığında açıklanamayacak paraların mı var, bir an evvel sıfırlamaya bak. Açığa düşmemek için elinden geleni yap, ama diğer yandan da rakibini açığa düşürecek görüntülere sahip olmaya bak. Eline bir takım görüntüler geçtiyse de bunları en uygun zamanda ve en uygun yollarla kullanmanın yollarını ara. Bunu yapan siyasi rakiplerine ise “özel yaşama müdahale ediyorsun” diye ver yansın et. Bir de bunu öğrendik.

Derin düşünen, hep vicdanlara seslenen akil adam görüntüsü verebilmek için, İnternetten kopyaladığın Kuran ayetlerini Twitter’da “salla”, polisin gaz silahıyla öldürülen çocukların cenazesine katılan kalabalıkları “nekrofili” ilan et. Senden çocuğunun katilini bulmanı isteyen anneyi mitinglerde yuhalat. Bunu da öğrendik.

Açığa çıkmasını istediğin olayların faillerini iki gün içinde bul, ilan et. Açığa çıkmasını istemediklerinin delillerini karart.

Gazete ve kanal yöneticilerini ara, aleyhine yazılan yazılara, muhalefetin söylemlerine ambargo koy, beğenmediğin yazarların işlerine son verdir. Talimatlarına uymayanlara fırça at.  Öte yandan istiklal marşı üzerinden reklam filmi çek ve yayınla.

Rakip seçim bürolarına, sol partilerin seçim çalışmalarına provokatif eylemler örgütle, suikast planları ortaya sal ki rakiplerin tedirgin olsun. Bunlarla uğraşsın.

Senin işin kulaktan dolma bilgilerle sana iman edebilecek insanlarla, onlara seslen.

Sosyal medyayı kim kullanır?  Daha çok düşünen, araştıran, sorgulayan insanlar değil mi? Öyleyse bunların kullandıkları Twitter, YouTube, Facebook gibi ara yüzleri kapat, kapat ki bir araya gelip sana yönelik bir takım fırıldaklar çeviremesinler.

Ama insanlar bütün bunları Türkiye’yi korumak için yaptığına da inansın. Öyle ise bu medyayı, sosyal medyayı kullanıp da foyanı ortaya çıkarmaya çalışan herkesi vatan haini, casus, Türkiye düşmanı ilan et ki insanlar düşmanlarına kinlensin sana iman etsin.

Böylece bir taraftan rakiplerini tehdit, korkutma, baskı gibi her türlü aracı kullanarak kontrol altında tutarken; bir taraftan da “işler daha da kötüye gideceğine mevcut durum devam etsin” diye düşünen, gününü kurtarma peşinde koşan kamuoyuna “güçlünün kim olduğunu” göstermiş olacaksın.  Kanaat sahibi olmasına yardım etmiş olacaksın.

İşte bu seçim sürecinden biz bunları öğrendik.

Seçim sonuçları açıklansın göreceksiniz, bütün siyasi kurtarıcılar zafer ilan edecek. Kimse ben beklediğimden bu kadar düşük oy aldım. Demek ki hakaret etmekle oy toplanmıyor. Ya da seçimi kedim için referandum haline getirdim. Birinci parti çıksam da insanların yarıdan fazlası bana güvenmiyor, demeyecek.

Bu ülkede siyaset alanında başa güreşen oyuncu, siyasi avantaj elde etmek için elinden gelen her türlü numarayı çekmekte özgür. Hakaret edebilir, tehdit edebilir, yasaklayabilir, baskı kurabilir, kışkırtabilir, hedef gösterebilir, karalayabilir, işten el çektirebilir, komplo kurabilir.  Sonra da tere yağı gibi suyun üstüne çıkar. Bütün bunlara rağmen kendisinden başka herkes kirli bir o temizdir.

Siyaset dediğimiz şey bu ülkede ne yazık ki budur. Öğrendiklerimiz bunlar peki, öğrenemediğimiz ne?

Demokrasi nedir? Demokrasi içinde bir siyasetçinin, seçmenin yeri nedir. Demokrasiye nasıl sahip çıkılır, nasıl işletilir? İşte biz bunu öğrenemedik.

Kızım bu seçimlerde ilk kez oy kullandı. Hacettepe Üniversitesinde üçüncü yılı, Felsefe okuyor. Bugünlerde hocası ödev vermiş, Matrix filminde Aristotoles’in düşüncesinin iz düşümlerini arıyor. Fakat nasıl oy kullanacağını sormayı akıl edemedi işte. Benim de açıklamak aklıma gelmedi. Sandık başında yaşadığı telâşı, şaşkınlığı görmeliydiniz.  

Bizim profesyonel siyasi kurtarıcıların bizlere yaşattıkları bu seçim sürecinde Türkiye seçmeni olarak ilk kez oy veren küçük kızımın yaşadığı şaşkınlığın ve çaresizliğin bir benzerini yaşadığımı itiraf etmeliyim.

Neden mi?

Benim oy verdiğim adaylar da, parti de aslında benim dünya görüşümü temsil etmiyor. Oy verdiklerim adaylar gösterilirken kimse benim görüşümü sormadı.

 Ama sırf diğer partinin adayı seçilmesin diye ben bu adaylara oy vereceğim. Çünkü diğer adayın seçilmesi demek kediye ciğerin teslim edilmesi anlamına gelecek. Kamunun yerel fırsatları yağma Hasanın böreği olacak.

Öte yandan oy verdiğim aday seçilince de aynı şeyin olmayacağının bir garantisi yok.

Aslında oy verdiğim aday da aday gösterildiği partinin dünya görüşünü benimsemiyor. Aday olabileceği daha uygun başka bir parti olmadığı için bu partiden aday oldu.

Benim oyumu alan parti de aslında adayının görüşünü benimsemediğini biliyor. İçinden en iyisini aday gösterse sadece kendi hitap ettiği kesimin oyunu alacak, başarılı olamayacak, bunu biliyor. Oldum bittim kendine uzak kalmış kesimlerin oylarını da alabilmek için bu adayı aday gösterdi.

Üstelik bu söylediklerimin yerel seçimlerde iddiası olan alternatif diğer partiye oy verecek diğer seçmenler için de büyük ölçüde geçerli olduğunu biliyorum.

Yani bu seçimlerde oy, aday benimsendiği için değil, seçilebilecek olan diğerin seçilememesi için veriliyor. Tıpkı bu adayın en iyi aday olduğu için değil karşı taraf adayının seçilmesini engelleyecek en iyi aday olduğundan aday gösterildiği gibi.

Seçim yapabilmek için önce belirli bir bilince ve belirli bir bilişi düzeyine sahip olmak gerekiyor. O bilişi düzeyi de bilinç de ne yazık biz de yok.

Bu kavga kurtarıcılar arasında geçen bir kavga. Rakibin ayağını kaydırıp kazanabildiğinde vatan kurtulmuş, sen kahraman oluyorsun. Seçilemezsen vatan hainliğin tescil ediliyor. Ne kadar etik dışı yöntem ile elde edilmiş olsa da zafer,  kazananı aklıyor. Ayakta kalan, seçimin ardından mıntıka temizliği yapmaya da hak kazanıyor.

Mısır’lı, ya da Suriyeli bir gözlemci “daha ne istiyorsunuz, sandığa gidip istediğinizi seçiyorsunuz ya işte. Demokrasinizin kıymetini bilin” diyebilir.

Ama ben Türkiye’de yaşayan bir seçmen olarak “bu yaşadığımız demokrasi değil” diyorum.

Haksız mıyım?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums