Umut tüketen siyaset

  • 22.07.2013 00:00

 Siyasette bilinen kuraldır. Partiler toplumda gelecek beklentisi yaratabildikleri ölçüde iktidara yürürler. Yarattıkları beklentiyi hayata geçirilebildikleri ölçüde de iktidarda kalırlar. AKP bunu başarabildiği için iktidarını korumasını bildi. Siyasette askeri vesayati kırabildiği, ekonomide istikrarı sağlayabildiği ve koruyabildiği için üçüncü kez iktidara geldi.

AKP'nin son döneminde topluma verdiği söz neydi? “Toplumsal barış” ve “daha demokratik, daha çağdaş bir anayasa” değil mi? Peki verdiği bu sözleri gerçekleştirmeninin AKP bugün neresinde?

Başbakan ve partisi bugün bütün ipleri elinde tutma, geleceğini sağlama alma sevdasına düşmüş görünüyor. İslami kimliğe dayalı siyaset, otoriter zihniyet baskın çıktı. Halkı birbirine düşüren, sivil toplumun güçlenmesinin önüne geçen, kurumsal yapıya zarar veren, her geçen gün devlet gücüne biraz daha yaslanan anti demokratik ve otoriter bir yolda ilerliyor. 

Her türlü eleştiriyi, kamuoyunda imajına gölge düşürecek bir tehdit olarak görüyor. Karşı çıkanı baskı ve göz dağı ile, şiddet kullanan devlet güçlerine arka çıkarak sindirmeye çalışıyor. Oy oranını korumak için insanları birbirine kışkırtıyor, kamplaştırıyor. Roboskide insanları bombalayanı bulup adelet duygusunu güçlendireceğine; katliamı   yapanın bulunmasını isteyen Ahmet Hakan'ı “hakarettten” mahkum ettiriyor.

Muhafazakar kesimi arkasına almak amacıyla halkın dini duygularını kullanıyor. Başbakan “Hepimiz müslüman değil miyiz, ben de Aleviyim” diyor. Alevilere aramızda fark yok derken aslında bir çeşit “gelin sizde Sünnileşin” çağrısı yapıyor. Bu ülkedeki herkes Sünni, herkes Müslüman olmak zorunda mı? AKP hükümeti sadece Müslümanların hükümeti mi? Öyleydi de  ne diye, ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan Ermenilere, Süryanilere   “Ülkenize geri dönün” çağrısı yaptınız?

Madem açınımcısınız, elllerinden zorla alınmış  malları sahiplerine niye geri vermiyorsunuz da üçüncü kişilere kah satarak, kah uzun yıllar için kiraya vererek taşınmaz malların sahiplerinin ellerine geçmelerini daha da zorlaştırıyorsunuz. Sahiplerinin açtığı iade davası devam ederken Sansaryan Hanı niye ihaleye çıkarıyorsunuz? Hani Heybeliada Ruhban okulunu açacaktınız, noldu?

Ne diye seçim barajını indirmek, şiddete bulaşmamış siyasi tutukluları salıvermek, tutukluluk sürelerinin cezalandırmaya dönüşmesine son vermek, koruculuk sistemini kaldırmak, ismi değiştirilen yerlere eski isimlerini geri vermek gibi söz verdiğiniz taahhütleri yerine getirecek adımları atmıyor, her seferinde erteliyorsunuz? Sivil toplumu, yerelleşmeyi güçlendirecek, katılımcılığı  arttıracak adımlar yerine, sizi eleştiren sivil toplum örgütlerini işlevsizleştirmeye çalışıyorsunuz? Ne diye parlamentoyu feshetme yetkisi olan, YÖK, YSK, HSYK gibi kurumların yönetiminin çoğunu belirleyen bir “Başkanlık” sistemini anayasa değişikliği talebinin içine yerleştirerek daha demokratik bir anayasanın ortaya çıkmasını kilitliyorsunuz?

“Çözüm Süreci”nin ikinci aşaması olan AKP'nin demokratikleşme paketinin içinde Seçim Barajı'nın Daraltılmış Bölge uygulaması içinde %7'ye düşürülmesi varmış. Yapılacak seçimde BDP'nin birinci geleceği yerlerde çıkaracağı milletvekillerine, bütün Türkiye'de %7 barajını aşamadığı için el koyacaksınız, onun yerine kendi milletvekillerinizi meclise sokacaksınız. Çözüm dediğiniz bu mu? Toplumsal barış bu yolla mı gelecek.

“Faiz lobisi” dediniz faizler yükseldi, “lobi” daha fazla kar etti. Şimdi de “Faiz dışı lobi ücret ve komisyonlarla soyuyor, kredi kartı almayın” diyorsunuz. Sizin işiniz bankaları halka şikayet etmek mi? Madem böyle, bankaların her işlemden para tahsil etmesine engel olsanıza. Hükümet siz değil misiniz, elinizi tutan mı var?

Bütün bunlar AKP'yi “daha fazla umut” mu yapar?

Bu halk umutlarını boşa çıkarmış bir ekibe ne diye el versin? Aileler, Gezi Parkı eylemlerinde dövülen, sakat kalan, “çapulcu” ilan edilen çocuklarının hesabını; memurlar, AB muktesebatı ile uyum çalışmalarının aksaması pahasına kendilerine verilmeyen grev hakkının hesabını sormayacaklar mı sandıkta? Ne bir işe girebilen ne de bir okulda okuyabilen “umut yorgunu” gençler; 5.5 yaşındaki çocukları zorla birinci sınıfa alınan, okuma yazma öğrenemeyen aileler sandıkta size ne mesaj verecek sanıyorsunuz? 

İktidar kendisine bağlanan umutları boşa çıkarır, insanları yeni arayışlar içine sokarken muhalafet ne yapıyor? Demokrasiye, maduriyetlere sahip mi çıkıyor? Sosyal, demokratik, adil  devleti  kurumsallaştıracak yeni bir anayasanın; toplumsal barış ve huzurun, mesleki eğitim temelinden örgütlenmiş çağdaş eğitimin, sağlam bir ekonomik alt yapının, katılımcılığı arttıracak yerelleşmenin hazırlığını mı yapıyor?

İktidar İslamcı, muhalefet ya milliyetçi, ya ulusalcı. Her parti kendine göre bir kimliğe yaslanmayı marifet sayıyor. Peki, toplumdaki diğer kimliklere kim sahip çıkacak, onlara kim umut olacak?

Muhalefet atılacak her olumlu adımın iktidar hanesine yazılmasından rahatsız. Halkın gözünde iktidar her daim başarısız olmalı. İktidarın attığı her adım Türkiyeyi biraz daha kargaşaya sürüklemeli. Ülke kamplaşmalı ki muhalefete gün doğsun. O yüzden her hal ve şartta iktidara zorluk çıkarmak şart. AKP yeni anayasa yapma vaadiyle mi iktidara geldi. “Çözüm Süreci” mi dedi. Öyleyse yeni anayasa AKP iktidarında yapılmamalı. Süreç “çözüm” getirmemeli. Muhalefetin kendine tuttuğu yol bu, kafası bu yönde işliyor. Doğru mu, eğrimi diye bakmadan AKP'den gelen her şeye karşı çıkınca muhalefet yapmış oluyor.

Peki senin halka sunduğun bir gelecek beklentin var mı? Bu halk senin arkanda niye dursun? Umut tahrip edilerek umut olunduğu nerede görülmüş? Laf başı gelince “getirin demokratikleşme adımlarını destek verelim” diyorsunuz. Peki 12 Eylülle gelen “değiştirilemez” hükümlere niye arka çıkıyorsunuz. Çözüm sürecini, yeni anayasayı devletin Türklük değil de vatandaşlık temelinde belirlenmesine karşı çıkarak ne diye kilitliyorsunuz? Demokratlık bu mu?

Evet, BDP'nin yürütüğü siyaset, önerdikleri geleceğin Çağdaş Türkiye perspektifiyle büyük ölçüde örtüşüyor. Fakat o da kendini yalnızca Kürt sorununa sıkıştırmış durumda, kimlik siyaseti güdüyor. Onun dışında başka sorun görmüyor? AKP ile birlikte mimarı olduğu Çözüm Süreci başarıya ulaşırsa, siyasette etnik temelde örgütlenmenin zemini ortadan kalkacak. BDP gelecekte yaşanacak programa müdahil olmak istiyorsa bir an evvel bunu görmeli. Kendinizi büyük resim içinde tanımlamak için yola çıktıysanız, o resmin içinde anlamlı bir yeriniz olmalı. Bütün bir toplum için “gelecek” olmak istiyorsanız; diğer büyük çoğunluğu tedirgin olduğu yerde, toplumun yalnızca bir kesiminin umudu olmakla yetinemezsiniz?

Geleneksel siyasal kültürümüzü, modernleşme dönemi eğitim anlayışının çözülen devleti ayakta tutacak “kurtarıcılar” yetiştirme, devlet için “elit” devşirme çabasına borçluyuz. Bugün “kimlik” üzerinden siyaset yapan partilerimizin hemen hepsi bu siyasal kültürün ürünü.

Eski kurtarıcılardan artık “umut” yok. Artık bunu görelim.

Çağdaş bir Türkiye için “gelecek” demokratik, laik, katılımcı temelde bir yerelleşmeden geçiyor. Bunun yolunu açacak olan da yeni bir anayasa; siyaset, hukuk, ekonomi ve eğitim alanlarında buna uygun örgütlenme. Yani yeni bir siyasal kültür.

Umut işte burada.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums