Kusura bakmasın ama başbakan çatışmayı yönetemedi!

  • 17.06.2013 00:00

 Başbakan “kusura bakmasın”, “Gezi Parkı” etrafında ortaya çıkan çatışmayı yönetemedi. Olayların altında kaldı. Bu süreçte takındığı tutumla “Tüm Türkiye’nin başbakanı gibi değil, belirli bir kesimin lideri gibi davrandı. Bundan sonra sandıktan çıkar mı çıkmaz mı elbette bugünden bilemeyiz. Ama kullandığı dille, takındığı tavırla tarafsız gönüllerde Başbakan meşruiyetini yitirmiştir, bu çok açık.

Hayatın içinde çatışma vardır. Çatışmadan kaçamazsınız. Önemli olan çatışmanın doğru yönetilip yönetilmediğidir. Her çatışmada sistemdeki mevcut dinamik denge bozulur. Çatışma doğru yönetilirse, sistem zenginleşir, genişler. Toplumsal sistemde demokrasi, örgütsel yaşam olgunlaşır. Sistemi ileriye taşıyacak yeni demokratik teamüller oluşur. Taraflar arasında iletişim de, sistemde öz güven de gelişmiştir. Sistemi yöneten ekibe güven tazelenmiştir. Ya da yönetimi güven veren yeni bir ekip devralmıştır. Artık sistemde yeni bir denge vardır.

“Gezi Parkı” etrafında gelişen toplumsal hareketliği, Tayyip Erdoğan liderliğindeki hükümetin bu hareketliliğe müdahalesini  ve ortaya çıkan sonucu bu kuramsal çerçeve ışığında ele alalım.

AKP Hükümeti örgütlü siyasi muhalefetin zayıflığından ve kimi ekonomik göstergelerin yarattığı fırsat alanından cesaret aldı. Siyasi geleceğini sağlamlaştırmaya dönük biçimde toplumu şekillendirecek adımlar atmaya başladı. Her geçen gün yaşama alanlarına, yaşama biçimlerine olur olmaz müdahalelerle karşılaşan toplum, her geçen gün biraz daha gerilmeye başladı.

İşte Taksim’deki “Gezi Parkı” protestosu bu koşullarda ortaya çıktı. Gezi Parkında ağaçlar kesilmeye başlayınca, nefes aldığı bölgedeki tek alanın ellerinden alınmasına insanlar tepki gösterdi, sokağa döküldüler. Ortaya çıkan tepki Başbakanın talimatı ile gazla, copla, tazyikli suyla bastırılmaya çalışınca olay büyüdü. Başta Ankara olmak üzere bütün Türkiye’ye yayıldı. Yeni siyasi duruşu ile 90 kuşağı tarih sahnesine çıktı. Özelde Başbakanın tutumuna, genelde AKP politikalarına karşı olay genel bir tepkiye dönüştü.

 “Barış süreci” diye yola çıkan, toplumsal çatışmaları çözmeye, insanları buluşturmaya, Türkiye’nin kurumsal, hukuki alt yapısını sürdürülebilir çağdaş bir demokrasi biçiminde yeniden yapılandırmaya çalışan bir siyasi iktidarın göstermesi gereken tepki bu mu olmalıydı? Başbakan olayların başında gidip o göstericilerle birinci elden görüşse, dertlerini anlamaya çalışsa, Taksim Meydanı’nın düzenlemesine onları da katacak bir formül üretse, bu çatışmadan güçlenerek çıkmaz mıydı?

Hadi bir hata yaptınız, Çevik Kuvvete, TOMA’lara “dağıtın” talimatı verdiniz. Gazla, copla, tazyikli suyla insanları geçmişte olduğu gibi sindireceğinizi sandınız. Fakat gördünüz ki olmadı, dağılmak şöyle dursun, karşınızdaki güç daha da büyüdü. Daha kararlı hale geldi. Olay, ulusal sınırların da dışına taştı. Bütün dünyanın gözü Türkiye’ye, Başbakanın alacağı tutuma çevrildi. Ne yapmanız lazımdı?

Başbakanın, o kitlenin nabzını tutan insanlarla, kendi akil adamlarıyla oturup bir durum değerlendirmesi yapması, bir “kriz masası” oluşturması, olayı yumuşatmaya çalışması gerekmez miydi? Sanatçıların, sivil toplum örgütlerinin, hukukun, bilim insanlarının uyarılarını dikkate alması gerekmez miydi?

Oysa Başbakan ne yaptı? Duygularına yenik düştü.

Bir kıvılcım yakalasam da bütün Türkiye’ye taşısam, şu “Ergenekon”un da hesabını sorsam; “barış sürecini” de “çatışma sürecine” çevirsem diye tetikte bekleyen unsurların ekmeğine yağ sürdü. Bir çuval incir berbat oldu.

Başbakan polisin uyguladığı şiddete şiddetle karşılık veren “uç” grupları kullanıp, haklı tepkilerin arkasından giden insanları marjinal göstermeye, itibarsızlaştırmaya, susturmaya çalıştı. Kendine itiraz eden herkesi ”çapulcu” yerine koydu. Karşındaki bölük pörçük muhalefet birleşti, büyüdü. Siyasi akıl, bunun neresinde?

Sayın başbakan sözlüğe bir baksın bakalım; yalan mı, iftira mı olup olmadığı belli olmayan sansasyonel söylemlerle bir kitleyi başka bir kitlenin üzerine kışkırtmanın karşısında ne yazıyor. Olayların altında “dış mihraklar”, “faiz lobisi” arayacağına başbakan kendine baksın. Sokağa dökülen bütün bu insanlar onun eseri.  

Taraf Gazetesinden MİT’in CHP’li iş adamlarını, MHP’li şirketleri fişlediğini öğreniyoruz. MİT haberi yalanlayacağına, mahkemeye başvurup, bu habere yayın yasağı koydurdu. Haberi yayınlayan Mehmet Baransu’ya “niye bu haberi yaptın diye dava açıldı. Yani bir anlamda haber doğrulanmış oldu. Pazar günü Başbakan miting alanında Gezi Parkı eylemine destek olan Mehmet Ali Alabora’yı kastederek “O sanatçıdan hesap soracağız” dedi. Ne oluyoruz, AKP kendisine karşı çıkan herkesten hesap sormaya mı karar verdi. Böyle bir mantıkla ülke mi yönetilir? AKP Türkiye’yi nereye götürüyor?

Caminin imamı açıkladı, görüntüler ortada. Velev ki Dolmabahçe Camii’ne birileri ayakkabı ile girmiş, orda içki içmiş olsun. Bir Başbakan topladığı taraftarların önüne çıkıp, sanki göstericilerin hemen hepsi camiye ayakkabı ile girip içki içmişler gibi, konuşma yaptığı kitleyi kışkırtacak laflar eder mi? Tehditler savurur mu? Gözdağı verir mi?

Atılan her adım, yapılan her müdahale “yangını” büyüttükçe büyüttü. Bunu görmek çok mu zor? Neden işin başında o yangını kontrol edenlerle oturup konuşulmadı? Sokaktaki bu insanlarla inatlaşma niye? Tehditle, gözdağıyla, şiddet kullanarak bir ülkede huzurun tesis edildiği nerede görülmüş?

Sonuç ortada: AKP ve onun lideri R.T. Erdoğan verdikleri ilk ciddi sınavda başarısız olmuşlardır. Çatışmayı yönetememişler; sorunu çözmenin değil, sorunu büyütmenin parçası olmuşlardır.

Yaşanan bu siyasi bunalım sandığa nasıl yansıyacak?

Acaba AKP bu liderlik zafiyetinin altından kalkabilecek mi?

Yeni Türkiye’nin gelecekteki siyasi aktörleri kimler olacak ve bu aktörler nasıl ortaya çıkacaklar?  Bugün sokakta, evde cevabı aranan sorular bunlar.

Yaşadığımız toplumsal hareketlilikte ortaya çıkan sadece bir siyasi partinin bunalımı da değildir. Bu modernleşmenin kendine özgü yolculuğunun bir ürünü olan, Türkiye’de “kimlik” etrafında süre giden bütün bir siyasetin, siyasi yaşamın bunalımıdır. Bunu böyle okumak gerekir.

Fakat geleceğe umutla bakmamız için artık en az bir nedenimiz var. Müjdeler olsun, ülkeyi emanet edebileceğimiz yeni bir kuşak geliyor.

                      

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums