- 21.05.2022 09:34
Biat kültürü, Osmanlı klasik devlet yapısına özgü bir kültür öğesidir. Allah ile kul arasındaki ilişkiden kaynağını alır. Padişah ile kapıkulu, pir ile mürit, usta ile çırak, müderris ile softa arasındaki birebir ilişkilerde ortaya çıkmıştır.
Osmanlı klasik eğitim sistemi, sarayın ihtiyaç duyduğu askeri koruyucular (yeniçeri) ile padişahın ve mülkün hizmetlilerini (kapıkulunu) ve dahi sistemde sosyal ilişkileri düzenleyecekleri (müftüleri) ve yürütecekleri (kadıları) yetiştirirken aynı zamanda birebir ilişkilere de meşruiyet kazandırmıştır.
Osmanlı klasik eğitim sisteminin bilimden, tartışmadan, deneyden ve gözlemden uzak durması, hafıza eğitimine, hitabete ağırlık vermesi, bir gönül eğitimi niteliği ile ortaya çıkması üstlendiği bu rol icabıdır. Biat kültürü, hep aynı kalan bire bir ilişkiler üzerinde yükselir, kaynağını fıkıhtan alır.
Özgür iradesi ile Allaha bağlanan mümin, bu bağlanma karşılığında kullanımına sunulan dünya nimetlerini Allahın gösterdiği yolda kullanma sorumluluğunu üstlenir. Buna Velayet-i Hassa denir. İntihar ederse cehenneme gideceğini bilir.
Öte yandan örfi bakımdan (kanın taşıyıcısı olması nedeniyle) yönetme hakkını elde etmiş padişah, aynı zamanda en iyi iman eden olarak Allah nezdinde cemaati Allahın gösterdiği yolda yönetme sorumluluğunu yüklenmiş olur. Buna Velayet-i Amme, bu sisteme de Hilafet denir. Reisin hareket alanı şeriat ile belirlenmiştir. Şeriata uygun davranmazsa cemaatin ayaklanma hakkı doğar. Osmanlı devletinde ayaklanmalar, padişah şeriata uygun davranmadı gerekçesi ile çıkmıştır.
Hıristiyanlık kurumsallaşmış bir din, papaz Allah’ın bizatihi yeryüzündeki temsilcisidir. O nedenle feodal yapı içinden sözleşme kültürü, mülkiyet ilişkisi ortaya çıkabilmiştir. Kapitalizmin Feodalizmin içinden çıkabilmesi bu sayede mümkün olmuştur.
Oysa biat Kültüründe yükümlük tek taraflıdır. Allah taraflardan biri değildir. O nedenle Doğu’da mülkiyet, sözleşme, uzlaşma gibi kavramlar Batı’da üstlendikleri anlamları ile kullanılmazlar.
Biat kültüründe insan, kulluk görevlerini yerine getirme karşılığında Allahtan korunma ve kollanma bekler, ümit eder.
Osmanlı’da padişah kapıkulu, pir mürit, usta çırak, hoca talebe arasındaki ilişkiler de benzer biçimde yürür. Kapıkulu padişahın huzuruna “boynum kıldan incedir” diye girer. Huzurdan çıkarken cellâdın eline verilmeyeceğinin bir garantisi yoktur. Ama padişah yolunda ölmek onun için bir onurdur. Eğitim sistemi içinde böyle yetiştirilmiştir. Karşılığında ne kadar işe yaradığına bağlı olarak padişah tarafından korunur, kollanır. Fakat sahip olduğu zenginlik itibar, mülkiyet bir hak değildir, her an elinden alınabilir.
Biat kültürü, II. Meşrutiyet’te ve Cumhuriyet döneminde biçim değiştirmiş, fakat intisap ve korunma olarak bürokrasi içindeki ilişkilerde özü itibarı ile korunmuştur. “Din ve devlet için Eğitim” yerini “Devlet ve Millet için” eğitime bırakmıştır.
Yeni eğitim anlayışı içinde insanın, yaratık olmaktan çıkıp milletin bir üyesi haline gelebilmesi için, bireysel özünü ülkünün aydınlattığı yolda kolektif kültür içinde eritmesi gerekir.
Ziya Gökalp İslamcılık ile Türkçülük arasındaki uzlaşmayı Kızıl Elma yapıtında şu dizelerde açıklar.
Gövdelerde kesret var.
Gönüllerde vahdet var.
Fertler yok cemiyet var
lailaheillallah.
Türkiye’de bürokrasinin hukuk ve liyakat temelinde değil de üstündekine intisap altındakini koruma ve kollama biçiminde ortaya çıkması bundandır.
Devletin temel istihdam alanı olduğu yerde gelenek ve göreneğe dayalı ilişkiler içinden demokrasi gelişemez, gelişememiştir de.
İnsan ilişkilerine yön veren kültür, eğitim sistemleri içinde üretilir, ülkenin moral dayanakları bu üretimin üzerinde şekillenir.
2000’li yıllarda AKP, tıpkı 2. Abdülhamit döneminde olduğu gibi eğitim sistemi için geliştirdiği programlarda dini ağırlığı her geçen yıl biraz daha arttırma yoluna gitmiştir.
Biat kültürünün yükseldiği yerde siyaset, tetikçiler arası çatışma alanı haline gelir. Siyasetçinin kendi başına bir özgül ağırlığı olamaz. Işık reisten gelir. Reis ne derse, doğru odur. Kimin hain kimin kahraman olduğuna o karar verir. Yargı kararları siyasi ihtiyaçlara göre şekillenir. Reisin yakınında yer alabilen, zengin olur. Gözden düşenin görevden affına da reis karar verir. Vicdanlar dumura uğrar. Korku dağları aşar.
Yorum Yap