Darbe ve azim…

  • 19.05.2012 00:00

 

28 Şubat’ta asker tarafında üç isim özellikle öne çıkmıştı. İlk isim, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’di. İkinci isim, Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya’ydı. Üçüncüsü ise o günlerde ismini daha çok gazetecilerin bildikleri, Genelkurmay’da verilen brifingleri sunan Genelkurmay Harekât Dairesi Başkanı Çetin Doğan’dı.

Çevik Bir, karargâh ile basın, yargı, üniversiteler ilişkilerini yönetmişti. “Süngüye oturtur gezdiririm” diye tehdit ettiği gazeteciler, kışlalardan gönderilen “tektip küfür mektupları”na dayanan yıpratma kampanyaları, andıçlar Çevik Bir’in elinden çıkmıştır.

Erkaya, “Batı Çalışma Grubu Konsepti”nin mimarıdır. Batı Çalışma Grubu’nun kurulması, sivil alanın askerî denetime tâbi kılınması, fişlemeler, devlet içi tasfiyeler, “gariban militan demokrasi” anlayışı, kamu düzeninin askerileşmesi, bu konseptin temel taşlarıydı.

Çetin Doğan ise bu işin operasyon başkanlığını yapmıştı. Ordu içi temizlik, binlerce insanın fişlendiği, asker ailelerinin dahi haber alma elemanı olarak görüldüğü bir uygulamanın yöneticisi ve yönlendiricisiydi.

İlk iki general kısa süre sonra emekli oldu... Çetin Doğan, 2004’e kadar görevine devam etti.

Doğan isminin önemi, 28 Şubat’ı AK Parti dönemine bağlayan bir askerî bakış ve yapılanmasının simgesi olmasıdır. Mart 2003 tarihli Balyoz Planı’nın, AK Parti henüz 6 aylık iktidarken girişilen bu askerî hamlenin, bir sürekliliğe işaret ettiği açıktır.

Devrilen ve kapatılan RP yerine kurulan FP’nin de kapatılması, FP yöneticilerinin kurduğu AK Parti’nin iktidara gelmesi, AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın siyasetten yasaklanma girişimi... Bunlar öykünün bildiğimiz kısmını oluşturuyordu.

Şimdi öykünün devamını öğrendik…

AK Parti’nin iktidardan uzaklaştırılması ve reform politikalarının durdurulması çabası, bir bayrağın elden ele verilmesi gibi devam etmiş.

2003 askerî darbe girişimi muhtemelen Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök tarafından engellenmiş. Bayrak bu kez Jandarma Genel Komutanı Eruygur’a, diğer kuvvet komutanları Yalman, Fırtına ve Örnek’e geçmiş ve yeni girişimler 2004 ve 2005’i kapsamış. 2007 ise önce Hrant Dink’in öldürülmesi, misyoner cinayetleri, cumhuriyet mitingleriyle açılmış, ardından 27 Nisan askerî muhtırası gelmiş.

Yetmemiş, 2008’de kapatma davası devreye girmiş...

O da yetmemiş, Kafes Eylem Planı’nı devreye sokmuş aynı zihniyet...

Dikkat edelim: Tarih, Mart 2008...

Kafesçilerin “Dink operasyonu” adını verdikleri yeni eylemler var, gayrimüslim gruplar var, ortalığı kana bürümek ve darbe var...

Bu açıdan bakınca “yapboz”un eksikleri yerine oturuyor. Türkiye’nin reform politikaları ve değişim döneminde hangi badireleri atlattığı, yaşanan karanlık olayların nerelere uzandığı ve bu sürecin kimler tarafından kösteklendiği iyice ortaya çıkıyor...

Ancak fazlası var...

Devam ediyor bu risk ve bu girişimler.

Bu zihniyet bir yanıyla yaşıyor...

Batı Çalışma Grubu’nun fişlerini muhafaza edip daha da geliştiren EMASYA “Asayiş Harekât Merkezleri” sorunu var, örneğin Deniz Kuvvetleri içindeki cuntaya işaret eden, ucu diğer kuvvetlere de bulaşan Kafesçilerin muhtemelen bu “Asayiş Harekât Merkezleri”yle ilişkisi var.

Nitekim İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen iddianamedeki şu tespit can alıcıdır:

“28 Şubat döneminde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde ‘Batı Çalışma Grubu’ adıyla faaliyet yürüten ve oluşumu herhangi bir yasal kaynağa dayanmayan illegal yapılanmanın, faaliyetlerine halen son vermediği ve günümüzde ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ ardından da ‘Kafes Eylem Planı’ çerçevesi altında yasadışı eylem ve faaliyetlerine devam ettikleri ortaya çıkmış bulunmaktadır.”

28 Şubat soruşturması alabildiğine sürerken, farklı davalar ve soruşturmalar arasındaki bağları bir an olsun bile unutmamak gerekiyor.

Darbeleri engelleyen Özkök, Başbuğ gibi “legalist” generaller ordunun değişmeye yöneldiğine işaret ediyor, ancak bu ordu hâlâ darbe geleneğini barındırıyor, hâlâ Genelkurmay Başkanları “legalist” olsalar bile EMASYA’yı korumayı, masalara yumruk vurmayı sürdürüyorlar.

Geçen hafta “İki farklı asker” yazısında belirttiğimiz üzere, askerin gelenek ayağı yaşamayı ve direnmeyi sürdürüyor…

Beslendikleri bir mağduriyet ve açığa vurdukları bir meydan okuma hâli var…

Bununla mücadele gereklidir.

Ve mücadele ancak hukuk içinde olursa kalıcı ve anlamlıdır.

Kaynak:Aksiyon Dergisi

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums