Dönemin Başbakan Yardımcısı'na (Çiller) yönelik karalama kampanyaları tanzim etme, bu kampanyalarda kullanılacak tema ve küfürleri dahi belirleme, bunları kışlalarda vatani görevini yapan erlere postalatma, bu konuda en üst düzeyde planlama yapma ve emir verme suç mudur?

Suçun alâsıdır...

Subay çocuklarına ve eşlerine muhbirlik yapma, bilgi toplama ve fişleme emri vermek bir suç mudur?

Suçun alâsıdır...

Devam edelim...

Evlilik cüzdanlarında eşleri başörtülü olan subayların kimliklerinin belirlenmesi emri ve ardından bu kişilerin ordudan sadece bu nedenle atılmaları suç mudur?

Genelkurmay'ın emir yoluyla camileri izletmesi suç mudur?

Silâhlı Kuvvetler'in hemen tüm kademelerinde bürosu oluşturulan Batı Çalışma Grubu'nun işleyişi, bu konuda dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Erkaya tarafından verilen şu talimata ne demeli:

"İl ve ilçelerdeki tüm dernekler, vakıflar, meslek kuruluşları, işçi ve işveren sendikaları, yüksek öğrenim kurumları, öğrenci yurtları, vali, kaymakam, belediye başkanları ve diğer mülki makamlarda bulunan görevlilere ait biyografiler ve anılan şahısların siyasî görüşlerini tespit edilmesi, il genel meclis ve belediye meclis üyeleri, siyasî parti il ve ilçe teşkilatları yönetim kurulları, yerel TV, radyo, gazete, dergi basın yayın kuruluşlarına ilişkin temin edilen tüm bilgilerin, yazılı ve anketlere kayıtlı olarak Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda toplanacaktır..."

Dün Yeni Şafak Gazetesi 28 Şubat'la ilgili bu tür konuları ve kanıtları gündeme getirdi...

Bu ve benzeri onlarca açık kanıtın gösterdiği şudur:

28 Şubat sadece toplumun bir kesimine değil, tümüne karşı işlenmiş bir suçtur, demokrasiyi hedeflemiş bir darbedir.

Bir generalin "pezevenk" dediği sadece bir siyasi parti lideri, İslami kesimin o dönemki siyasi temsilcisi değil, aynı zamanda Türkiye'nin başbakanıdır.

Açık: Fail her şeyden önce açık biçimde askerdir.

Günlerdir 28 Şubat ve basın meselesi tartışılıyor.

Rövanş, intikam duygularına, ego kavgalarına, dahası iktidar mücadelelerine esir olan bu tartışmada, işin özü "asker" kısmı atlanıyor.

Evet, bunları, askeri, darbeyi unuttuk, etik ve siyasi kabahatları tartışır olduk...

28 Şubat'ın asker açısından açık suç oluşturan yönleri ortadadır.

Silâhlı Kuvvetler, 28 Şubat'ta, "andıç"lar çerçevesinde "psikolojik harekatlar"la yönlendirilen, endişeleri derinleştirilen kamuoyundan gelen destekle siyasetçiye ve siyasî alana yönelmiş, yarı aktif, sürekli bir müdahale tarzı üretmiştir...

Psikolojik harekatlar iç düşman ilan edilen ya da iç düşmanlara hizmet ettiği sanılan siyasi partileri, dernekleri, kişileri, aydınları, yazarları, toplumsal kesimleri, hatta hükümetleri hedef almıştır...

Psikolojik harekat, Kürt sorunundan laiklik tartışmalarına değin demokratik öneri ve fikirleri, meşru kurum ve yapıları hedef almakla kalmamış, bu çerçevede YÖK'ten başlamak üzere bütün devlet kurumları ve basın bu yönde yönlendirilmiş ve kullandırılmıştır.

Ana hedef, tektip toplum yaratmak, oradan güç alarak siyaset üretmek, siyasete müdahale etmek olmuştur.

Devlet Memurları Kanunu ve YÖK Disiplin Yönetmeliği örneklerinde olduğu gibi idareye, kişileri kamu hizmetinden men etmek, unvan kullanmalarını engellemek gibi yargısal ve keyfi yetkilerin verilmesi, bu yolla personel kadro ve politikalarının askerin denetimine girmesi, RTÜK gibi tüm "Bağımsız İdari Birimler"de Genelkurmay ve MGK tarafından atanan temsilcilerin yer alması, kısacası demokratik kurumların ve sivil kuruluşların sembolik ve fiilî olarak, nitelik ve işleyiş açısından militarize edilmesidir...

Merkez medya olmasıydı, bunları asker kolay yapamazdı, buna şüphe yok..

Ama yapan temel olarak askeri karagahtır.

Unutmamak gerek...