Değişmeye gerçekten hazır mıyız?

  • 8.02.2016 00:00

 Anayasa tartışmaları hız kazanıyor. Cumhurbaşkanının, bu makama çıkmasından bu yana peşini hiç bırakmadığı başkanlık rejimine geçiş tartışması, yeni yılda bir kez daha ve oldukça ağırlıklı olarak gündeme geldi.


Yıldız Sarayı Mabeyn köşkünde, cumhurbaşkanı, başbakan, kimi başbakan yardımcıları ve bazı AK Parti Genel Başkan yardımcılarının katılımıyla yapılan 2015'in son önemli toplantısının konusu anayasa hazırlıklarıydı. Bunu takiben Başbakan Davutoğlu ilk yolculuğunda gazetecilerle görüşmesinde anayasa ve onunla bağlantılı olarak başkanlık rejimini bir numaralı gündem maddesi haline getirdi ve hükümet açısından bir seferberliğe start verdi. AK Parti'den gelen açıklamalar, parlamentoda uzlaşma komisyonunun yeniden hayata geçirilmesi için yeni adımlar oldu. Ayrıca cumhurbaşkanlığının da farklı bir seferberliğe hazırlandığı biliniyor. Erdoğan'ın başkanlık rejimi fikrinin toplumda demlenmesi evresini arama konferansı gibi farklı tekniklerle başlatacağı bu konudaki ilk ipuçları.

Yaşanan büyük bir değişim dönemi sonrası, Türkiye'nin hem bunları tashih ederek kuşatacak, hem eskiden kalan tortuları silecek yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu açık.

Anayasa ise her şeyden önce yeni bir toplumsal sözleşme demek.

Bu, aynı zamanda ideal olarak Türkiye'nin kapsayıcı demokratik bir vatandaşlık kavramının benimsenmesi, genişleyen hak ve özgürlük alanları, iç işleyişi hukuk devleti ilkeleri içinde yetki devri üzerine kurulu, kuvvetler ayrılığı ilkesini gerçekten çalıştırabilecek bir sistem demek.

Başkanlık rejimi meselesi de, kabul etmek gerekir ki, tüm bu gereklerin yanında cumhurbaşkanını halkın seçmesi sonrası gelinen anayasal karmaşayla kaçınılmaz bir tartışma. Tayyip Erdoğan'ın AK Parti'nin doğal liderliğini sürdürmesi, yürütme gücünün asli merkezi olmayı tercih etmesiyle, “rejim” açısından bir düzelme yaşanması gerektiği muhakkak. Tam parlamenter sisteme geri dönüş, taraflı cumhurbaşkanı, başkanlık sistemi şu anda karşımızda duran alternatifler...

Kağıt üzerinde işler belli konularda mutabakat sağlanırsa çok karmaşık değil.

Ancak ortada ciddi bir sorun var. O da, Türkiye'nin basın, akademisyeni, siyasetçisiyle tüm bu tartışmaları tek kişiye, kah onu destekleyerek kah ondan endişe duyarak ele almasıdır. Dolayısıyla yönetim modellerini ne olduğunu tartışmadan, hangi modelin Türkiye'ye uygun olduğu belirlemeye çalışmasıdır.

Türkiye kendisine has toplumsal ve siyasi dokuya sahip bir ülke. Eğer sivil otorite gerçekten ilk kez yeni bir anayasa yapma şansını yakalayabilecekse, önemli olan önce kendi yapısına uygun bir toplumsal sözleşme ve anayasa modeli hazırlamak sorusunun sorulmasıdır.

Peki nasıl bir ülke burası?
Zor bir coğrafyada, zorlu bir imparatorluk mirası üzerinde oturan bir ülke. Toplum olmaya ve toplumsal mutabakatlara dair derin sorunları olan, toplumsal dokusu parçalı bir diyar. Bu topraklarda, bölgesel, kültürel, yerel, etnik farklı toplulukların zihniyet, beklenti, talep ve siyaset düzeyinde birbirine değmeden, yan yana yaşadıkları Osmanlı'nın milletler sistemi âdeta yeni bir yüzle devam eder. Cemaatçi bir siyasi kültüre sahibizdir. Siyasetten anladığımız, kişinin kendi topluluğu içinde özel alanını genişletmesi, daha önemlisi, bir topluluğun yaşam alanını diğerlerinin aleyhine keyfi olarak genişletilmesidir. Doğal olarak bu durumda cemaat içi dayanışma, cemaatler arası kuralsız yarışma siyasi anlayışımızın temelini oluşturur. Böyle olunca eylem ve arayışlarımızı kural ve ilke yerine kaba çıkar ve faydacılık yönlendirir. Siyasi mekanizmanın kaynak dağıtma üzerine kurulu olması, bu yüzdendir. Rejimin formatı hukuk devleti ve demokrasi üzerine otursa da geleneksel olarak otoriter bir devlet, kişiselliğin kurumlaşmayı ezdiği ataerkil bir siyaset geleneğimiz vardır.

Ve asli soru:
Nasıl bir anayasa bu siyasi kültürün dengeli ve denetim üzerine kurulu bir kuvvetler ayrılığı dokusu üretmesine yardım eder?
Mesele verili modeller değildir. Mesele, toplumsal bünye sorunlarını tek tek ele alarak her bir kuvvetin, yürütmenin, yargının, yasamanın oluşumu esnasında soru haline getirmek, bünyesel sorunları bertaraf edecek yollar bulmaktır.

Türkiye buna yakın duruyor mu?
Yanıt sizin...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums