- 12.09.2011 00:00
1936’da yeni bir Vakıflar Kanunu çıkarılır. Bu kanuna göre; eğitim, hayır, din hizmetleri gören azınlık vakıfları, akar ve gayrimenkullerine ilişkin beyannameleri Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne teslim edeceklerdir. | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Vakıflar bu kurala uyar, edindikleri yeni mülkleri de bu listelere işler. Ancak 1974 yılı gelince işler bir anda değişir. Bu beyannameler birer ‘vakfiye’ hâline getirilir. Yani yeni mülk alınmasına izin verilmez. Hatta, 1936’dan sonra edinilmiş mülkler, Ermeni kurumlarının elinden alınıp eski sahiplerine iade edilmeye başlanır. Neden, nasıl derseniz… Bir Yargıtay kararıyla... Karar, bu ülkenin nüfus cüzdanını taşıyan, devletine vergi ödeyen, askerlik yapan Ermeni vatandaşların kurup yönettikleri vakıfları ‘yabancı’ statüsüyle tanımladığı için... Ermeni cemaatine bir yabancı cemaat muamelesi yaptığı için... 1974’te Yargıtay Hukuk Genel Kurulu “36 Beyannamesi’nde bulunmayan malların sonradan edinilemeyeceği” kararını gerçekten şu gerekçeyle vermişti: “Türk olmayanların meydana getirdikleri tüzel kişiliklerin taşınmaz mal edinmeleri yasaklanmıştır. Çünkü, tüzel kişiler gerçek kişilere oranla daha güçlü oldukları için, bunların taşınmaz mal edinmelerinin kısıtlanmamış olması halinde, devletin çeşitli tehlikelerle karşılaşacağı ve türlü sakıncalar doğabileceği açıktır. Bu nedenle de karşılıklı olmak şartıyla yabancı gerçek kişilerin Türkiye’de satın alma veya miras yolu ile taşınmaz mal edinmeleri mümkün kılınmış olduğu halde, tüzel kişiler bundan yoksun bırakılmışlardır.” Ermeni, Rum, Musevi kökenli yurttaşlara Türk vatandaşı muamelesi yapmaktan kaçınan bu karar, daha sonra benzer davalara emsal teşkil edecekti. Vakıflara ait mallar ellerinden bir bir alınmış, eski sahiplerine iade edilmişti. Bu karar ve uygulamalar ne ifade ediyordu? Gayrimüslim vatandaşlarımıza ödevleri konusunda Türk, hakları konusunda yabancı muamelesi yapmak ne demeye gelirdi? Bırakın demokrasiyi… Lozan’ın 39. maddesi dahi “Müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk vatandaşları, Müslümanların yararlandıkları aynı yurttaşlık ve siyasal haklardan yararlanacaklardır.” demiyor muydu? 42. madde, “Türk hükümeti (azınlıkların) yeni dinî kurum ve hayır kurumu kurulması için, bu nitelikteki öteki özel kurumlara sağlanmış gerekli kolaylıklardan hiçbirini esirgemeyecektir.”ibaresini taşımıyor muydu? Aslında soruların yanıtı basitti. Türk uluslaşması, Müslümanlar dışındaki grupları dışlayan, kovan, kültürel izlerini silen, mallarına el koyan, Türkleştiren bir hat izlemişti… 2. Balkan Savaşı’ndan sonra Yunanistan’a kaçan binlerce Rum’un, 1915’te tehcir edilen milyona varan sayıda Ermeni’nin yaşadıkları, ilk açık uygulamalardı. Bunu mübadele takip etti… Ardından cumhuriyet dönemindeki sermayeyi Türkleştirme politikaları geldi… 1934 Edirne olayları ve 1942 Varlık Vergisi sonunda mallar el değiştirdi. 1964’te Rumlar sınır dışı edildi. Kiliselere, kilise kalıntılarına tarihî eser olarak bile yıllarca el sürülemedi, yok olmaya bırakıldı. Ramazanın son günü Türkiye’de bu açıdan bir çığır açıldı. Hükümet, aldığı bir kararla kanun hükmünde kararname çıkararak azınlık vakıflarının 1936’dan sonra edindikleri ve 1974’ten sonra Hazine’ye devredilen gayrimenkullerinin geri verileceğini açıkladı. Bu kararın ne anlam ifade ettiğini ve neden alındığını en güzel ve çarpıcı biçimde açıklayan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun sözleri oldu. “Bu, eşit vatandaş hukukuna sahip olduğumuz vatandaşlarımızın hukuklarının iadesidir.” diyordu Davutoğlu… Bu karar elbet cemaat vakıfları ve gayrimüslim vatandaşlar açısından hem fiilî hem sembolik olarak çok önemli. Bir o kadar önemli olan da Türkiye’deki eksik vatandaşlık hâlinin önemli bir aracının ortadan kaldırılmasıdır. Vatandaşlık anlayışımızda garipliğin, antidemokratik bir hâlin düzeltilmesidir. Çığır bunun için açılmıştır. Bu mesele, bir demokrasi meselesiydi, vatandaşlık anlayışımızın demokratikleşmesi istikametinde önemli bir adımdı. Atıldı… Bu adım, devrim gibi bir adımdı, bir geleneğe son verme iradesiydi, gerçekleşti… Mimarlarını kutlamak gerek...
|
Yorum Yap