- 2.06.2011 00:00
Seçimlerde partilerin alacakları oy oranları belli...
Ama seçim sonrası tutturacakları güzergâhı şimdiden kestirmek mümkün değil.
BDP, örneğin, 2002-2007 arasındaki oy oranı ve milletvekili sayısının üzerine çıkacak, buna şüphe yok. Ancak bu partinin seçim sonrası politikası, sistemin diğer aktörleriyle konuşmak, uzlaşma ve mutabakat arama üzerine mi şekillenecek yoksa çatışmacı, zorlayıcı ve kendi başına hareket etme arayışı mı öne çıkacak?
Yanıtları henüz bilmiyoruz.
CHP...
Bu partideki gelişmeler düne oranla ve Türkiye adına daha çok umut veriyor, buna şüphe yok.
Kabul etmek gerekir ki, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun parça parça çıkışlarla, bir ileri iki geri adımlarla dile getirdiği politik tavır, yerini, seçim kampanyasının son 15 gününde hızlanan bir söylem inşasına bıraktı.
CHP'nin asker-sivil sorunu, yerel yönetim reformu, Kürt meselesi açık ve somut önerilerle üzerinden şekillenen yeni siyasi dili, en azından şimdiden bu partinin laikçi-militarist ve her tür değişim girdisinden irite olan bakış açısını bir ölçüde dindirme ve geri plana attı.
CHP bunun devamını getirebilecek midir?
Bunu zaman gösterecek...
Bu siyasi partinin bugünü kadar beklentilerin hemen hiç birini karşılamadığı, pek çok kez hayal kırıklığı yarattığı çıplak bir gerçek.
Ama şu haliyle bile bu parti içinde yaşanan gelişmelerden demokrasi ve demokratikleşme adına memnun olmamak mümkün değildir.
Ve AK Parti...
Son sekiz yılda Türkiye'de muhafazakâr kesimin toplumsal dönüşümünün kılavuzu olmuş, Türkiye'nin en keskin virajını almasını sağlamış, demokratikleşmesini projelendirmiş AK Parti nerede duruyor?
AK Parti denizinde "Atak Demokrasi Havası" bir ölçüde sona ermiş görünüyor. Bu siyasi parti seçim kampanyasını, daha çok, dün gerçekleştirdiği demokratik hamlelere yaslanarak, bugüne ve yarına dair daha sistemci, daha muhafazakâr mesajlar vererek yürütüyor. 45-50 bandı arasında seyreden oy oranının rahatlığıyla hareket ediyor. "Hizmet, yatırım, refah" üçlüsü kurulu mantığın dışına hemen hiç çıkmıyor.
Bu durumdan da demokrasi ve demokratikleşme adına endişe duymamak mümkün değildir...
İki parti, CHP ve AK Parti, arka arkaya Diyarbakır mitingleri yaptılar ve yukarıda çizdiğimiz görüntüye uygun davrandılar.
9 yıl sonra Diyarbakır'da miting düzenleyen CHP, yeni diline uygun önerilerle Kürtlerin karşısına çıktı. Geçmişin faili meçhul cinayetlerini araştıracak hakikat komisyonları kurmak, yerel yönetimler yetkilerini arttırmak, ana dilde öğrenim meselesini çözmek gibi önerilerini açıkladı.
Buna karşın AK Parti, önce onlar için yaptıklarını hatırlattı Kürtlere. Bugüne ve yarına dair iki hususu öne çıkardı başbakan:
Bir yandan BDP'yi, bu partinin talep ve temsil ettiklerini cepheden karşısına aldı. "BDP Terör Partisi" vurgusuyla yaptığı "fazla", meşruiyetçi olmayan", "aşırı güvenlikçi" bir ayar yolu tuttuturdu.
Öte yandan muhafazakar (daha doğrusu din ve dindar eksenli) bir söylem ile hizmet üzerine oturan siyaset iç içe soktu. Sistemci ve kalkınmacı bir iz sürdü.
Yeni dönemin üç önemli aktörünün görüntüleri böyle...
Ancak hemen şunu belirtelim:
BDP stratejik ve taktik hamlelerini her an değiştirmekle bilinen bir siyasi parti, izleyeceği yol seçim sonrası İmralı'nın tavrıyla yakından ilgili olacak...
CHP'nin girdiği yol iyi, ama daha alacağı çok ama çok uzun bir mesafe bulunuyor.
AK Parti'nin bugüne kadar varlığı kuşatan ve meşruiyeti sağlayan reformculuktan geri düşmesi bir çırpıda geri düşmesi söz konusu değil.
Evet büyük finale az kaldı ama asıl önemli olan final sonrası olacak...
Ve bu konuda hüküm süren husus belirsizlik...
Yorum Yap