Küresel oyunu nasıl bozarız?

  • 21.12.2016 00:00

 Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov, Ankara'da katıldığı bir fotoğraf sergisinde FETÖ üyesi olduğu belirtilen Mevlüt Mert Yalçıntaş'ın silahlı saldırısına uğradı.

7 Aralık'ta çarşı iznine çıkan askerlerin bulunduğu halk otobüsüne patlayıcı yüklü araçla terör saldırısı düzenlendi. Bir hafta öncesinde ise İstanbul Beşiktaş'taki saldırıda 40'tan fazla insanımız hayatını kaybetti. Fırat Kalkanı Operasyonu ile fiili bir savaşın içindeyiz. Ayrıca Suriye krizinin başlangıcından itibaren bölgesel-kültürel yakınlık, tarihsel bütünlük ve insanî yönü ile mevzunun bir parçasıyız. En son 15 Temmuz darbe girişimi ile içerideki yoğunluk eşik atlarken bölgesel-küresel gelişmelerle eklemlenen bu vaziyet hem şartların ağırlığını hem de tarihin kritik bir evresinden geçtiğimiz hususunu gösteriyor.

Bugün yaşanan gelişmeler bizleri reel-politiğin içinde konum almaya zorlarken diğer taraftan üzerinde ayakta durmaya çalıştığımız zeminin de ne kadar puslu ve oynak olduğu görülüyor. Kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı bu hengâmede adım adım Türkiye'yi bir “yönetilemezlik parkuru”na savurmaya çabalayan politikaların devreye sokulduğunu gözlemliyoruz.

Türkiye'nin Soğuk Savaş dönemi boyunca kendi içinde enerji tüketerek vakit öldürdüğü görece stabil dünya dinamiği bugün yeni bir denge arayışında dalgalanırken Türkiye'yi yokladığı görülmektedir. Dolayısıyla yaşanan gelişmelerin izim açımızdan yeni risk alanlarını ortaya çıkardığı söylenebilir. Riskleri etkisiz kılmamız bizim aktör olarak oyun oynama becerimize, işlevsel bir siyaset üretip üretemememize bağlı olarak şekillenecek ve Türkiye'nin bir iddia ve imkân olarak kalıp kalmayacağını belirleyecektir.

Küresel ve bölgesel gelişmelerin tek aktörün, tek cephenin beklentilerine göre şekillenemeyeceği görülüyor. Dolayısıyla yüzbinlerce insanın canına, milyonlarcasının bölge ülkelerine saçılmasına ve binlerce yıllık mazisi olan şehirlerin enkaza dönüşmesine neden olan savaşın yayılımına ilişkin küresel bir kundakçılık durumuyla karşı karşıyayız. Saadetlerini başkalarının canı üzerine kuran insanlığın süflî damarının yeni bir kabarma yaşadığı bu düzlemde Türkiye'nin pozisyonu, stratejisi, söylemi, diplomasisi ve ilişki ağıyla hem güvenliğini hem de geleceğini sadra şifa olacak şekilde emniyet alına alacak bir konumlanışı dayatıyor.

Yüzyıl öncesinin varlık-yokluk sıkışmasını ve iki yüzyılı aşkın süredir devam eden özgüven yoksunluklu geri çekilmenin trajedisini bünyesinde barındıran hafızanın gel-gitlerinde kaybolmamak gerekiyor. Paranoyaya düşürücü bu arka plan aynı zamanda güç odaklarının kundaklamakta mahir oldukları bir yumuşak yanı işaret ediyor. Diğer taraftan bu tarihsel hikâye aynı zamanda içeride bütünleşmeyi, oydaşmayı tahrip ederek manevra kabiliyetini düşürüyor. Özellikle iç yapımızdan neşet eden ve bugün küresel arenanın kullanışlı figürlerine dönüşen FETÖ ve PKK gibi yapılar bölgesel-küresel gelişmelere paralel olarak hem bölgesel alanımızı daraltarak güç devşirmeye hem de içeride Türkiye'yi takatsiz bırakarak işlevsiz kılmaya çabalamaktadırlar. Hem içerideki bu operasyonlara karşı hem de bölgesel ve küresel oyuna dönük “seferberlik” gerekiyor. Dolayısıyla sahici ve meşru bir siyaset; güç, imkân ve riskleri gözeten bir strateji ve kamu diplomasisini etkin yürüten, içeriye ve dışarıya dönük kucaklayıcı bir dile ihtiyaç var. İç gerilimlerimizin arttığı, ayrışma alanlarımızın küresel hesaplaşma dinamiğine eklemlendiği bir süreçte buna ihtiyaç olduğu açıktır.

Yüzyıl önce yaşadığımız Enver'in dışa açılarak kurtulmayı ümit eden hayalciliği ile Kemalistlerin içe kapanan özgüvensiz reel-politiğinden ders alarak tarihsel-kültürel derinliğimizde karşılığı olan coğrafya ile buluşmayı mümkün kılacak yaşam-kurucu pratikleri önceleyerek ilerlemek gerekiyor.

Bugünün çatışmasının ne dünyanın başı ne de dünyanın sonu olduğunu kavrayarak hayatın cihat ve imandan müteşekkil olduğu şuuruyla yol almak vaktidir. Her şeyi araçsallaştırmakta beis görmeyen bu karanlık enformasyon taşkınlığında aklımızı muhafaza etmek, ülkeyi yönetilebilir vaziyette tutmak önemli bir mesele olarak önümüzde duruyor.

Siyasal, hukukî, ekonomik ve askerî saldırıların hedefinde olan bir ülkenin tek dayanak noktası olan toplumun-halkın akıl ve sağduyuyla, basiret ve ferasetle yönetilmesi gerekiyor. Bu dayanak noktasına kazma vuruluyor, onun direncine, akıl ve duygusuna, irade ve inancına operasyon çekiliyor. Dikkat etmeliyiz. Dikkatli olmalıyız. Dikkat, sadece hamaseti köpürten bir yaklaşım ile değil; açık, samimi, sahici bir siyaset ile olabilir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums