- 13.05.2015 00:00
Nazi toplama kamplarının ilginç bir özelliği kampta görevli subayların evlerinin de kamp içerisinde bulunmasıydı.
Düşünsenize sabahtan akşama kadar işkenceye memur bir subay, işkencenin ötesinde nice cana kıyan, kadın, çocuk binlerce insanı diri diri yakmaya götüren kişiler olarak mesaileri bitince kampın diğer ucundaki sıcak yuvalarına gidiyorlar.
Onları bekleyen eş ve çocuklarına kavuşuyorlar.
Çocuklarıyla oynayıp birlikte akşam yemeklerini yiyorlar.
Sofrada dua edip birlikte o evde uyuyorlar.
Ertesi gün sabah, baba mesaisine başlıyor ve akşama kadar işkenceci kimliğine bürünerek bir sürü caniliğe imza attıktan sonra tekrar evine dönüyor.
Ve bu böyle sürüp gidiyor.
*
12 Eylül cuntasının mimarı Kenan Evren 98 yaşında öldü.
Ölümünün ardından gözler 12 Eylül’ün mağdurlarına çevrildi. Onların yaşadıkları onca acıdan sonra bu ölümü nasıl karşıladıklarına bakıldı. Tepkiler ölüm haberinin ardından hızla gelmeye başlarken bir televizyon programının canlı yayına katılan bir konuk dikkat çekiciydi.
Bu kişi Kenan Evren’in kızı Şenay Gürvit’ten başkası değildi.
Gürvit’in "70 milyonun 60 milyonu Evren Paşa diye takdirle anıyor. Geri kalan 10 milyon da ne derse desin hiç bir önemi yok" sözleri ile babasının yaptıkları konusunda aile olarak hiç bir “ vicdani muhasebe içinde olmadıklarını, içlerinin çok rahat olduğunu” söylemesi onun öne çıkan sözleriydi.
Gürvit Kenan Evren’i “kimseyi üzmek istemeyen, babacan, çok iyi bir baba” olarak tanımladı.
Kenan Evren’in kızı Şenay Gürvit’i kızını dinlerken Auschwitz’in bir ucuna iliştirilmiş evlerinde akşam kampta görevli babalarının eve dönüşünü bekleyen subay çocukları aklıma geldi.
Şaşırtıcı olan bir çocuğun gözünde babasının ne olduğundan çok işkenceyi ve aile saadetini aynı akşama sığdırabilen, çocuğunun başını okşarken başka bir çocuğu fırında yanması için hazırlayabilen…
Evet, evet bütün bunları yapabilenin aynı insan olduğunu düşünmek dehşet verici…
Katıldığı bir televizyon programında idam kararlarından söz ederken “Elimiz titremedi” diyordu Kenan Evren. Kim bilir belki de o kararların verildiği akşam Şenay Gürvit ile her zamanki gibi sıradan bir akşam sofrasında baba-kız sohbet bile etmişlerdi…
*
İsrail’de Falaşa’ların isyanı sürerken Netanyahu polisten dayak yiyen Etiyopya asıllı askerle görüştü. Netanyahu dayak yiyen askerin görüntülerini izlerken “Şok oldum.” diyordu. “Kötü muamele iddialarının inceleneceği" vaadinde bulunuyordu.
Netanyahu’nun başbakanlık yaptığı ülke 50 yıldır kadın, çocuk dinlemeden öldürüyorken bir polis tarafından darp edilen bir İsrail askerinin görüntüsü Netanyahu’yu “şok” edebiliyordu.
Aynı Netanyahu “Filistinli gençlerin ölmesi yetmez, onları doğuran anneleri de öldürün!” diyen Ayelet Shaked’in Adalet Bakanı olduğu bir ülkenin başbakanıydı.
Ayalet Shaked de belki bir annedir. Bu ve buna benzer sözleri söyledikten sonra akşam evine gidiyor, çocuklarının başını okşuyordur. Belki de çocukları için belki dünyanın en iyi annesi bile olabilir.
*
Nasıl bir görev tanımı, nasıl bir vazife bilinci, nasıl bir inanç, nasıl bir ideoloji insanı insana bu denli yabancılaştırabilir?
İnsan bu kıyamet gibi yabancılaşmayla nasıl bir ömür sdürebilir?
İyi babalar, şefkatli anneler başkasının çocukları söz konusu olduğunda nasıl acımasız birer katile dönüşebilirler?
Herkesin, hepimizin büyük imtihanıdır bu!
İnsanlığın ve insanlığımızın…
@_aydinali
Yorum Yap