- 4.02.2017 00:00
Önce işi gücü bırakın ve şu linke bir bakın: „İşveren de işçi de tehlike altında“ diyor!
http://www.milliyet.com.tr/beyaz-yakalilar-dikkat--ekonomi-2389420/ Yani bir bütün olarak kapitalist sistemin tehlike altında olduğunu söylüyor!.. Sonra da 291. sayfadan itibaren 2005’te yayınlanan benim çalışmayı okuyun .http://www.aktolga.de/t5.pdf Başka türlü dünya nereye gidiyor sorusuna cevap veremezsiniz!..
Ama biz şimdi bugünkü konumuza dönelim!..
Bugün Ali Tarakçı, Elif Çakır, hatta M. Belge ve A. Yadıntaşbaş yazılarinda aynı konuyu işlemişler. „Trump’un Müslümanlara karşı duruşu bütün Amerika’da ve Amerika dışında infiale yol açarken, epeyce bir süredir kendisini İslam’ın koruyucusu pozisyonunda gören Türkiye’den-Türkiye’nin dış politika yapıcılarından- hiç ses çıktığı yok“ diyorlar!.. Ve haklı olarak bu tutumu eleştiriyorlar! Buradaki eleştirilere ben de katılıyorum; ancak!
Şu an varılan noktadaki „suskunluk“ şimdiye kadar izlenen politikanın bizi nereye getirdiğinin şaşkınlığıyla ilgilidir. Bu nedenle, iktidarı „niye susuyorsunuz“ diye suçlamak, sanki şimdiye kadarki İslamcı-Osmanlıcı duruş doğruymuşta, şimdi neden gene aynı duruşu sergilemiyorsunuz anlamına gelebilir ki, böyle bir muhalefet çizgisi bence doğru değildir!.. Bu bizi, Erdoğan’ın ideolojik duruşunu eleştireceğiz derken, yanlış olduğu düşünülen bir politikayı „neden hala savunmuyorsun“ diyerek açmaza sokar!.. Bence tam tersine, "bakın şimdiye kadar izlenen politika bizi nereye getirdi, hiç olmazsa şimdi frene basın da bundan sonrasını kurtarmaya çalışalım" demek gerekiyor. Yani, yapılması gereken, daha önce yapılan yanlışların neden devam ettirilmediğinin hesabını sormak değil, gelinen noktanın altını çizerek, bu açmazdan nasıl kurtulunacağının yolunu göstermek olmalıdır...
Kısacası, bugün Türkiye'nin, Trump'la kavgaya girmek yerine, o kavgayı, asıl muhatap olan küresel sermaye çevrelerine bırakarak, küresel sermayeyi kendi ülkesinde tutmak için daha aktif olmaya yönelmesi gerekiyor. Bunun için de, kuvvetler ayrılığına yer veren, adem-i merkeziyetçiliği esas alan, Kürt sorununu bu zeminde çözmeye çalışan, ekonomiyi emir komuta zinciriyle yönlendirmeye çalışmak yerine, bu işi küreselleşme sürecinin dinamiklerini iyi bilen uzmanlara bırakan, tarihsel bir uzlaşma zeminde herkesi kucaklayan yeni bir politikaya yönelmesi gerekiyor...
Ne demek istediğim açık sanıyorum: Şu ana kadar izlenen ve iflas eden İslamcı-İslamın koruyucusu-Osmanlıcı-milliyetçi politikada israr etmenin kimseye-AK Parti’ye de, Erdoğan’a da, Müslümanlara da-bir faydası yoktur. Siyaseti din ekseninden çıkararak, çözümü, 21.yy dinamiklerini esas alan bir duruşta aramak gerekiyor, yoksa Türkiye girilen bu labirentin içinde patinaj yapmaya devam eder durur (bir kaç yıl önce „yedirmeyeceğiz, yedirmeyeceğiz derken siz bu adamı yedireceksiniz“ diye bir yazı yazmıştın bu ara nedense aklıma hep o geliyor!..)
Türkiye şu an tam bir dönüm-yeniden karar verme- noktasında. Son birkaç yıldır girilen İslamcı-Osmanlıcı-milliyetçi politika Rus uçağının düşürülmesinden sonra aslında iflas etmişti. Erdoğan Ruslar'dan özür dileyip İsrail'le ilişkileri düzelterek reel politik zemininde mecburen doğru kararlar almıştır! Ama, sayın Erdoğan ve çevresi henüz daha nerede yanlış yapmaya başladıklarını görme noktasında değiller; bu yüzden de içine girilen ideolojik politikanın ana ekseni henüz daha değişmedi. Yani, o antika-ideolojik duruştan hala umutlular! Bu noktada onları, „iyice batağa girsinler“ diye kışkırtmak yerine, tam tersine, „bakın hala geç sayılmaz“ diyerek çıkış yoluna işaret etmek gerekiyor…
Ama tabi sadece böyle „yol göstericilikle“ de olmuyor bu iş!.. Bazı şeylerin yaşayarak görülmesi de gerekiyor!.. Öyle sanıyorum ki, kendisine bağlanan son umutları da silip süpürerek Trump onlara bu imkanı sağlayacak!!..
İşte tam bu noktada ben diyorum ki, aman dikkat edelim de bu sefer Trump'a karşı da bir savaş başlatılmasın!!.. O kadar çok yanlış yapıldı ki, içine girilen ideolojik süreç birilerini neredeyse Trump'tan medet ummaya kadar götürmüştü, şu an onlar, “sen de mi Brütüs” diyerek bunun şaşkınlığı içindeler!..
Yapılacak şey, muhalefete hakim olan "daha beter olun" mantığıyla hareket etmek değil, Türkiye’nin yanlıştan dönmesi için yardımcı olmaya çalışmaktır...
Bizim duruşumuzun Beyaztürk muhalefetten farkı belki de tam bu noktadadır!...
NOT: Bakın son bir nokta daha!.. Şu an Merkel Türkiye'de ve Erdoğan'la görüşüyor. Hava akşama belli olur!.. Ben bu görüşmeyi çok önemsiyorum. Merkel şu an Avrupa’dan çıkan en olumlu ses ve büyük bir ihtimalle Erdoğan'a elini uzatacak, gel bu çukurdan birlikte çıkalım diyecek!.. Çünkü, Trump'un gölgesi Avrupa Birliği'ni bile "varoluşsal" bir korkuya yöneltti!.. Bence Türkiye için büyük bir fırsat bu!..
Madem reel politiğe göre tavır alınıyor, sayın Erdoğan için şu an yapacak tek bir şey var: Meclisten geçen anayasa değişikliği taslağını meclise geri göndermek ve daha önce de yaptığı gibi, U dönüşü şeklinde de olsa bir manevra yaparak kulvar değiştirmek (sanıyorum taslak henüz daha imzalanmadı)... Çünkü başka hiçbir çıkış yolu görünmüyor!.. Bu yolda kazanmak, kaybetmek anlamına gelecektir… Eğer Türkiye’nin hala AK Parti’ye ihtiyacı varsa (şu an başka alternatif yok ortada) inşallah taslak geri çekilir, ya da tabi, çekilmezse de Referandumda reddedilir!..
Unutmayalım, Türkiye Trump'la da kapıştığı an Ruslar’ın iyice kucağına düşer!.. Arkasında Amerika olmayan bir Türkiye’yi Ruslar oynatırlar!!.. Batı ile ilişkilerini koparmış bir Türkiye’nin İslam aleminde de yeri olmaz!..
İster misiniz Trump olayı, Türkiye için neyin mümkün olmadığının anlaşılması açısından olumlu-devrimci- sonuçlar doğursun (!) ve Türkiye tekrar terkettiği 21.yy zeminine geri dönmek zorunda kalsın!.. Bence başka yolu da yok... Bunun alternatifi herkese çok pahalıya malolur... Olmaz olmaz demeyin, olmaz olmaz demişler (şu anın görüntüsü içinde bu yağmur duasına benzese de!!), ha gayret Türkiye!..
Yorum Yap