- 15.07.2016 00:00
"TARİHSEL UZLAŞMA" OLARAK İFADE ETMEYE ÇALIŞTIĞIMIZ DEVRIMIN IKINCI AŞAMASINA DOĞRU!...
Önce Başbakan Yıldırım'ı okuyun...
„BAŞBAKAN Binali Yıldırım partisinin Ankara il başkanlığında düzenlenen Siyaset Akademisi programının ilk dersini “Büyük Güç Türkiye” başlığı ile verdi.
“Irak, Suriye, Mısır ile, bölgedeki ülkelerle kavga etmemiz için çok neden yok” dedi…“
http://www.hurriyet.com.tr/misir-ve-suriye-ile-kavga-icin-cok-neden-yok-40141080
Sizce Binali Yıldırım sayın Erdoğan'dan bir sinyal almadan böyle bir konuşma yapabilir mi?...
Sonra da Elif Çakır'ı okuyun!...
http://www.karar.com/yazarlar/elif-cakir/misir-ile-kavga-etmemiz-icin-bir-nedenimiz-yokmus-157
Üç yıldır bıkmadan usanmadan yazıyorum, „Türkiye’ye güvenin, umudunuzu kaybetmeyin, ay gecenin karanlığında doğar“ diye!... Ne dersiniz şafak atıyor mu ne?...
Bakın tekrar yazıyorum:
Bunun adı küresel demokratik devrim sürecidir ve Türkiye’nin başka hiç yolu yoktur; bir kere geriye dönüşü olmayan bu yola girilmiştir; Türkiye bir şekilde kendi kendisiyle hesaplaşmasını tamamlayarak önünü açacak, devrimin ikinci aşamasına geçilecektir…
Neden, neye güvenerek bu kadar kesin konuştum, konuşuyorum? Bu sorunun cevabı Türkiye’nin tarihsel gelişme sürecinin diyalektiğinde gizli… Alın siz de o anahtarı elinize, bakın göreceksiniz açamayacağınız kapı kalmayacak!!...
Türkiye artık küresel süreçlerin ayrılmaz parçası haline gelmiştir. Yani artık hamasetle, ecdadımız edebiyatıyla, ya da „stratejik zihniyetimize“ falan sarılarak bin yıl öncesinin tarihsel devrim diyalektiğine güvenerek bir yere varılamaz!... O zamanın ruhu başkaydı, şimdi başka… Şimdi geçerli olan artık 21.yy’ın ruhu-„stratejik zihniyetidir“- O da aslında çok açık: Bilgi üretmeye dayanıyor işin özü… Bu sayede daha iyi kalitede malları daha ucuza üreterek zenginleşeceksin… o kadar…
Bakın tam bu noktada bir de şu videoyu izleyin (ama mutlaka izleyin!)
https://www.youtube.com/watch?v=SAsC0zifeTU
„E peki nasıl yapacağız bu işi“ falan demeye kalkmayın sakın!... Benim önerim şöyle:
Ama bunun da yolu tabi ÖĞRENME olayını çok iyi kavramaktan geçiyor… http://www.aktolga.de/z4.pdf
Bakın, ben size bir hazine veriyorum aslında; „alın işte“ diyerek önünüze koyuyorum da siz farkında değilsiniz o hazinenin; hala „ecdadımız“ falan diyerek gidip o Sultanlardan medet umuyorsunuz!…
Hiç sevmediğim birşey ama ne yapalım kapitalist toplumda yaşıyoruz mecburen sizin dilinizle konuşmaya çalışalım:
Bizim bugün sahip çıkmamız gereken ecdadımız ilkel komünal toplum mücahidi-tasavvuf erenleri o atalarımızdır… Ve ben sizin-bu toplumun bütün insanlarının-önüne onların stratejik zihniyetini modern bilimle buluşturup çağdaşlaştırarak onları adeta mezarlarından kaldıran-onları kıyam ettiren- çalışmaları koyuyorum. Siz, sizler neye sahip çıkmanız gerektiğinin farkında değilsiniz de hala çıkış yolunu geçmişte arıyorsunuz. Bakın, geçmiş de gelecek de işte burada diyorum ben size!... Bu hazineye sahip çıkın yeter diyorum!… Bilim de burada, tasavvuf da burada diyorum… Hadi bir pas da „solculara „-eski yol arkadaşlarına- atalım; bakın, yaşayan Marksizm de burada!…
Bu üçünün, Tasavvufun, Modern bilimin ve Marksizmin sentezi olarak ortaya çıkan bütün çalışmalar için bir „tık“ yetipte artıyor!!... Durmayın, ileriye doğru bir adım atın yeter diyorum!!... http://aktolga.de/
Evet, gene siyasete dönersek; Türkiye'nin yönünü küresel dinamiklere göre ayarlamaktan başka çaresi-yolu yoktur!...
SORU ŞU ŞİMDİ: (Aslında, bir değil iki soru var şu an ortada)
Birincisi şu: Daha önce (ilk başlarda) mümkündü ama, su son üç yılda atılan adımlardan sonra sayın Erdoğan bu işi-otobanda "u" dönüşü yapma işini-başarabilecek mi?....
İkinci soru da: Hadi o başardı diyelim, tabi bu Türkiye için çok iyi birşey olur... zararın neresinden dönülürse kârdır!... İyi güzel ama bu durumda öteki troller ne olacak, soru bu?... Diyeceksiniz ki, onları kulaklarından tutar indiriverirler aşağıya!!... Tamam, mümkündür diyelim!!... Ama, ya o "mehdi" havasına girenler... "göklerden gelen karara", "kefen giyme" edebiyatına inanarak bu işin arkasına düşenler... onlar ne olacak... onları nasıl hizaya getirecekler?... Ne türden problemler yaratacak onlar?...
(İşte tam bu noktada şimdi bir de Alper'in aşağıdaki yazısını okuyun!...)
http://serbestiyet.com/yazarlar/alper-gormus/dusmansiz-yapamamak-dusmansiz-yapamayanlar-703045
Ne dersiniz, reaksiyona dayanan politikadan (ki bu, devrimin birinci aşamasının özünü oluşturuyordu…) yeni Türkiye’yi inşa politikasına (ikinci aşamaya) dönüş mümkün olacak mı? Sayın Erdoğan „göklerden gelen kararın“ bu yönde olduğunu söyleyebilecek mi?... İnanın, eğer bunu başarırsa küçülmez, tam tersine o zaman gerçek bir lider olur-„başkan“ olur Erdoğan! Ve ben de gider daha önce olduğu gibi tekrar oyumu veririm ona!...http://www.aktolga.de/m53.pdf
Tabi ortaya çıkacak olan bütün bu problemler-trolleri falan halletmek- sayın Erdoğan'ın işi!... O troller nasıl yaratıldıysa onları gene öyle hizaya sokmak onun görevi!!... Ne dersiniz, Osmanlı'nın devşirmeleri gibi havaları alınınca bir anda süt dökmüş kediye dönüverirler mi bunlar acaba??.... ("İç barış, tarihsel uzlaşma" falan deyince bu kadar sinirlenmeleri, iş bu noktaya gelirse kendilerine ihtiyaç kalmayacağını düşündükleri için midir dersiniz!? Bu iş böyledir işte, Osmanlı’ya güvenerek „akıncılığa“ soyunursan, o da tutar „Devletin yüce menfaatleri öyle gerektiriyorsa eğer“ kendini Fatih sanarak bir anda götürüverir adamı!!...)
Evet, bu bir sırat köprüsüdür!... „Ya bu deveyi güdersin, ya bu diyardan gidersin“e benziyor iş!... Karar inşallah deveyi gütme konusunda olur!... Haydi hayırlısı diyelim!...
Kısacası Türkiye gene karar aşamasında... Bir virajı almaya çalışıyor… Daha önce „kemerlerinizi sıkı bağlayın savrulma tehlikesi var“ dediğim zaman kimse bunun ne anlama geldiğini anlayamadığı için birçok kişi savrulup gitmişti o trollerin yoluna…
Şimdi gerçi bu seferki savrulma tekrar insanı doğru yola sokacak cinsten, yani bu sefer kemerlerinizi bağlamasanız da olur diyeceğim ama, gene de siz tedbirli olun!!...
Ya, devrimin birinci aşamasında bir süre daha takılıp kalınacak, sırta giyilen o „kefeni“ çıkarmak mümkün olamayacak, ya da, „ya Allah“ diyerek kefen falan bir yana atılarak kıyam edilip ikinci aşamaya geçilecek!... Haydi hayırlısı!...
Yorum Yap