- 17.01.2016 00:00
Hepsi de jöntürk-solcusu olan "aydınlar" diyorlar ki, "Hendekler ve barikatlar denilen olay bugünkü kargaşanın sebebi değildir. Kürtlere 1919'dan bu yana verilip tutulmayan sözlerin, son olarak da müzakere masasının devrilmesinin yarattığı hayal kırıklığının ve Kürtlere uygulanagelmiş boğucu baskının günümüzdeki koşulları sonucudur"...
Yani deniyor ki, "Kürtlere söz verildiği, ama bu sözler yerine getirilmediği için hendek siyaseti haklıdır; Kürt halkı kahramanca kendisini aldatanlara karşı bu hendeklerin-barikatların arkasında direniyor“!... „Meselenin özü-bugünkü çatışmaların özü- budur. Devlet, haklı taleplerini dile getiren insanları katlederek suç işliyor“!...
Buradan ortaya çıkan sonuç şudur: Eğer „haklı“ isen, kayıtsız şartsız, bu hakkı elde etmek için devlete karşı silahlı mücadele verme- „devrimci halk savaşı“ verme- hakkın doğar, o kadar!...
Evet, sayın Beyaztürk aydınlar; 7 Haziran 2015’e dönüyoruz! Ülkede seçim olmuş ve Kürtleri temsil ettiğini söyleyen parti eşit koşullar altında girdiği seçimlerde 80 milletvekili çıkararak parlamentoya girmiş… Daha sonra, 1 Kasım Seçiminde kendi hataları yüzünden bu rakamın 59’a düşmüş olmasına rağmen bu bir kazanım değil midir sizce? Kürt sorununun çözümü yolunda elde edilen çok önemli bir mevzi değil midir?... „Kürtlere söz verilmişti ama yerine getirilmedi“ diyerek silahlı mücadeleye bahane üretmeye çalışırken bütün bu kazanımların bir çırpıda hendeklere gömülmesine göz yumduğunuzun farkında değil misiniz? Bu soruya cevap verin önce!…
Tamam, Kürtlere verilen sözler yerine getirilmemiş olabilir, bu doğrudur da; ama bu, silaha sarılarak hendeklerin arkasına çekilip „devrimci halk savaşı“ vermenin gerekçesi olabilir mi? Bakın görüyorsunuz, Kürtler artık demokratik sistem içinde „kendilerine verilmeyen“ o haklarını almak için çok önemli mevziler kazanarak ilerliyorlar. Bunun-demokratik sisteme sahip çıkarak elde edilen bütün bu gelişmelerin- hiç önemi yok mu sizce?
Ama, siz de biliyorsunuz ki, aslında meselenin özü bunlar değil artık öyle değil mi?… Yoksa siz gerçekten olayın Kürtlerin demokratik haklarını elde etmeleriyle ilgili olduğunu falan mı düşünüyorsunuz hala!! „Kürt Sorunu“, „Çözüm Süreci“ falan derken meselenin dönüp dolaşılarak Suriye’deki gelişmelerin de ışığında „fırsat bu fırsattır“ denilip Türkiye’de de Rojava usulü „komünler „ kurmaya indirgendiğini bilmeyen kaldı mı bu ülkede?… Sizin istediğiniz de bu mu yoksa? „Demokrasi mücadelesi“, „demokratik özerklik“ falan derken yoksa siz de „Marksizmi geliştirmek“ adına, „komünal yapı“ adı altında, gerçek anlamda özerklikle hiçbir ilişkisi bulunmayan-aslında ne olduğunu kimsenin bilindiğini de sanmadığım- devlet olmayan devletimsi bir yapıyı mı savunuyorsunuz? Bakın size bir link veriyorum açın okuyun orada herşey var! http://www.aktolga.de/a14.pdf
Kendilerine Kürt siyasetçileri diyenlere gelince, onlar ne yaptılar? Onlar da tuttular, edilen bütün o „Türkiyelileşme“ laflarına falan rağmen, daha yeni parlamento bile toplanmadan , "Erdoğan Dolmabahçe Masasını devirdi" diyerekten götürüp bütün bu kazanımları hendeklere gömüverdiler!... Bugün kendinizde ikide bir bildiri yayınlama yetkisini gören siz "aydınlar" bunu eleştirdiniz mi hiç? Ortada hiçbir engel yokken, yani demokratik mücadele yolu açıkken götürüpte süreci hendeklere hapsetmenin yanlış olduğunu söylediniz mi onlara? Niye o zaman da bir bildiri yayınlamadınız? Neden şimdi yayınladığınız bildirilerinizde bu gerçeğin altını çizme zahmetine girmiyorsunuz?...
Kürt siyasetçilerine dönüyorum tekrar: Diyorsunuz ki "bizi savaşa sürükleyen Erdoğan olmuştur"!!... E kardeşim o zaman size, "peki siz de neden bu oyuna geliyorsunuz" demezler mi? "Demezler" diye düşünüyorsunuz her halde!! Kim diyecek ki zaten, o Beyaztürk- "aydınlar" mı?... Bu nedir şimdi? Siz bu ülkenin insanlarını aptal mı sanıyorsunuz?
Hadi bütün bunlar bir yana... Ya Türkiye'de de Rojava usulü komünler kurmak amacıyla masadan kalkmak için zaten fırsat bekleyenlere, "Kürt sorunu falan yoktur" diyerek bu firsatı veren o jakoben damara ne demeli?...
Bunlar, aynı kulvarda bir yarış sahneye koyarak birbirlerine güç katıp hiçbir sonucu olmayan 20.yy kalıntısı antika bir savaş yürütüyorlar!... Bakın, ciddiye alan olmasa kimse o "aydınların" farkında bile olmayacaktı!... Kim ki bunlar, toplumda karşılığı ne bunların? Zaten amaçları da iç kamu oyu falan değil ki; onlar „dışardaki“ dostlarına malzeme sağlamaya çalışıyorlar o kadar! Tabi bir de Beyaztürk aydın olmanın verdiği „herşeyi biz daha iyi biliriz“ ruh hali var! Bunlar muhatap yerine konuldukça, „savaş açılarak“ ciddiye alındıkça, onlara jakobenler olarak bizzat kendinizin kuvvet şırınga ettiğinizin farkında deği misiniz! Tabi onlar da bu fırsatı kullanarak suratlarına geçirdikleri o sahte demokrat maskesiyle kendilerine oyunda yer bulmuş oluyorlar!... Bu noktada herşey, aynen bir arenada cereyan eden „boğa güreşini“ andırıyor!...
Hani bir de tutuklama falan olursa gel keyfim gel!!... Aynen 27 Mayıs öncesinde olduğu gibi!!... Helal olsun vallahi, göz göre göre lades diye buna denir işte!!... Bir avuç Beyaz-jöntürk-jönkürtle, kendini, "göklerden gelen karar"dan ötürü ne yapsa haklı yerine koyan Siyahtürk-jakoben „kavga“ sahneye koyarak koskoca Türkiye'yle oynuyorlar!... Kürtler ve Türkler de seyrediyorlar!... „Öncü savaşı“ denilen şey bu olsa gerek!...
Yorum Yap