- 4.07.2020 00:00
Türkiye’de bir işçi sınıfı vardır ama evrensel anlamda bir kültürünün olmadığını, işçi sınıfının karşıtı olan çağdaş bir burjuvazinin de olmadığı tezini savunanlardanım. Bu ayrı bir tartışma konusu olduğunu belirterek parantezi kapatıp konumuza döneyim.
İşçi sınıfının örgütleri sendikalar ve gerçek özgürlüğün sahibi olan işçiler ve tüm çalışanlar şunu bilsinler ki, ekonomik haklarınızın güvencesi vereceğiniz demokrasi ve hukuk mücadelesi ile teminat altında olur.
Her şeyin güvencesi hukuktur.
Türkiye’nin bir hukuk devleti olmaktan hızla uzaklaştığını uluslarası hukuk endeksinde görüyoruz, Türkiye 126 ülke arasında 109’cu sırada yer alıyor.
İşçi sınıfının örgütleri kazanılmış haklarına yapılan saldırıları geri püskürtmek istiyorsa bunu tek başlarına başarmaları mümkün değil. İşçi sınıfı Demokrasi ve hukuk mücadelesini çağdaş burjuvazi ile işbirliği yapmalıdır.
Son günlerde gündem olan iktidara karşı yollara düşen ve ayaklanan Baroların ‘çoklu baro sistemine,savunma hakkı ve yargı bağımsızlığı’ için verdiği mücadeleye işçi sınıfı aktif destek vermelidir.
Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya da hiç!.
İşçi sınıfı kazanılmış müktesep hakları olan iktidar tarafından gasp edilmek istenen “Kıdem Tazminatlarının fona aktarılması “ için mücadele eylem planlarını mutlaka toplumun farklı kesimlerinin sorunlarıyla birlikte ele almalıdır.
Yargı bağımsızlığı, savunma hakkı, medya ve düşünce özgürlüğü olmazsa olmazları olmalıdır.
İşsizlik,yoksulluk,pahalılık,gelir dağılımındaki adaletsizlik,kayıt dışı ekonomi,sağlık,iş kazaları altında üstü örtülen iş cinayetleri,eğitim ve tarım politikaları karşısında; demokrasiden ve hukuktan yana olan muhalefet partileriyle iktidara karşı işçi sınıfı alternatif çözüm projeleri ortaya koymalı.
İşçi sınıfının örgütleri şunu kafalarına mık gibi çakmalılar, artık ücret sendikacılığını biran önce terk edip toplumun farklı kesimlerinin sorunlarını kendi sorunları gibi sahiplenmelidirler.
Kıdem tazminatı doksan yıllık geçmişi olan ve anayasa ile güvence altına alınmış bir müktesep hak olmasına rağmen, şimdi iktidar tarafından gasp edilmek isteniyor.
Açıkça muktedir ben hak-hukuk tanımam bir anlayışla ülkeyi yönetmek istiyor.
Kazanılmış haklar yok sayılıyor ve el konulmak isteniyorsa buna karşı duruşun yolu da; demokratik yollardan mücadele etmekten geçiyor.Kitlesel demokratik gösteriler hukuk tanımazların oyununu bozmakla kalmaz hadlerini de bildirir.
İşte burada sendikalar örgütsel potansiyellerini, üretimden gelen güçlerini ve grev silahlarını artık çekmeliler.
İşçi sınıfının üyeleri farklı konfederasyon ve sendikalarda örgütlü olmaları, kazanılmış haklarını korumak için bir araya gelmelerinde hiç bir engel yoktur.
Açlık,yoksulluk,işsizlik,temel hak ve özgürlükleridemokrasi mücadelesi çerçevesinde ele alınmalı.Bu saydığımız sorunlar toplumun her kesiminde vücut buluyor ve hastalık gibi tüm vücudu sarıyor.
İşçi sendikaları farklı sendikal politikalarını bu süreçte kendi aralarında öne çıkartmalarının bir anlamı yok;bunu şimdilik askıya almalı ve geçmişe takılmadan ortak çıkarları için bir yolda hedefe yürümelidirler.
Cumhur ittifakının getirmek istediği Tamamlayıcı Emeklilik Sisteminin (TES) hiç bir inandırıcılığı yok.
Neden yok?
Getirecekleri sistemle emekli olacak 60 yaşına gelen işçiye kıdem tazminatının yüzde 25’i peşin ödenecekmiş, geri kalan yüzde 75’de emeklilik aylığına yansıtılacakmış. Bu insanların aklı ile alay etmekten başka bir şey değil buna kargalar bile güler.
İşsizlik fonunda toplanan 132 Milyar lira, şehit ve gaziler için toplanan 400 milyon Lira paraların akibeti ne olduysa..Eğer işçilerin kıdem tazminatları Fona aktarılırsa bu paranın da akibeti yukarıdaki fonda toplanan ama ortada olmayan paranın kaderi gibi olacak.
Fıkra gibi mecliste yaşanıyor:
CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a soruyor “Biz Bize Yeteriz Türkiye’m” sloganıyla başlattığınız bağış kampanyasından şu ana kadar, 2 milyar 100 milyon 418 TL toplanan bu paranın nerede olduğunu soruyor? Fuat Oktay Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına sorun diyor Antmen’e . Alpay Antmen’de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına soruyor,Aile bakanlığı da “internet sitemize bakın” diyor. Milletvekili Bakanlığın internet sitesine giriyor bu konuda hiç bir veri yok.
Nasıl ama bir masal var ya;Su nerede İnek içti İnek nerede dağa kaçtı dağ nerede yandı kül oldu.İşte toplanan paraların akibeti böyle.
Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan kıdem tazminatını fona aktarmak için her türlü yolu deneyecek başka bir şansı yok.Mücadeleye işçi sınıfı ve bileşenleri ona göre hazırlık yapsın şakası yok bu işin.
Ekonomi o kadar kötü ki uzmanlar açıklıyor dip yapmış durumda. Merkez Bankasının üç vardiya çalışarak para bastığı haberleri dolaşıyor ama iktidar çevresi bu haberi yalanlamıyor. Merkez Bankası açıkladı 2020 yılının ilk altı ayında 11 milyar dolar piyasalardan kaçarak yurtdışına çıktı. Nedeni bu ülkede hukuk yok.
Sendikacılar ve işçiler bu saldırıya hazırlıklı olsunlar!.
Muktedir sendikaların ve işçilerin direnişi karşısında istediğini elde edemezse; işçilerle sendikacıları karşı karşıya getirir ve bundan da hiç çekinmez. Sendikacılarla işçilerin aldıkları maaş,ikramiye , huzur haklarının karşılaşmasını yapar.
İşçilerin sendikalara yasal olarak ödedikleri aidatlarla toplana paraları,Sendikaların mal varlıkları olan oteller,sosyal tesisleri ve misafirhaneleri, sendikacıların özel malları gibi gösterip,buralardan işçi kardeşlerimiz değil de, bir avuç sendika ağası sendikacıların yakınlarının yararlandığını..sendikacılar saltanat içinde yaşarken, benim işçi kardeşim buraların kapısından içeri giremiyor diyecek.Yandaş medyasına vereceği bir talimatla bu konuda sekiz sütun üzerinden manşet attırıp,televizyon kanallarında saatlerce program düzenleyip kara propaganda yaptırılacak.Her eylemi ve gösteriyi provake edeceklerdir din,ırk ve mezhep üzerinden başlayıp vatan,toprak bayrak üzerinden bertaraf etmenin yollarını deneyecekler.
Bunu biz 2013 yılında Gezi direnişinde yaşadık. Gezi olaylarını itibarsızlaştırmak için her türlü yalan ve iftirayı yandaş medyada haber diye verdiler.
Kabataş iskelesinde baş örtülü bacıma saldırdılar üstleri çıplak erkekleler üzerine idrarlarını yaptılar yalanı ve mabedimizde içki içtiler iftirasını hatırlatalım. Erdoğan ellerinde bu iddia ettikleri olayların görüntüler var diyordu,aradan yedi yıl geçti hala görüntü yayınlayacaklar.
Bu tür asparagas haberlere hazırlıklı olunmalı.
Erdoğan kendine biat etmeyen bütün meslek kuruluşlarına ve kitle örgütlerine operasyon çekiyor.
Türk Tabipler Birliğini sağlık bilim kurulu toplantılarına aldırmıyor kendine biat etmediği için.Çoklu Baro olayına karşı çıkan Baroların yaşadıkları muktedire biat etmediklerinin sonucu değil mi?
Sarayın sahibi demiyor mu bir taraf olan bertaraf olur diye.
İşçi sınıfı , bileşenleri ve gerçek özgürlüğün sahibi olan milyonlar kazanılmış haklarının gasp edilmesine karşı, mücadele etmekten ve bedel ödemekten kaçınmamalılar.
Gerçek özgürlüğün sahibi olan işçiler ve işçi sınıfının örgütleri üretimden gelen güçlerini,örgütsel potansiyellerini sadece kendi özlük hakları için değil, demokrasi ve hukuk için de mücadele vermeli.
Hukuk, devleti ideolojiden, ırktan ve dinden arındıran, İktidar gücünü sınırlayan ve muhalefetle iktidarı eşit tutan, toplumsal yaşamı kanunlarla belirleyen adalet ve özgürlük dağıtan kavaramın adıdır.
Hiç kimse aklından çıkartmasın kulağına küpe olsun ,Hukuk mutlaka bir gün herkese lazım olacak.
Yorum Yap