- 28.01.2020 00:00
Sanayi toplumunda bir iddia ortaya attığınız da ve karşınızda ki de belgele dediğinde; ya canlı şahidini bulacak veya arşivlere girip gazete, dergi, kitapları tarayarak bir belge ortaya çıkartacaktınız. Bunu bulmak hem çok zordu hem de zaman alırken, daha kötüsü her insanın da imkanı yoktu.. iddianız gündemden düşer kısacası zaman aşımına uğrar, unutulur gider ve söylediğinize pişmanlık duyardınız.
Ama şimdi küreselleşme ile Bilgisayarın arama motoru olarak bilinen Google’ye yazdığınızda kişiden,kuruma,ülkeden, kıtaya kadar ne arıyorsanız; bir tuşla bilgi nehir gibi akıyor,belgeler de çarşaf çarşaf önünüze dökülüyor.Cep telefonu ile de her ortama taşıyorsunuz.
Kanal İstanbul projesi tartışması ile muhalefet ve sosyal medya kullanıcıları Erdoğan’ın siyasal geçmişini, yazılı ve görsel medya da çok yönlü teşhir ediyorlar.
Erdoğan’da bu belgeler karşısında dut yemiş bülbül oluyor.
Hiç kimse bu durum da Erdoğan’ın yerinde olmak istemez.
Erdoğan’a haklı olarak soruyoruz dün söylediklerin mi doğru yoksa bugünkü mü?
Boşuna demiyor Erdoğan ‘Şu Allah’ın Belası Sosyal Medya Yok mu’ diye.
Küreselleşme ve internet gazeteciliği olmasaydı Erdoğan Türkiye’yi dış dünyaya kapatırdı.
Küreselleşme sınırları yıkarak toplumları çoğulculuk kavramı ile tanıştırırken, insanların kimliklerini ortaya çıkartmakla kalmadı, çoğunluk karşısında bireyi de özgürleştiriyor.
İşte Erdoğan’ı sıkıntıya sokan ve kendisine en dişli muhalefet eden küresel çağın getirdikleri, onun argümanları olan internet gazeteciliği ve sosyal medyadır.
Erdoğan Belediye başkanı iken dönemin ANAP’lı kadın Bakan İmren Aykut ile bir TV kanalında tartışıyor İstanbul’da meydana gelen bir afet üzerine; ben bu ilin belediye başkanıyım İstanbul’da benden habersiz hiç bir şey yapamazsınız ve beni aşamazsınız buna müsaade etmem diye haklı olarak tepki gösteriyor. Bunları biz Google buluyor ve internet medyası ile paylaşıyoruz.
İstanbul’a üçüncü köprüyü yapmak bir cinayettir diyordu ama üçüncü köprüyü Erdoğan kendisi yaptı.
Erdoğan bugün mevcut İstanbul Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Kanal İstanbul projesi bir cinayet, yaptırmam demesine karşı ise, sen kim oluyorsun otur oturduğun yerde diye, geçmişte söylediği ile kendini inkar ediyor.
İnternet medyası sayesinde Kanal İstanbul projesinin bir rant olduğunu öğrenmiş olduk. Bu projenin güzergâhından damat Hazine bakanı Berat Albayrak 13 dönüm tarla almış. Kanal İstanbul projesi 2011 yılında gündeme alınıyor, damat ve Erdoğan’ın dostları bu güzergahtan arsayı 2012 yılında almaları tesadüf olamaz. Beş yıl önce buralarda tarlanın metresi 80 TL iken bugün ise metresi 800 ile 1000 TL arasında el değiştiriyor..
Eğer tapu kayıtları bilgisayar ortamına yüklenmeseydi, damadın ve yakınlarının gayri menkullerini, Erdoğan’ın dostu Katar kralının ailesinin aldığı bu arsaları öğrenemezdik. Bu bilgiyi veren Tapu görevlisinin hayatını karartırlardı.
Sözde cebimizden bir TL çıkmadan yaptırdığımız, köprülerin, tünellerin, hava limanlarının ve şehir hastanelerinin nasıl hazineyi soyduğunu da ,internet medyası sayesinde öğreniyoruz.
Bu yapılan işlerin kaça mal olduğunun sorusunun cevabı, bunu söyleyemeyiz bu “Ticari Sır” diyorlar.İnternet medyasından öğreniyoruz ki bu işleri yapan firmalara dava açmak isterseniz ancak Londra mahkemelerine baş vurabiliyor sunuz.Neden?Neden olacak Türkiye’de yargı bağımsız değil.
İnternet sayesinde dünyadaki tüm olumlu ve olumsuz gelişmeleri an be an haberdar oluyoruz.
Küreselleşmenin getirdiği gelir dağılımı uçurumundan ürpertici bir tablo!.
İngiltere Merkezli Uluslararası Yardım Kuruluşu OXFAM, yayınladığı gelir eşitsizliği raporunda..
Dünyanın en zengin 2 bin 153 kişisi dünyada(dünya nüfusu 8 milyar) yaşayan 4 milyar 600 milyon insanın mal varlığına sahip.
Dünyanın en zengin insanı AMAZON Şirketinin sahibi Jeft Bezos’un mal varlığı 116.4 milyar dolar.
Gelir dağılımı adaletsizliği üzerine bir anekdot aktarayım: dostum iktisat profesörü Mehmet Altan ile bu konuda bir telefon görüşmemiz oldu.. Mehmet Altan, gelir dağılımı adaletsizliğini küreselleşme karşısında Bankacılık sistemi sanayi toplumu döneminde kaldı ve sanayi döneminin kuralları ve argümanlarıyla hareket etmesinden dolayı, sermayeyi tabana dağıtamadığına dikkat çekti. Bir de toplum olarak bilgi ekonomisine vurgu yaptı.
Altan’ın tezini teyit eden bir tartışma..
Dünyada ne kadar doların olduğu üzerine farklı rakamlar ortaya atılıyor..
Bir iddia, iddia sahibi ekonomist Dr Osman Uluğay dünyada 115 Trilyon doların dolaşımda olduğunu,115 trilyon doların 85 trilyonunun küreselleşmenin ilk 25 yılında elde edildiğini..
Başka bir tez ise bütçe profesörü arkadaşımız Eser Karakaş dünyada 85 trilyon doların döndüğünü İddia ediyor. Parayı konsolide edecek kayıt altına alacak olan bankacılık sisteminden başka bir kurum olmadığına göre ister istemez ekonomide bütün yollar Bankacılığa çıkıyor. Tabi küreselleşmenin getirdiği kayıt dışı ekonomiyi kontrol altına alan en önemli argümanlardan biri kredi kartı ama,kredi kartını demokrasi ve hukukla tanışmamış, gelişmemiş ülkelerde kredi kartı çok az kullanılıyor.. Kredi kartını az kullananların başında da iki milyar nüfusa sahip,57 İslam ülkeleri geliyor.
Kredi kartı İran’ da geçerli değil, molla rejimi vatandaşlarına kredi kartını kullandırtmıyor.
Hatırlatalım bir dönem Erdoğan’da kredi kartından şikayetçi olmuştu.
Türkiye gelir dağılımı bozukluğunda 180 ülke arasında Meksika ve Şili’den sonra 3’cü ülke.
Türkiye’de toplumun en varlıklı kesimi Milli Gelirin yüzde 54’nü alırken;57 İslam ülkesinde yönetenle yönetilenlerin arasında gelir farkı tam 20 kat olduğunu da, internet medyasından öğreniyoruz.
33 OECD ülkesi arasında gelir dağılımı eşitsizliğinde Türkiye olarak 32. Ülkeyiz. Bunları yazacak ekonomi yazarı merkez medyada yok, bunları internet gazetelerinden, yabancı yayınların çevirisinden ve Google aracılığı ile öğreniyoruz.
Medyanın amiral gemisi olarak bilinen Hürriyet gazetesi el değiştirdikten sonra bu gazetede ekonomi yazarı yok.25 yıl Hürriyet Gazetesinde ekonomi üzerine yazılar yazan yandaşlığı kabul etmeyen gazeteci Erdal Sağlam gazeteden kovuldu.
Küreselleşme sayesinde internet ortamında dünyadaki tüm olumlu olumsuz gelişmeleri anında haberdar oluyoruz.
Türkiye’nin 117 hukuk devleti sırlamasındaki yerinin 109’cu,demokrasi ülkesi sırlamasında 167 ülke arasında 110’cu, basın özgürlüğü sırlamasında yerinin 180 ülke arasında 155,yolsuzlukta Avrupa’da birinci, dünyada ise ikinci sıraya yerleştiğimizi, Uluslararası Şeffaflık Örgütünün 2019 yılı yolsuzluk algı Endeksi’ne göre Türkiye geçen yıla göre 2 puan kaybederek 180 ülke arasında 91. Sıraya gerilediğini, dünyada cezaevlerinde en fazla gazetecinin tutuklu olduğunu, biz bunları Google sayesinde ve internet medyasından öğreniyoruz.
Onların besleme medyası varsa, bizim de internet medyamız var ve her yalanlarını, asparagas haberlerini bertaraf ediyoruz, küreselleşmeyle ortaya çıkan sosyal medya ve e-Gazetecilikle.
Sen çok yaşa emi GOOGLE amca.
Ben yazıyı bitirdiğimde Cumhurbaşkanlığına Bağlı İletişim Daire Başkanlığı muktedire muhalif olan, Birgün ve Evrensel gazetesinde çalışan gazetecilerin, basın kartlarını iptal ettiği haberleri düştü.
İnternet gazeteciliği ve sosyal medya diktatörlerin kabusu oldu.
Not: Elazığ’da depremde ölenlerin yakınlarına baş sağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Dileğimiz Can kaybı sayısının artmaması, depreme karşı da önlemlerin alınmasıdır. M.T.
Yorum Yap