- 6.01.2019 00:00
Savaşlar ölümün geleneğini tersyüz eder.
Savaşın olduğu yerlerde yetişkin erkeklere eceliyle ölmek nasip olmaz.
Normal hayatın sürdüğü barışın olduğu yerlerde gençler yaşlıları toprağa verirken SAVAŞLARDA yaşlılar gençleri toprağa verir.
Savaşların acımasız unutulmaz bir vahşeti vardır ve üzerinden yıllar geçse de izleri hiç kaybolmaz.
Savaş demek ölüm demek..
Savaş demek çocuklar öksüz ve yetim kalırken kadınların dul kalması demek..
Savaş demek insanların sakat kalması demek..
Savaş demek yoksulluk demek..
Savaş demek açlık demek..
Savaş demek yerini yurdunu terk etmek ,başka ülkelerde sokaklarda aç sefil mülteci olarak yaşamak demek.
Savaş demek sadece insanların değil,tüm canlıların savaşın olduğu yerde ölümle burun buruna yaşaması demek..
Savaş demek sağ kalanların ömür boyu tedavisi mümkün olmayan travma geçirmesi demek.
İkinci Dünya savaşı altı yıl sürdü altı yılda 52 milyon insan ölürken, bu 52 milyonun 20 milyonu Sovyet vatandaşıydı.
Savaşın acımasız yüzünü görmeleri için savaş tamtamcılarına Nobelli Rus yazar Svetlana Aleksiyeviç’in “SON TANIKLAR ” adlı sözlü romanını hararetle okumalarını öneririm. Kitap 289 sayfadan ve yüz temadan oluşuyor.
Kitabın hikayesi hikaye de denilmez buna, gerçek yaşanmış katliamların tanıklarının anlattıklarıdır.
1941-45 yılları arasında Hitler ordusunun Belarus’a bağlı Misn şehrinde ve köylerinde havadan ve karadan yaptığı savunmasız insanlara saldırırlar,kadın, çoluk çocuk demeden savunmasız insanların kurşuna dizildiği ve toplu ölümler konu ediliyor bu kitapta..
İkinci dünya savaşını yaşamış ve hayatta olan 100 insanın yaşadıklarına başvurarak savaşın kanlı yüzünü resmetmiş yazar.
Kitapta yazar ikinci dünya savaşında çocuklukları savaşla geçmiş 5 ile 12 yaş arasında savaşın ortasında kalmış, annelerinin ve babalarının kurşuna dizilmelerine tanıklık etmiş, anne ve babalarını minicik elleriyle toprağa vermiş, hala nasıl hayatta kaldığına inanamayan ve yaşamından zevk almayan, aradan geçen bu süreye rağmen, topluma uyum sağlayamayan, gülmenin nasıl olduğunu bilmeyen, insanların gülmesinin anlamsız bulan ve hiç bir aşk yaşamadığını birlikte olmak istediği kadınların kendinden birden uzaklaştığını anlatan, yaşamlarının sonuna gelmiş insanların savaşın nasıl bir vahşet olduğunu okuyacaksınız. Bu kitabı okumaya başladığınızda okuyup okumama konusunda bir tereddüt geçireceğinize hazırlıklı olmalısınız.
Kitabı okumaya başlayınca kesinlikle uyku düzenininiz bozulacak ve inanamayacağınız savaşın vahşetini öğrenecek, bir kaç saniyede kendinize gelemeyeceksiniz.
-Açlıktan bir çocuğun nasıl öldüğünü.
-Annesi ölünce memeyle beslenen kardeşini, altı yaş büyük ablası ölmesin diye olmayan memesi ile kardeşini avutmaya çalıştığını ama, olmayan memesinden süt gelmeyince kardeşinin gözünün önünde nasıl son nefesini verdiğini..
-Savaşın kanlı yüzünü çocuk şöyle anlatıyor annemle saklandık, saklandığımız yer altlı üstlü bir ranzaydı ben ranzanın altındaydım, Hitler ordusu saklandığımız yeri kurşunladılar annemin çığlığın duydum, annem çıkma dedi ve sesi kesildi, annemden akan kanlar üzerime damlıyordu.
-Başka bir çocuk bizi Hitlerin silahlı güçleri köyde çoluk çocuk kadın hepimizi bir ormanlık alana götürdüler ve konuşmayan kadınları kurşuna dizeceklerini ve öldürecekleri kadınlara bir mezar kazdırdılar yani büyük bir çukur ve annelerimizi öldürdükten sonra da, biz çocuklara annelerimizin mezarına toprak attırdılar
-Bir çocuğa soruyorlar savaş ne demek ‘babanızın yanınızda olmadığı zamandır’ diye yanıtlıyor.
-Savaşı yaşamış çocuk ben savaşta yalnızca erkeklerin öldüğünün sanıyordum kadınlar, çocuklar ve hayvanların da öldüğünü öğrendim, oğlağının açlıktan ölmesini de örnek gösteriyor.
-Yaşlı bir adam ölüyor ve yaşlı adamı bir sedyenin üzerine yatırıyorlar, yatan dedeyi gören çocuk soruyor ‘dede niye yatıyor’ diye, ‘öldü’ dediklerinde,’ ama, bugün kimseyi kurşuna dizmedi ki ‘diyor. Çocuk yaşlılıktan dolayı insanların öldüğünü görmemiş ki.
-Yine Hitlerin askerleri köyde bulunan kadınları ve çocuklara şiddet uyguluyor Partizanların ve Yahudilerin nerede saklandıklarını söylemelerini istiyorlar. Eğer yerlerini söylemezlerse kadın çoluk çocuk demeden toplayıp ormana götürüp kurşuna diziyorlar.
Bu savaştan sağ kurtulmuş çocukların yetim hane hikayeleri ise yürek yakıcı. Kurşuna dizilerek öldürüleceğini bilen anneler çocuklarına söylemiyorlar öldürüleceklerini ama, kayıp olursanız diye, anneler çocuklarının boynuna bezden bir kolye dikip içine bir kağıt koyup asıyorlar, çocuklarının adını, baba ve anne adlarını yazıyorlar bunu kaybetmemelerini tembihleyip, kaybolunca bir yetkiliye veya yetim haneye verirsiniz diye..
-Yetimhane de anne ve babalarının yolunu bekleyen çocuklarının anlattıkları insanın tüyleri diken diken oluyor, annesinin ve babasını ölmüş olarak bilen bir çocuğun annesi veya babası ile savaştan sonra buluşması anlatılır gibi değil ancak bu yaşanır.
Eyy savaş tamtamcıları bu kitabı okuyun da görün savaşın nasıl bir vahşet olduğunu.
İnsan okurken savaşı yaşamışların anlattıkları karşısında insanın kanı çekiliyor.
En anlamsız barış anlaşması en kutsal sayılan savaştan daha değerlidir.
Her şeyden daha önemlisi insanlar ölmüyor.
Yorum Yap