- 21.08.2018 00:00
Bu Erdoğan’ın son on yıldır muhalefete uyguladığı ve dahası hakaret ve iftira içeren değişmez söylemidir.
Erdoğan ve taraftarları TL’nin dolar karşısında mum gibi erimesi ve ekonomik krizden çıkış yolu olarak;dış güçler bize ekonomik savaş açtılar, millet olarak bir olmalıyız, ortak akıl ve aynı gemideyiz argümanını devreye soktular..
Tabi bunu farklı yönleriyle yandaş medyası da parlatmaya başladı.
Ülkenin bekasından tutunda, yeni bir ulusal kurtuluş savaşı vermeden ve dış güçlerin ekonomik operasyon senaryoları medyada çok yönlü dolaşıma sokulmuş durumda.
Ülke olarak dolarla yatıp dolarla kalkıyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2010 yılından başlayarak kendisi gibi düşünmeyen ve hükümetinin politikalarını eleştiren her kesimi, ayırt etmeden acımasız en ağır biçimde yaftalamış ve yaftalamaya da hız kesmeden devam ediyor..
Gerek içte gerekse dış politika da sıkıştığı anda Erdoğan ülkeme karşı benim şahsımda milli iradeye yönelik dış ve iç güçler operasyona geçtiği hamasetini devreye sokarak, topluma din ve ırk üzerinden gaz veriyor.Erdoğan’ın hiç özeleştir verdiğiniz duydunuz mu?Yok.
Dış politikada yanlış yoldasın diyen diplomatları aşağılayarak bu monşerler bizim siyasetimiz belirleyemezler ve akılları da ermez diyerek diplomasiyi yok saymıştır..
Yine Suriye politikasının yanlış olduğunu söyleyen ve yazan kim varsa ayırmadan en ağır hakareti yapmış;bunlar katil Esad’ın yanında yer alıyorlar demeye kadar götürmüş,yandaş medyasında muhalefeti hedef tahtasına oturturken,sonunda dış politikası duvara toslamış..
Erdoğan’ın Toplumu kamplaştıran,ayrıştıran,düşmanlaştıran,ötekileştiren hakaret ve iftiralarına alıştık,son söylediğine bakacaksınız.
Batı standartlarında demokrasi ve hukuk talep etmek bile darbecilikle,dış güçlerin uşağı hakaretlerini çok rahat söyleyen biri..
Hukuktan,basın özgürlüğünden yargı bağımsızlığından bahsedenlere bunlar ya bir taraf olur ya da bertaraf,diye tehdit etmelerini unutmuş değiliz..
Kendi partisinin kurucularından Başbakan ve dışişleri bakanlığı yapmış 11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve Başkanlık sistemi, bize göre yerli ve milli olmaz hukukta böyle bir şey yok sözüne; Erdoğan dirhemini yiyen it kudurur misali karşılık vermiştir..Adama bak yav Bay Kemal’ın kayına biniyor yerli ve milli olmazmış bal gibi olur diye Gül’ü yandaş medyasında hedef göstermiş, kavgada söylenmeyecek hakaretler ettirmiştir.
Demokrasi ve hukuktan uzaklaşmanın bedelini ülke dış politikada ve ekonomide ödemeye başlayınca,AB standartlarında hukuk ve demokrasi sesleri çıkmaya başladı.
ABD ile bozulan ilişkiler ve ABD’nin ambargoları;Döviz krizi ile ülkenin kurtuluşunun AB yolunda ilerlemesi,Batı standartlarında bir demokrasi ve hukukla mümkün olur açıklamalarını duyar olduk.
Bu sesleri Akp’nin arka bahçesi TOBB ve TÜSİAD ile yaptığı ortak açıklamalarını medyadan öğrendik.
Birde aynı gemideyiz klişesi var ya.
Gemi metaforu kulağa hoş gelen ama hayatta karşılığı olmayan, hesap vermekten kaçan muktedirlerin söylemi bu..
AB standartlarında bir Demokrasiden yana olanlar bu gemiye hiç binmedi ki, batan gemi de olsun.
Bu gemiyi delen veya deldirenler bu deliği kendileri kapatacaklar, yok öyle yağma Hasanın böreği.
Nerede görülmüş yemeği siz yiyeceksiniz hesabı vatandaş ödeyecek.
Kamu İhale Kanunu(KİHK) 187 defa değiştirerek kamu ihaleleriyle zenginleştirdiğiniz müteahhitlerinizi nerede,kamu bankalarından kredi alarak medya patronu yaptığınız holding sahipleri, ellerini taşın altına sokacaklar.
Neden AB’den uzaklaştınız?
Türkiye AB üyesi bir ülke olsa idi KİHK’ı 187 defa değiştiremezdiniz, çünkü Türkiye bütçesini Bürüksel yapacaktı.
AB bizi bölmek istiyor biz kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz,diye demagoji yapıp!.
Kendi zengininizi ve kendi medyanızı yaratmanızın tek yolu kamu ihaleler ile yaratabilirdiniz, onu da ancak AB müzakerelerinden uzaklaşarak yapardınız ve öyle de yaptınız.
Kopenhag kriterleriyle değil Ankara kriterliyle yol alacağız sözlerini nereye koyacaksınız.
Demokrasinin kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırarak,Parlamentoyu devre dışı bırakıp,yargıyı talimatla çalışır bir duruma getirdiniz..
Muhalefeti rejim karşıtı gören yönetimler, ne kadar seçimle gelirlerse gelsinler meşruiyetleri sorgulanır.
Demokrasilerde muhalefeti yok sayan iktidarlar meşru değildir.
Devleti parti devletine çevirip, ülkeyi bir şirket mantığı ile tek adam sistemi ile yönetmeye başlayıp,liyakatı yok saydınız.
Erdoğan iktidarının ilk yıllarında bir kişi özgür değilse o toplum özgür değil diyordu;partisinin 6. Genel kuruluna, ülkenin üçüncü partisi seçmenden 6 milyon oy almış HDP’yi davet etmiyor; bu anlayışla mı iç barışı sağlayacak, dışarıya güven verecek ekonomide ve siyasette istikrar sağlayacaksınız?
Bu ülkede temel hak ve özgürlükler kesintisiz ve eşit vatandaşlık hukuku uygulanmadıkça,düşünce ve basın özgürlüğü yaşam biçimine dönüşüp, yargı bağımsız olmadığı sürece, toplumsal sorunların hiç birisi çözülemez..Nokta.
Erdoğan hukuk ve demokrasiye döner mi? Bizce çok zor gözüküyor.
Not:Din bezirganlığı yapmayan dinci değil, dindar olan insanların kurban bayramlarını en içten dileklerimle kutluyorum
Yorum Yap