- 10.05.2018 00:00
Yazıda okuduğunuz başlık yeni okuyup bitirdiğim ve edebi lezzet aldığım bir romanın adı..
Kirliydi Kar’ın Yazarı:Georges Sımenon,polisiyenin ustalarından ve 20. Yüz yılın en büyük edebiyatçılarından biri olarak gösteriliyor..
Roman Everest yayınlarından çıkmış.
Kirliydi Kar Romanını Türkçeye çevirisini Ümit Moran Altan(Mehmet Altan’ın eşi) yapmış.
Roman 262 sayfa.
Bu roman hakkında bilgiye Cumhuriyet Gazetesinin Kitap ekinde yazan edebiyat eleştirmenlerinden Celal Metin’in tanıtım yorumundan öğrendim.
Kirliydi Kar’ı Batı edebiyatının içinde gösterilen önden gelen klasiklerden bir olarak tanıtıyordu eleştirmen.
Romanın tanıtımını kitap ekinde okuyunca Ümit Hanımı haberdar ettim..Ümit hanım haberdar olduğunu ama dergiyi bulamadığını söyledi. Gazetenin kitap eki bende var size ulaştırırım dedim.
Bu romanı okuyacağımı söyleyince Ümit Hanım nasıl olsa bir hafta sonra Mehmet’in(Altan) duruşmasında buluşacağız ben sana getiririm dedi ve anlaştık..
Çağlayan Adliyesinde mahkeme koridorunda buluşunca karşılıklı olarak ben dergiyi Ümit hanım da romanı bana verdi..
Romanı kısa süre içerisinde okuyamadım, bitirmem gereken sıraya koyduğum kitaplar vardı bunlardan birisi de, Notos yayınlarından çıkan Çevirisini Bülent Kale’nni yaptığı Arjantinli yazar Hraco QUIROGA’nın “Aşk,Delilik Ve Ölüm Öyküleri” ydi, bu öykü türü kitabı da okumanızı öneririm.
Bir kitabın okunmasında ve beğenilmesinde nasıl editörün etkisi varsa..
Yabancı eserlerin okunması ve tutulmasında, beğenilmesinde de çevirmenlerin çok büyük etkisi ve tartışılmaz katkısı vardır..
Çevirmenin dil zenginliği ve çevirdiği dile eş anlamlı sözcükler türetmesi,bulması başlı başına bir yetenektir.Çevirmenin ustalığı okurla yazar arasından bir yakınlaşma ve diyalog kurdurur.
Ümit hanım da ‘Kirliydi Kar’ romanına bir çevirmen olarak gereken hassasiyeti ve özeni gösterdiğini her cümlede fark ettiriyor.
Kirliydi Kar’ın hikayesi bundan tam 70 yıl önce 1948 yılında ikinci dünya savaşının sürdüğü yıllarda Fransa’nın Alman işgalinde olduğu yıllarda geçiyor.
Bu da romanın bir dünya klasiklerinden olduğunu ortaya koyuyor.
Bir romanın 70 yıldırı okunması edebiyat açısından önemli bir eser olduğunu gösteriyor.
Çetin Altan bir yazar öldükten sonra okunuyorsa o yazarın büyüklüğünü gösterir derdi.
Romanı okurken sıkılmayacaksınız, yazar okurunu da düşünerek ve olayları kısa tutarak veciz cümlelerle okuru kitabın içine atabiliyor.
Yazar Romanın hikayesini Romanın baş kahramanı 19 yaşındaki Frank’ın hayali ve gerçeği etrafında örüyor.
İkinci Dünya savaşı sırasında işgal altındaki Fransa’da ayakta kalmaya çalışan 19 Yaşındaki genç Frank Freidmaier’in suçla tanışmasını,kesif yalnızlığını ve iç dünyasını resmediyor yazar.
Frank’ın Annesi genelev işletmecisi olan Lootte isminde bir kadın. Frank aynı zamanda serseri gibi görünse de olaylar ve sorunlar karşısında yaşının üstünde soğuk kanlı ve olgun bir duruş sergileyen karaktere sahip.
Frank geri dönüşü olmayacak bir yola girerek,her türlü karanlık, kayıt dışı işlerin içinde dolaşırken batağa saplanıyor.. Karaborsa,şantaj,hırsızlık gibi bir yola sürüklenirken kendisini işgalci Alman askerleriyle bağlantılı organize bir olayın içinde bulur kendini Frank..
Romanda yazar açıklık getirmiyor ama Frank’ın elde ettiği Yeşil Kart Frank’a imtiyazlı bir kişilik kazandırır.Polis arama noktalarında Frank Yeşil Kartını gösterince kimse kimlik soramıyor.Frank’a Yeşil Kart geçiş üstünlüğü sağlıyor. Yeşil Kartı Frank’a Frank’ın arkadaşı rütbeli asker olduğu bilinen Fred Kromer temin ediyor.
Frank’ın doğru dürüst bir işi yok ama tomarı ile para taşıyor cebinde,her gün meyhanede içiyor, gezip tozuyor bu paraları Kromer temin ediyor.
Kromer Frank’ın samimi bir arkadaşı Frank’tan üç yaş büyük.Kromer küçük kızlara düşkün bir süpyancı, Kromer’e küçük kızları da Frank ayarlıyor.
Romanın örgüsü,kurgusu ve mekanı ağırlıklı olarak Lotte’nin bir apartman dairesinde işlettiği randevi evinde geçerken..Lotte ile aynı apartmanda oturdukları tranvay sürücüc vatman Holts ve Holts’un kızı sisyy ve Lotte’nin çalıştırdığı Minna,Bertha ve kısa bir süre çalışan çok güzel ve zengin bir ailenin kızı olan Anna arasında dolaşıyor.
Bertha yoksul bir köylü ailesinin kızı ama ailesine zengin bir ailenin yanında yatılı bir hizmetçi olarak çalıştığını söyler.
Frank ,Vatman Holts’u hiç sevmiyor aynı apartmanda oturuyorlar hatta Frank Holts’u öldürmek geliyor içinden ama niçin öldüreceğini de bilmiyor, böyle bir gel,gitleri olan sürekli belinde bir tabancaya dolaşan birisi Frank.
Holts evinden işine işinden evine gelen kızına düşkün bir baba eve gelişlerinde Frankla apartmanda karşılaşmamak için etrafı kolaçan ediyor.
Bu apartmanda geçen hikayelerinden birisi bu apartmanda oturanların kimin ne kadar zengin olduğu mutfaklarından gelen yemek kokusu ile biliniyor.
Tranvay sürücüsü vatman Holts kızı Sissy’le kalıyor,Frank hiç dışarıya çıkmayan Sissy’i çok merak eder ve birgün Holts’un evden çıkması ile evde olan Sissy’nin kapsını çalar, kapıyı Sissy açınca kapatmasına fırsat vermeyerek Frank kapının arasına ayağını koyarak içeri girer ve Sissy korkar ama korkusu birden dağılır Frank ile kısa sohbetten sonra evde oturmaktan sıkılan Sissy, Frank’a ısınır ve Frank Sissy’e çarşıya çıkmayı teklif eder, Sissy’de kabul eder çarşıda dolaşırlarken Sissy Frank’a iyice sokulur ve kısa süre de hiç erkek arkadaşı olmadığından olsa gerek Frank’a karşı şehvet duygusu kabarır Sissy’nin..
Frank o kadar Sissy’den elektrik almaz ama çarşıya çıkmışken bir sinemaya gitmeyi teklif eder Sissy’e, Sssy’de kabul eder,sinema da ışıklar sönüp film başlayınca erkekten gelmesi gereken hareketi Sssy yapar ve Frank’ın dudaklarına asılır, fakat Frank aynı sıcaklığı göstermez ama ayıp olmasın diye karşılık verir.
Sissy Frank’a beni güzel bulmuyor musun diye gözleirnin içine bakarak sorar sinemadan çıkınca,Frank güzelsin benim yapım bu der..
Aslında Frank cinsellik konusunda açlık çeken birisi değil, çünkü annesinin çalıştırdığı genç kadın Minna ile ihtiyaç duydukça sabahlara kadar sevişir,işin garip yanı Minna Frank’a da aşık birisidir.
Frank Minaa’nın rahatsızlığından dolayı sürekli karnını tutmasını alay konusu yapar bu işi seçersen, erkekler rahmini patlatırlar diye de aşağılayıcı espri yapar.
Artık Sissy babası Holts’un işe gitmesi ile Frank’ın evden çıkışını bekler ve beraber yine çarşıya çıkarlar birgün Kromer Frank’la karşılaşınca yanında gördüğü genç kız olan Sissy’i kendisne ayarlamasını ister.
Frank’ta Kromer’e planını anlatır ben Lotte’nin evinde buluşacağım Sissy’le, odanın karanlığında o soyunup p yataga girince beni beklerken Sissy’nin koynuna sen gireceksin der.
Aynen planı uygular Frank, Sissy’le karanlıktaki oda dan birden Frank uzaklaşır ve odanın içinde olan Kromer Sissy’nin koynuna girince, Sisy koynuna giren erkeğin Frank’ın olmadığını anlar ve sehbanın üzerindeki çakmağı çakması ile Kromer’i görmesi birden avazı çıktığı kadar çığlık atar ve Sisy üzerine bir kıyafetini alarak karanlık odadan kendini dışarı atar.
Frank’ın bu aşağılık alçak planı Sissy’de büyük tranva yaratır ve Sissy’i yatağa düşmekle kalmaz hayalleri altüst olur,dokdorlardan aylarca psikolojik destek alır.
Ve gün gelir Frank kirli işlerinin sonunda yakalanır ve içeri atılır çok yönlü bir polis sorgusundan geçer..Frank’ın ziyaretçilerinden doğal olarak en çok annesi Lotte gelir,Lotte Frank’a her şeiy itiraf etmesini, konuşmasını söyler konuşursa ceza almyacağını hatta çıkacağını söylemesine rağmen Frank kabul etmez ama sorgulamalar sürdükçe artık Frank’ın çelişkili ifadeleri kendini ele vermeye başlar.
Bu arada Frank’ın hiç beklemediği ve hep vicdan azabi çektiği sağlığını çok merak ettiği Sissy ile babası Holts’un ziyaretine gelmesidir.
Sissy’nin kendisine hakaret edeceğini düşünürken Sissy’nin Franka seni çok seviyorum demesi Farnk’ı çok duygulandırır ne söyleyeceğini şaşırır,Frank’ın öldürmek istediği tramvay sürücücü vatman Holts’un da Franka sen iyi bir insansın ama insanlığını yerine getiremedin..
Holts Frankaın gözlerinin içine bakarak “İnsan Olmak Zor Zanaattir” deyip son noktayı koyup kızı Sissiy ile Frank’ın yanından ayrılırlar..
Okuyup yorumlamaya çalıştığım Kirliydi Kar Romanı dilerim roman okurlarını meraklandırır.
Yorum Yap