- 1.02.2017 00:00
Edebiyata ilgi duyan roman okurları yazının başlığını görünce hemen akıllarına ünlü Franszı yazar Balzac diye mırıldandıklarını duyar gibiyim.
Vadideki Zambak okuduğumda çok etkilendiğim romanlardan birdir..
Balzac’ın ‘Vadideki Zambak’ adlı romanını tanıtmaya ve yorumlamaya çalışacağım..
Gerçek romanın öncüsü olanlardan birisi olarak tanımlanır Honere de Balzac.
Romanın öyküsüne girmeden önce Balzac’ı kısaca tanıyalım:Balzac 18.yüz yılda Fransa’da yaşamış çok genç denilecek bir yaşta 50 yaşında bu dünyaya gözlerini yumar.Balzac, 50 yaşına tam 100’e yakın eserler sığdırmış, çok yetenekli olduğu tartışmasız biridir.. Ölümünden bu tarafa kitapları onlarca dile çevrilmiş,çok okunan bir yeryüzü klasiği haline gelmiş,başucu romanlardan biridir vadideki zambak.
Bu romanda yazar siyasetten toplumsal hayatın her alanına ve akışına bir görüş getirir ama aşk konusunu erkeğin bakışından çok kadının bakışını öne alır..Balzac bu eserinde ağırlıklı olarak kadınların aşk tutkusunu ve kadının sevdiği bir erkeğe; yazdığı mektupa yer verir ve kadının aşka bağlılığını öne çıkartır ve aşkı kadın dünyasından tasvirler.
“Aşk, kendi olmayan her şeye nefret duyar”diye tanımlıyor Balzac..
Bir yüreğin size açıldığı,bir kulağın sizi dinlediği,bir bakışın size karşılık verdiği andaki sevincin mutluluğunu ancak siz bilebilirsiniz.Yaşanmış bütün kötü günleri bir tek günün mutluluğu siler.Yaşanmış ve unutulmamış acılar,gözlemler,hüzünler ,umutsuzluklar bir ruhu başka bir sırdaş ruha bağlayan birer bağdan başka bir şey değildir.
“Aşkı kadınların yaşattığını söyleyen yazar aynı zamanda kadınların birer şeytan olduğunu ‘yırtıcı hayvanlar gibidirler’der.
Bir kadın sevdiği bir erkeği bir başka kadınla mutlu görmektense,can çekişirken görmeyi yeğler,meğer ki bu kadın göklerden inmiş melek olsun;ne kadar severse yarası da o kadar ağır olur böyle bir kadının,diyor yazar.
Balzac erkekleri, kadınların vereceği bir kaç kural yardımıyla ayakta kalabilen çocuk adamlar görüyor.
Yazarın ahlak konusuna bakışı ise değişik bir boyut kazandırıyor romana..
Soylu insanların işi zordur,diye ..
Her hile,her kurnazlık eninde sonunda ortaya çıkar ve sonunda dönüp sahibine zararlı olur,oysa içtenlik alanında yerini alırsa,her her şeyin tehlikesi azalır gibi geliyor bana der.
Hiç kimsenin kulu olmayın yalnız kendi kendinize bağlı kalın.
Büyük insanların yaşadığı çevreye girerseniz,Tanrı gibi kararlarınızın tek yargıcı olursunuz,diye de birey olmanın ne kadar zor ve onura edici olduğuna dikkat çekiyor.
Bir kadının kendine aşık olan erkeğe yazdığı içli ve duygulu mektuba yer verir bu eserinde Balzac; uzun olan bu mektuptan kısa bir alıntı yapalım.Bu mektupta olgun yaştaki kadın genç kadınların erkeklere kurdukları değişmez tuzaklara ve rollere dikkat çekiyor.
Nüfuzlu kadınlarla ilişkiye girin. Nüfuzlu kadınlar daha çok yaşlı kadınlardır;size bütün ailelerin yakınlık derecelerini,sırlarını,amaca giden kestirme yolları öğretirler.Candan size bağlı kalırlar;pek dindar değilseler koruyuculuk aşka dönüşür onlarda;size çok yararlı olur,sizi överler ve çekici bir insan durumuna getirirler.Genç kadınlardan uzak durun!Bunu söylerken en küçük bir çıkar duygusu içinde bulunabileceğimi aklınızdan geçirmeyin,der..
Elli yaşındaki kadın sizin için her şeyi yapar,yirmi yaşındaki kadınsa hiçbir şey;birisi bütün yaşamınızı ister,ötekiyse bir kaç dakikayla yetinir,biraz dikkat ister sizden o kadar.! Genç kadınları ciddiye almayın,her şeylerine şaka olarak bakın,onlar ciddi şeyler düşünemez.Genç kadınlar bencildir,basittirler,gerçek dost olmazlar,yalnızca kendilerini düşünürler,en küçük bir başarı uğruna sizi harcayabilirler.Ayrıca hepsi de bağlılık ister, oysa sizin durumunuz size bağlı olunmasını gerektirirmektedir;işte bağdaşmayacak iki uç.Hiç biri size gerekli olan şeyleri düşünmez,hepsi de sizi değil kendilerini düşünürler,bağlılıklarıyla size yardım olmak bir yana hırslarıyla parçalarlar sizi;vaktinizi kaygısızca yerler,servetinizi tüketirler,cüzdanınızı boşalttıktan sonra,kibar çevredeki saygınlığınızı yok ederler,diye mektubunda devam eder.
Yakınmaya kalkışacak olursanız,en budalası bile size mutluluk verdiğini söyler.Genç kadınların mutlulukları değişkendir,sizin büyüklüğünüz kesin olmalıdır. Genç kadınlardan biri sözgelimi dertleriyle sizin ilginizi çekecek,bir başkası boyun eğmesiyle,en yumuşağı en az isteyen gibi gösterecektir kendisini;ama vazgeçilmez olduğunu anlar anlamaz,sizi müthiş bir egemenlik altına alacaktır.Sizi elinde tutabilmek için tehlikelere atılacak,boynunuza bağlı bir taş olacaktır.Siz bir gün boğulacaksınız ama o suyun yüzünde kalacaktır.Kurnazlıkta yaya kalmış kadınların bile sayısız tuzakları vardır..
Sizi sevecek kadın yalnız olacaktır;en büyük mutluluğu sizin ona bakışlarınız olacak,sizin sözlerinizle yaşayacaktır.Sevilmek,anlaşılmak,en büyük mutluktur dostum,bu mutluluüğu tutmanızı diliyorum ama ruhunuzun çiçeğini lekelemeyin,sevginizi koyduğunuz kalbe güvenin..
Severek seçtiğimiz erkeği biz kadınlar her şeyin üstünde tutarız.Üstünlüğümüze olan inancımızı sarsan her şey, aşkımızı da sarsar.Siz erkekler bizim gururumuz okşarken kendi gururunuzu okşuyorsunuz.Bütün kadınlar erkeklerin yüreğinin kuruluğunu fark eder,siz de hep mutsuz olursunuz.Pek az kadın size bunları söyleyecek kadar içten davranır.
Romanın mektup bölümü çok çetrefil. Kadının erkeklere kadınların şeytani yanlarını tanımlaması,başkalarını bilmem ama benim çok dikkatimi çekti.
Tabiki romanı bir bütünlüğü içinde okuyanlar başka bir bakış getirebilirler..
Benim de bu romanı tanıtırken ve yorumlarken aşk ve kadın üzerine bir şeyler karalamak geldiği içimden.
Aşk değince akla hemen kadın geliyor da erkeğin aşkta yeri neresi diye bir soruyu sormadan da, geçemiyorsunuz?
Aşkın değişmez ana menüsü kadındır,aşkı başlatan da yaşatan da ve bitiren de kadındır.
Erkeğin aşkta hiç bir etkisi yok mu,elbette var;Erkeğin kadını heyecanlandıran kulağına söylediği,gözlerini kapattırdığı,aklını başından alan ve yüreğini titreten sözlerdir.Kadının erkeği kulağı ile erkeğin ise kadını gözü ile sevdiği yabana atılmamaldır.
Her kadın ilişkisini evliliğe evrilmesini ister ama erkek bu duyguyu algılamaz ve istismar ederek, değişmez algısı kadında aradığı cinselliktir.Kadının dünyasında çıktığı erkekle birlikte aile olmak insan soyunu yaşatmak, çocuk veya çocuklarının olması hayali vardır..
Anne olmak kutsalların kutsalıdır, annelik inançların üstünde bir duygudur ve insanoğlu varlığını annesine borçludur.Annenin çirkini yoktur her çocuğun annesi dünyanın en güzel kadınıdır,insan annesine çirkin demeye veya engelli ise engelli demeye dili varmaz.
Erkek evlenmeyi teklif eder ama evliliği kadın sürdürür,erkeğin evliliğimi kurtarayım diye bir derdi yoktur,evliliğin ömrü kadının elindedir, kadının istemediği evlilik biter.Kadının ayrılacağım demesi sürahinin çatlaması gibidir.
Kadın evliliğini neden bitirir;bunların başında erkeğin kendisine şiddet uygulaması,hakaret etmesi,yalan söylemesi ve bir de aldatmadır ama bu bizm gibi ataerkil toplumlarda kendisini aldattığı için kocasından boşanan kadın yok gibidir.
Hayat tezatlarıyla yaşanan bir süreçtir..Bu da tezatlarını içinde taşıyan ve iz bırakan, kabuk bağlamayan yaralar açan, aşk serüveni ve sonuçları olsa gerek.
Ne dersiniz?
Yorum Yap