- 5.09.2014 00:00
Hep siyasi olayların ve tartışmaların ortasında kalınca;gelişmiş toplumun can damarı olan eğitimi ıskalamış oluyoruz ama eğitimin boşluğunu yeryüzüyle kıyaslayarak değil de; AKP hükümetleri tarafından din referanslı yapılmaya ağırlık verilmeye başlayınca böyle bir yazıyı kaleme almakta kaçınılmaz oldu.
Eğitim, ülkemizde işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve yargı sorunu kadar can alıcı bir sorun olarak karşımızda duruyor ama eğitim bizde toplumun gündemine okulların açılışıyla gelip mevsimlik geçici bir sorun gibi görülüp ve geçiştiriliyor.
Gelişmiş toplumlarda eğitim yeryüzüyle kendini kıyaslayan birey olmayı ve beceri kazandırmak için verilirken; bizde ise devletin ideolojisini kutsayan ırkçı, dince ve mezhep üzerinden kendini tanımlayan kul yığınları olarak yetiştiriliyor.
Kul yığını dedik Çetin Altan’dan ödünç alarak kullanıyorum bu tezi; felsefenin eğitimde yasaklandığı bir ülkede verilen eğitim ancak kul yığınları yetiştirir.Geçen Çetin Altan bir makalesinde okumuştum,Çetin Altan’a bir dostu sevmediğin bir insana ceza ver deseler ne yaparsın diye soruyor ”onu bir odaya kapatır önüne bir tomar kağıt korum bunları doldur derim” diye yanıtlar dostunun sorusunu Altan.Bu ülkede kitap okumak bir ceza olarak uygulamadı mı?
Felsefenin yasaklandığı ülkede eğitimin farkını ortaya çıkartamazsınız çünkü;felsefe ezber bozan,dinin huzursuz kardeşi olduğu gibi aklı gerçektir; fiziği dinlerden öğrenemezsiniz.Felsefe bizim eğitimimize girmeyen bir düşünce sanatıdır.
Yazımızın konusunu AKP’nin 12 yıllık iktidarında eğitime bakışını ve geldiği yeri istatistik rakamlarla din ve mezhep ağırlıklı eğitim politikası üstüne ayıralım dedik.
AKP’nin iktidar ömrü uzadıkça ve devleti ele geçirince sistemden beslenen bir yola girdi ve devletin değişmez ideolojisi olan toplumun her kesimini“Müslüman,Sünni ve Türk” ideolojisinin, “Müslüman ve Sünni “ politikasının eğitimini uygulamaya soyundu.
İşte bunun somut rakamları:
2002 yılında imam hatip lise sayısı 458 ve okula giden öğrenci sayısı 71 bin iken,2014 yılında okul sayısı 854’e çıkıyor ve okula giden öğrenci sayısı da 474 bine çıkmış.
Milli Eğitim Bakanlığının(MEB) verilerine göre 936 Anadolu İmam Hatip lisesi ve 1355 de İmam Hatip orta okulu var.Kaynak:MEB örgün eğitim istatistiklerinden.
2014-2015 eğitim yılı içinde imam hatip okullarının dışında diğer okullara da talebe göre din eğitimi veren sınıflar açılarak tam 40 bin öğrenci yerleştirileceğini medyadan öğreniyoruz, bu haberleri yetkililer de tekzip etmiş değiller.
İmam Hatip okullarının artışı bir toplumsal talep değil, AKP’e devlet imkanlarını kullanarak iktidarının ideolojisini hayata geçirmek için yandaş medyası ve siyasi gücüyle algı operasyonu yarattığı bir strateji olarak karşımıza çıkıyor.Kamu oyu araştırmalarında imam hatip okullarına ihtiyaç duyulan ve çok ciddiye alınacak bir toplumsal talebin olduğunun işaretleri görülmemektedir.
AKP’e eğitime din ve mezhep ağırlıklı bir müfredatı uygulamanın görünür bir şekilde mücadelesini veriyor.Bunun yolunu da imam hatip okulları,DİB’lığının büyük bir kitle olan kadrosu ve içinde yer alan kuran kursları aracılığıyla uyguluyor.Türkiye genelinde 10 bin 914 kuran kursu var..
DİB’ lığı, MEB ve MSB bakanlığından sonra bünyesinde en fazla personel barındıran bir kurum ve kadrolu personel sayısı 130 bin,buna sözleşmeli personel sayısı dahil değil, bu personelin 70 bini camilerde imam olarak görev yapıyor..DİB’ lığının 2014 bütçesi 5 milyar 442 milyon TL ve 8 bakanlığın bütçesine eşit,DİB’ lığı devlet protokolündeki yeri AKP’e hükümetiyle 51. Sıradan 10. Sıraya çekildi.
İmam hatip okullarını DİB’ lığından ayırarak tartışamazsınız yaparsanız eksik kalır.DİB’ lığı maliyeden her yıl 10 bin kişilik kadro istiyor, maliye ancak bu talebin üçte birini karşılıyor, yalnız DİB’ lığına işe başlayanlar belli bir süre sonra kadrolaşmak için başka kurumlara geçiyor,DİB’ lığına alınan personelin imam hatip çıkışlı olması ve KPS puanının 40 puan olarak veri alınması ve mülakatla işe alınanlar ise başka bir ayrıcalıklı ve torpil öne çıkıyor imam hatip mezunlarına arasında.
Erdoğan’ın din ve mezhep üzerinden sosyal hayata format atmaya kalkması ve söylemleri bunun açık işaretleridir..
Erdoğan,bizim neslimizi bozdular dindar bir nesil yetiştireceğiz,Reyhanlı’da 53 Sünni vatandaşım şehit oldu,imam hatip okullarından mezun olanlardan tinerci çıkmaz diyerek her yıl imam hatip mezunlularının toplantısına katılarak, imam hatipleri diğer okulların önüne koyması ; bize harp okullarının mezuniyet törenlerinde yapılan konuşmaları hatırlatıyor..
Generaller harp okullarından mezun olanlar sadece subay olmayacaklar ileride ülkeyi yönetecek kişiler olarak mezun oluyorlar ve böyle bir sorumlulukla yetiştiriliyor derlerdi.
Askerler Çankaya’ya Cumhurbaşkanı olacak kişide harp okulu olmasını kriter görürlerdi; şimdi AKP’liler İmam hatipli görmek istiyor,yandaş medyanın yazarları hayalimiz gerçek oldu diye,Erdoğan’ın CB’nı olmasını böyle takdim ediyorlar.
Erdoğan, imam hatip okullarıyla ilgili artık imam hatiplerden mezun olanlar camilerde imam, DİB lığında memur değil, ülkeyi yönetecek kişiler olarak yetişecekler mesajı veriyor.
İmam hatip okullarını son teknolojiyle donatırken binalarını da modern yapılarla cazip hale getiriyorlar diğer okullara göre.İmam hatiplerde uygulanan bir din eğitimi değil açıkça Sünnileştirme politikasıdır.
Kemalist gençlik yetiştirmek isteyenlerle, dindar gençlik yetiştireceğim diyenlerin aralarında bir zihniyet farkı var mı,sadece söylem değişikliği karşımıza çıkarken, Erdoğan ‘da Kemalizm’in din versiyonunu uyguluyor.
Erdoğan,bir konuşmasında devlet vatandaşa format atmamalı demişti doğru bir tez ama dindar nesil yetiştirmek vatandaşa devlet eliyle format atmak olmuyor mu?
Sonuç olarak Erdoğan’ın eğitimin özünü dinden yola çıkarak Sünni bir müfredata dönüştürerek,tek parti döneminin devlet ideolojisini okullarda hayata geçiren köy enstitülerinin eğitiminin; tezadı olan imam hatip okullarını devreye sokup imam hatipleri de; askeri darbelerle devleti yöneten harp okullarıyla kıyaslaması,devletin ideolojisi açısından pek değişen bir şey olmadığını göstermiyor mu?
17/25 Aralık’ta yargıya yapılan darbe ile Türkiye demokratik ülke olmanın dışına savrulmuş durumdadır.
NOT:Tetikçi yandaş gazeteci geçinen esnaf takımının dikkatine sunulur;2014 yılının ilk 8 ayında 1270 işçi iş kazalarında öldü haberiniz var mı?
Yorum Yap