- 27.07.2014 00:00
Bu topraklarda yaşayanlar çok iyi hatırlarlar bizde kahraman diye övülenler gün gelir hain diye asıldıkları gibi şehit diye de anıldıkları çok olmuştur.
Bizim toplumsal kültürümüzün her alanında olduğu gibi tarihsel sürecimize de uzandığımız da hainlik,casusluk, kahramanlık ve şehitlik kavramaları çok yaygındır ve bugün de kırıla gidiyor yine..
Tarihin çok derinliklerine inmeden 2013 Mayıs ayında başlayan Gezi olaylarını hatırlayın ve kısaca Google’dan kısa bir tarama yapın, bugün göz altına alınan hainlikle suçlanan, koluna kelepçe vurulan polisler için Başbakan Erdoğan ne demiş, okuduklarınıza inanamayacaksınız.
Kısa hatırlatma yapalım..
Gezi olaylarının başlangıcında çadırların yakılması ile Gezi direnişi ülkenin dört bir yanına yedi bölgesine ve 79 ilinde kitlesel gösterilere dönüşerek gece yarılarına kadar sürmüş..
Üç ay süren bu olaylarda 8 genç birisi çocuk olan ve Gezinin sembolü olan Berkin Elvan olmak üzere, bugün hainlikle suçlanan polislerin kurşunlarıyla ve işkenceleriyle ölürken,11 kişi bir gözünü kaybederek sakat kalırken binlerce kişi işkenceden geçirilmiştir.
Başbakan polislerin bu orantısız güç kullanmasını yerinde bulmuş, bütün emirleri ben verdim polislerim kahramanlık yaptılar diyerek meydanlarda göğsünü gere gere anlatmış, AKP’nin havuz medyasından nemalanan tetikçi, esnaf takımı da Gezi direnişini itibarsızlaştırmak için her türlü yaftalamayı yapmıştır…
Erdoğan’ın talimatıyla Gezi olayları için bu bir darbe provası, dış güçlerin oyunu, faiz lobisinin tezgahı gibi demokraside olmazsa olmazlarından olan gösteri ve düşünce özgürlüğünü yok saymışlardır.
Kahraman ilan ettikleri polislerin 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile hainlik damgasını yedi, gezi direnişinde kahraman olanlar bugün hainlikle ellerine kelepçe takıldı, hem de Erdoğan’ın talimatıyla kahraman ilan ettiği polis şeflerine.Bu polisler yolsuzluk ve rüşvet üzerine savcılığın talimatı üzerine görevlerini yerine getirmişti.
Yargının yansız ve bağımsız olmadığı, düşünce özgürlüğünü iktidarın keyfi anlayışına bırakıldığı, medya özgürlüğünün boğulduğu bir ülkede kahramanlar, hainler, şehit ve dönekler şartlara göre ülke gündemini belirlemeye devam edecektir.
Başbakanın 12 yıllık iktidarından sosyal, siyasal ve politikalarını eleştirip te hatta dostane düzeyde eleştirileri olsabile hainlik damgası yemeyen toplumda hangi kesim kaldı?
Bir başka hatırlatma daha yapalım bugün televizyon kanallarında ve gazete köşelerinde Ergenekon ve balyoz davalarından yargılanan askerler için neler yazıp konuştular; Ergenekon ve balyoz davaları için kalıbımı basarım bu bir darbe davasıdır, meşru yoldan seçilmiş iktidarı alaşağı etme davasıdır, bu davaları tartışmak bile abesle iştigal diyenler, yaptıkları yapacaklarının teminatı diye kalıbını basanlar,şimdi rüzgar gülü gibi yön değiştirdiler ve Milli ordumuza kumpas kurdular diyerek Askerlerle anlaşmaya vardılar.
Darbeci diye yargılattığınız ve savcısı olduğunuz Ergenekon ve balyoz davalarından yargılananlar için milli ordumuza kumpas kurdular diyerek tahliye ettirdiniz, ileride paralel devletin emniyet içerisindeki polislere yaptığınız delili olmayan operasyonları yarın, bizi yanılttılar demeyeceğinizden emin misiniz?
Artık darbecilerin hukukunda bile olmayan bir yargı ve hukuk mekanizması işletiliyor bu ülkede.
Delilden sanığa değil de, sanıktan delil yaratıp yargısız infaz yaparak, Erdoğan toplumda bir algı yaratmaya çalışıyor ve tehlikeli bir yolda ilerliyor, kimin neyle suçlandığını bilmediğimiz bir yola girdik.. Bir de Erdoğan Çankaya’ya çıkarsa, insan düşünmek bile istemiyor ama ya bu gerçekleşirse Erdoğan’a muhalif olan toplumun her kesimini çok büyük tehlikeler bekliyor, bunu bilmek içinde kahin olmaya gerek yok. Demedi mi Başbakan bir taraf olan bertaraf olur diye.
17/25 Aralık’ta Yargıya darbe yapıp, yargıyı yürütmeye bağlamış, demokrasinin kuvvetler ayrılığı ilkesini değil de, sandıktan aldığı çoğunlukla çoğulculuğu yok sayan bir zihniyet, iktidarını korumak ve ömrünü uzatmak için demokratik bir ülkede olması mümkün olmayan, antidemokratik yöntemlerle yapıyor.
Hem de bunu demokrasinin kendisine verdiği imkanları diktatörlük için kullanıyor ve Türkiye tam bir muhaberat devleti olma konusunda, tüm eksiklerini tamamlamanın hukuk dışı yollarını arıyor.
Orta doğu da İslam ülkelerinde dinler, mezhepler savaşı yapılıyor, bizde şuan çatışması yok ama endişesi yüksek bir bekliyiz içinde olduğumuzu da aklımızdan çıkarmayalım, inşallah olmaz diyelim ama cemaat ile aynı dini ve mezhebi savunan, din ve mezhep üzerinden topluma format atmaya kalkan ve tekçi bir sosyal hayatı dayatan Erdoğan’ın devlet politikasıyla karşı karşıyayız.
Hukuku devre dışı bırakarak yargıya darbe yapıp, yargıyı yürütmeye bağlayıp hainlik, kahramanlık üzerinden bu kavganın son durağı neresi olacak?.
Mahkemenin verdiği karara uymayan ve uygulatmayan, ey yargı gücün yetiyorsa gel de yık, hoşuna gitmeyen konuda karar veren AYM başkanına cüppeni çıkart ta siyaset yap, tahliye kararı veren mahkemelere sen bunları nasıl salarsın diyen bir zihniyetin sonuçlarını yaşıyoruz,dün kahraman deyip bugün casus ve vatan hainleri diye suçladığı polislerde olduğu gibi.
Eğer biz evrensel hukukun ilkeleriyle ülkeye yön vermeyip, diktatör mantığıyla çoğunluğa dayalı olan temel hak ve özgürlükleri yok sayan bir zihniyeti öne çıkartırsa-ki, Erdoğan öyle bakıyor hiç beklenmedik bir yerlere savruluruz Allah korusun.. Biraz sağ duyu ve demokrasinin kuvvetler ayrılığı ilkesiyle ülkeyi yönetmeyi hem de acil olarak akıl etmeliyiz, yoksa hainler ve kahramanlar yaratarak ülke yönetmeninbedeli çok ağır olur.
Demokrasilerde muhalefeti olmayan iktidarlar meşru olmadığı gibi, demokrasi sadece sandıktan ibaret değildir.
Not:Tüm okurlarımın Ramazan bayramını kutlarım.
Yorum Yap