- 7.04.2014 00:00
Gezi olaylarında yargı karar vermişti ’Taksime topçu kışlası ve alışveriş merkezi yapılamaz’ diye.
Başbakan mahkeme kararına çok manidar demişti zamanlama açısından diyerek bildik tepkisini göstermişti.
Yargı kararları gezi olaylarından beri Başbakana alerji yapmaya devam ediyor.
17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonuna da yargı bana darbe yapmaya kalkıştı deyip,25 Aralık operasyonunu durdurarak,yargıyı yürütmeye bağladı ve böyle bir yargının gölgesinde 30 mart seçimlerini yaşadık.
Yine Erdoğan,Başbakanlık binasının inşaatını durdurulması konusunda mahkeme kararına ”güçleri yetiyorsa gelsin yıksınlar” demişti.
Yine Yüksek Seçim Kurulu(YSK) AKP’nin bir seçim reklamını yasaklamıştı Erdoğan ‘bu kararı da tanımayacağız demişti.’
Yargı kararlarını tanımayan bir ülkede; o siyasetçi seçimle de gelse kendi meşrutluğunu tartışmaya açmaz mı?
Yargı kararlarının uygulanmadığı bir ülkeye hukuk devleti denilir mi?
Anayasa Mahkemesinin twetter yasağını kaldırmasına Cumhurbaşkanı Gül gurur duydum diye destek verirken..
Başbakan,yine yargı alerjisi devreye girdi ve AYM twteer yasağını kaldırmasını Gül’ün tam zıttı Milli iradeye aykırı buluyorum,kararlara uyacağız ama saygı duymuyorum diye açıklamalar yaptı.
Yargının kendine bağlı olduğunu bilen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ;AYM’nin tweettr yasağını kaldırmasına “ AYM sınırları aştı” diyor.Sahi AYM’nin görevi ne acaba?
Ekonomiden sorumlu devlet bakanı Ali Babaca,Anayasa mahkemesinin kararlarını Başbakan,bakanların ve partinin önde gelenlerinin birbirlerini destekler açılmaları karşısında,tam zıttı bir açılmayası medya da haber oldu:
“Biz birinci sınıf demokrasiye geçemedik”
Bir ülkenin Cumhurbaşkanı ile Başbakanının siyah- beyaz kadar fark eden bir yargı da görüş ayrılığında olmalarını nasıl yorumlamalıyız?
Başbakan AYM’nin kararlarına saygı duymuyorsa ki öyle diyor..
Ergenekon davasından yargılanan Ergenekon davasının gerekçeli kararıyla ceza alan orgeneral İlker Başbuğ’da çıkıp:” ben bu mahkemeleri tanımadım ki,kararlarını tanıyayım” diye uzatılan mikrofonlara canlı yayınlarda açıklamalar yapıyorsa!
Peki bu mahkemelerin işlevi ne olacak?
Seçmen iradesini sandıktan çıkan sonuç belirliyor ama çıkan sonuçları YSK onaylamazsa o seçim geçerli olur mu?
Havuz medyasından beslenen AKP’nin yeminli kadrosundan olan tetikçi yazarların,30 mart seçim sonuçlarını anlatırken ağızları kulaklarına varıyor,kalemlerinden de kan damlıyor ama yargı,yolsuzluk ve rüşvetten bir cümle söz etmemelerinin nedeni de anlaşılmış oluyor..
O da Erdoğan’ın açıklamalarına bağlı..
Devlet denen mekanizma demokratik toplumlarda hukuk üzerinden okunur..
Devletin dişlilerinin birbirini tamamlamadığı yerde çark döner mi,çarkı döndüren zincir kırılmaz mı,kasnağı çeviren kayış atmaz mı?
Allah aşkına başta başbakan,onun havuz medyası mensupları başta olmak üzere bize hukuku baypas eden,yargı kararlarını tanımayan,medya özgürlüğünü boğan bir devlet nasıl yönetilecek; anlatısın da bizde böylesi yazıları yazmaya son verelim?
17 Aralıkla gündemden düşmeyen, yolsuzluk ve rüşvet,telefon tapeleri seçim sonuçlarıyla bitmiş veya aydınlanmış mı oldu?
Başbakanı ve yakınları,bakanları için isnat edilen suçlar yargıya taşınmadıkça ve mahkeme kararlarıyla aklanmadıkça,biz bunları yazmaya devam edeceğiz tabii!.
Yargı kararlarını tanımayan,kendini ve yakınlarını yargıdan kaçıran,yargı kararlarını uygulamayan bir iktidar meşruluğunu kendisi tartıştırmış olmuyor mu?
Hakimlere çağrımızdır,başbakanın beden diliyle onaylayacağı kararları verin, yoksa hukuk alerjisi müzmin hastalığa dönüşecek.
Yorum Yap