- 19.10.2012 00:00
Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven basınla yaptığı bir toplantı da empati yaparak:”Eğer dağda ölen PKK’lıya ağlamıyorsanız insan değilsiniz” sözü ülkenin gündemine bomba gibi düştü ve demokratikleşmenin önünde en büyük engelin Kürt sorunu olduğunu da bir daha belirlemiş oldu..
İlk önce Ak Partinin kurmaylarından ve hükümet sözcüsü devlet Bakanı Bülent Arınç emniyet müdürünün açıklamasını çok insani bulduğunu ve desteklediğini söyledi,ardından, Ak partinin kurmaylarından Emniyet Müdür Recep Güven’e övgü dolu sözler basına yansıdı..
Aradan daha üç beş gün geçmeden Başbakan partisinin 9 Ekim 2012 tarihli grup konuşmasında ortalığı toz duman eden ve Emniyet Müdürü Recep Güven’i yerden yere vurdu; biz”dağdaölen teröriste ağlamadık ve ağlamayız” diye sert bir mesaj vererek, partililerinin emniyet müdürüne verdiği destek konuşmalarını boşa çıkarttı; tam gaz milliyetçi hamaset yapan MHP’yi de aratmayan bir konuşma yaptı.Başbakan ölen eğer Türk,Müslüman ve Sünni ise onun için ağlıyor,12 Eylül de idam edilen terörist ülkücünün; nişanlısı için yazdığı mektubu okurken göz yaşlarını tutamadı ağladı ve ağladı.
Peki Başbakan dağda ölen terörist için ağlamıyor ve ağlamayız da,diyor da; Sudan da 300 bin muhalifi katleden devlet Başkanı” uluslar arası ceza Mahkemesi “tarafından tutuklanması kararı verilen Ömer El Beşir’ise kırmızı halıyla karşılıyor;askeri anlaşma yapıyor,bu kadarla kalmıyor Ömer El Beşiri kastederek “Müslüman adam öldürmez” diye de aklamaya çalışıyor bu katili.
Başbakan ve kurmayları;Orta Doğu da gelişmeleri ve çatışmaları değerlendirirken de,oralarda Müslüman kanı akıyor diyor insan kanı demiyor..! Dağda ölen PKK’lı senin vatandaşın değil mi?Bu insanlar dağa niye çıktı,neden dağa çıkışları durduramıyorsun,bu senin görevin değil mi,siyaset sorun çözme sanatı olduğuna göre bu sorunu kim çözecek, sayın Erdoğan?
Uludere de katledilen 34 insanın ölümünün üzerinden on ay geçti hala bir açıklama da bulunmuyor ölenlerin ailelerinden özür dilemiyor. Afyon da 25 asker mühimmat deposunda patlama sonucu öldü,bu konuda tatmin edici bir açıklama yapmıyorsun? Bunları sormayacak mıyız?
Kürt sorununun çözmelisin diyenleri PKK’lıkla suçluyor,Suriye ve dış politikanı eleştirenleri bunlar Esed’in yanında yer alıyor, diyerek ağır kavgada söylenmeyecek hakarette bulunuyor,muhalefete ve eleştiren medyayı ve köşe yazarlarına?
Daha da net rakamlarla ve ifadelerle AB’liğinin ilerleme raporu bütün olumsuzluklarınızı ortaya döküyor..Bu raporu unvanı bir prof olan bir Ak partili milletvekili çıkıp bir televizyon kanalında, çöpe atıyorum,diye fırlatıyor..Bir başka AB’den sorumlu AKP’li bakan ben AB’yi tanımıyorum,diyor, kendini de kamuoyuna ve dış dünyaya AB’den sorumlu bakan olarak tanıtıyor,ağlar mısın güler misin bu hale..
Dağda ölen PKK’lılar için ağlamayız diyor ama dış ve iç konjonktür öyle bir hal aldı ki,Kürt sorunun çözümü konusunda;Başbakan bir gün kendi gündemiyle değil de, PKK’nın ve Abdullah Öcalan’ın gündemiyle masaya oturursa hiç şaşırmasın kimse.Neye göre bunu söylüyoruz;Filipinlerde süren 40 yıllık iç savaş sonucunda 120 bin kişin ölümüne neden savaşı bitirmek için Moro İslami Kurtuluş cephesinin lider Murad İbrahim,Filipinler Devlet Başkanı Benigno Aguuaio ile el sıkıştı ve 40 yıllık savaş sona erdi. Kolombiya da 60 yıldır savaştığı FARC’la gerillarla barış için Oslo’da bir araya geldi,bu 60 yıllık iç savaşta da 200 bin kişi ölmüştü..Başbakan Kürt sorununu çözmek değil de,PKK’yı yok etmenin mücadelesi vermeye çalışıyor ama atı alan Üsküdar’ı geçti,dünyadaki bu değişim rüzgarının karşısında hiçbir güç karşı duramaz.Kolombiya’daki ve Filipinlerdeki gerillalarla barış görüşmeleri bizi etkilemez diyebilir miyiz;Arap Baharı da Kuzey Afrika’dan doğdu Tunus ta başladı, Mısırdan Suriye’ ye komşumuza dayandı..
Artık Başbakan dindar neslin yetişmesi konusunda sinsi ve su altından bir politika uyguluyor;dershaneleri kapatarak, kamu okulunda vereceği zorunlu din dersi ve seçmeli kuran derslerinin yanında,kentsel dönüşüm projesiyle de, yeni oluşturulacak mahallelere devlet eliyle cami ve kuran kursları yapıyor ama 20 milyon gibi nüfusa sahip Alevilerin ibadet yeri olarak gördükleri cem evlerine bu kentsel dönüşüm de yer vermiyor.Çıkarttım dediği Milli Görüş Gömleğini tekrar giydiği aşikar; çünkü Diyanet İşleri Başkanlığını “şeyhülislam” gibi kullanıyor Ak parti hükümeti. Seçilme yaşını 18’e çekerken bira içme yaşını ise 24’e çıkartıyor,AKP’nin Belediye Başkanı Kırıkkale de içkili yerleri şehrin dışarı çıkartma kararı alıyor..Bunlar toplumun sinir uçlarıyla oynamak ve kamplaştırmaya doğru götürüyor insanları.Bu bal gibi özel haya müdahaledir,kendisi Başbakan Erdoğan bir konuşmasında aksırana tıksıran kadar içiyorlar,diyerek de içenleri aşağılıyor.
Gelelim şu siyasette ikbal arayan,Ak parti hükümetinden nemalanan köşe yazarlarına:
Taraf gazetesinin köşe yazarları arasında başlayan Ak Parti’yi, ağır eleştiriyorsunuz,diye Ahmet Altan’a yönelen bazı siyasi ikbal arayan Taraf’ın köşe yazarları,bu gazete de demokrasi vardır kimse düşüncesinden dolayı sansüre uğramaz anlayışıyla, tam bir Ak Parti taraftarı yolunda ilerliyorlar.Bu köşe yazarlarını Ak Parti’nin medyasında bulunan bazı tetikçiler tarafından da desteklenerek;Taraf’a yönelik ağır suçlamalara da açıkça söylemek gerekirse çanak tutuyorlar.
Ak Partiden bir dönem millet vekili olacaksın,millet vekilliğin bitince de dönüp Ak Parti’ye dalkavukluk yapan gazetede köşe yazarlığı yapacaksın.Veya Ak Partinin kurullarında siyaset yapacaksın bir taraftan da onu koşulsuz destekleyen gazetede de köşe yazarlığına devam edeceksin..Yine Ak partiye destek veren gazetede yıllarca Başbakan Erdoğan’ı ve hükümetini kusursuz göstermeye çalışıp kendini millet vekili seçtirecek, ardından da Başbakanın karısının önünde diz kırarak selam verip ondan sonra da Ak partinin parti yayın organı gibi bir işlev gören bir başka gazetede de,köşe yazarlığına başlayacaksın.O kadar dalkavuk yazılı ve görsel medya var ki sürüsüne bereket.Bir başka dalkavuk kesim de bir dönem Taraf ta köşe yazarlığına başlayıp sonra, Ak partinin saflarında siyaset yapmak için kalem oynatanlar var, onlar da,Ak partiyi kusursuz göstermenin yolunda yazılar yazıyorlar, bu yazdıkları ileride önlerine bir gün çıkacak bunu düşünmüyorlar mı?
Bir gazeteci veya yazar siyasette ikbal arıyor, siyasetçiyle arasında mesafe bırakmıyor,onun sofrasında düşüp kalkıyorsa ve akçeli işlerin içinde bulunuyorsa; hiç kusura bakmasın o kişi artık düşündüğünü değil,ne diyecekler,benim kayıbım ne olur, diye yazmaya başlar.İşte o zaman bir düşünce adamı olmaktan çıkar, kişisel çıkarını düşünen,akçeli işlerin peşinde olan,güçlüye de tetikçilik yapan bir kişiliğe bürünür..Bu köşe yazarları köşelerinde yazmakla kalmayıp, gün aşırı Ak Partiye yakın kanallarda veya çağrıldığı televizyonlarda pişkin pişkin sıfatına yakışmayan,ama kişiliğine uygun olan Başbakanı ve onun iktidarını kusursuz göstermekten de sıkılmıyorlar.
Hiç bir gazeteci parasını kendi ödediği yemeği yazmaz,kendisine ısmarlanan yemeği yazar..Hatta bunu eleştirenlere otopark kadar yeri olan gazeteci aynen şu cevabı veriyor köşesinden; sen de ısmarla yemek,seninde mekanını ve ismini yazayım,buyur buradan yak..Bu kadar pişkinliğe pes vallahi..
Hem devletin karşı olduğu hem de hükümetin seni yok etmek istediği ve iktidarın dalkavuk medyasını karşına alarak objektif bir gazetecilik yapmak kolay bir şey değil bu ülke de.İşte böyle bir medya dünyasının içinde,zenginlik değil,temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir ekonomik güçle bunlarla mücadele etmek,toplumun sesi,kulağı ve dili olarak teslim olmamak,objektif gazetecilik yapmak insan üstü bir sabır ve direnç istiyor.
Eleştiriye tahammül edemeyen,farklılığı yok sayan,demokrasinin imkanlarından yararlanan ama muhalefeti rejim karşıtı gören bir Başbakan ile ileri demokrasi haya geçer mi?
Soru sormayacak,eleştiri yapmayacaksan nasıl gazetecilik veya köşe yazarlığı yapacaksın, demokrasilerde medya dördüncü kuvvet değil mi,ey dalkavuklar?
Yorum Yap