- 11.10.2019 00:00
On binlerce insan, dört yıl önce bugün, Türkiye’nin her yanından, savaşı durdurabilecekleri ve ülkeye barışı getirebilecekleri inancıyla, bayrama gider gibi Ankara’ya akmıştı.
Ankara Valiliği DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla düzenlenen mitinge izin vermiş ancak gereken güvenlik önlemleri alınmamıştı.
4 Haziran Diyarbakır ve 20 Temmuz Suruç katliamlarına ve 10 Ekim mitinginden önce istihbarat birimlerinden gelen en az 62 canlı bomba saldırısı uyarısına rağmen, 14 Eylül 2015’te yapılan İl Güvenlik Koordinasyonu toplantısında Emniyet, MİT ve Jandarma mitingin yapılmasında bir sakınca görmemişti.
Aynı toplantıda, mitingin tertip komitesinin istediği gibi 08:30-16:00 saatleri arasında değil, 12:00-16:00 arasında yapılmasına izin verildi. Oysa canlı bombaların kendilerini patlattığı 10.04’de şehir dışından gelenler garın önünü doldurmuş ve bazı gruplar Sıhhiye’ye doğru yürüyüşe geçmişti.
Yolları açıldı
Yine bu tür mitinglerde yapılan gece yol araması bu defa gece saat 12:00’de sonlandırıldı ve sabah saat 09:00’da yeniden başladı. Bu sırada canlı bombaları Gaziantep’ten Ankara’ya getiren iki araç saat 08:30’da, yani yol uygulamasına ara verildiği saatlerde Ankara’ya girmişti.
Mitingden önce polis birimlerine ‘bütün personelin öncelikle kendilerine yönelik olası canlı bomba konusunda duyarlı olmaları’ talimatı verilmişti.
Buna rağmen Gar ve çevresinde arama noktaları oluşturulmadı.
Dahası, canlı bombalardan Yunus Emre Alagöz’ün eylem yapacağına ilişkin istihbaratlar vardı. IŞİD’in, Diyarbakır, Suruç, Ankara Gar ve İstanbul Taksim’deki saldırılarının talimatını verdiği belirlenen İlhami Balı saldırı emirlerini 2013 yılından beri dinlenen telefon hatları üzerinden veriyordu.
Yaralılara gaz atıldı, ambulanslar gelmedi
Ellerini kollarını sallayarak Gar meydanına ulaşan iki IŞİD’çi canlı bombanın gerçekleştirdiği katliam sonucu 103 insan katledildi; 400’den fazlası yaralandı.
Daha yaralılar yerdeyken polis alana gaz sıktı. Kamera görüntülerine göre patlamadan 30 dakika sonra gelen ilk ambulans yaralılara müdahale etmeden gitmiş, bir ambulans yerinden hiç ayrılmamış ve 11 ambulans da hiç yaralı taşımamıştı.
Katliam davasında 19’u tutuklu, 17’si firari 36 sanık yargılandı.
Mahkeme, 19 kişiye yedi buçuk yıl ve 101 kez ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen sürede hapis cezası verdi. Firari sanıkların dosyasını ise ayırdı. Oysa bu firari sanıkların birçoğu hala teknik takip altındaydı ve haklarında istihbari bilgiler gelmiş olmasına rağmen yakalanamamışlardı.
Katliamın faillerinden Halil İbrahim Durgun, Yunus Durmaz ve Mehmet Kadir Cebael, soruşturma ve dava aşamasında yapılan polis operasyonları sırasında ya ‘kendilerini patlattı’ ya da öldürüldü. Müdahil avukatlarının üç zanlının sağ yakalanmaması nedeniyle polis yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunulması talepleri mahkemece reddedildi.
Mülkiye raporuna rağmen yargılanmadılar
Mahkeme, katliamda emniyet yetkililerine ağır suçlamalar yönelten Mülkiye Müfettiş Raporu’nun gereğini de yapmadı. Raporda, Ankara İl Emniyet Müdürü K.K., eski İstihbarat Şube Müdürü C.U., Terörle Mücadele Şube Müdürü H.D., eski Güvenlik Şube Müdürü A.A., Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü C Büro Amiri H.Ö.G. hakkında soruşturma izni verilmesi önerilmişti.
Buna rağmen Ankara Valiliği soruşturma izni vermedi ve savcılık bu karar itiraz etmedi.
Kanın sesi
Kayıp ailelerinin ve yaralıların devlet kurumlarının kusurlu olduğu gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı’na manevi tazminat talebiyle açtıkları davalarda ise idari yargı tarafından manevi tazminatlarda talep edilenin çok altında miktarlara hükmedildi.
Daha da acısı, idari davalarda, ailelerden 4 ile 12 bin TL arasında değişen miktarda, İçişleri Bakanlığı lehine vekalet ücretleri ödenmesine hükmedildi.
Yaralılar ve canlarını kaybedenlerin ailelerinin kurduğu 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği 2018’de kapatıldı. IŞİD’lilerin örgütlendiği ve Gaziantep’te faaliyet yürüten dernekler ise birçok derneğin kapatıldığı dönemde bile faaliyet yürütüyordu.
Aileler yıllar boyunca Gar meydanına kalıcı bir anıt yapılması için mücadele ettiler. Kendi çabalarıyla yaptıkları ve 103 kişinin portresinin bulunduğu sembolik Eşitlik, Barış ve Demokrasi Anıtı defalarca saldırıya uğradı, defalarca onarıldı.
Dört yılın sonunda Gar meydanı hala kanlı, kanın sesi hala kulaklarımızda. Çünkü Rakel Dink’in dediği gibi “Kanın sesi ancak adaletle susar” ve ne yazık ki adalet de barış da çok uzakta.
Yorum Yap