- 6.02.2016 00:00
Ortada kimsenin inkâr edemeyeceği bir siyasi başarı var.
Süreci herkes biliyor, AKP’nin oy oranı, 7 Haziran 2015 seçimleri hariç, adeta muntazam bir artışla yüzde elliye dayanıyor.
Dünya demokrasi tarihinde on dört sene iktidarda kalıp oyunu muntazaman arttıran başka bir siyasi parti bilmiyorum.
Böyle bir siyasi desteğe rağmen gelinen büyük başarısızlık noktası nasıl açıklanabilir?
2010 sonrası, yükselen siyasi desteğe rağmen, büyük bir başarısızlık vardır.
Ortada iki ilginç soru var.
Birincisi; bunca siyasi desteğe rağmen bu başarısızlık nedendir?
İkincisi; bunca başarısızlığa rağmen, bu siyasi destek neden?
Başarısızlığı somut örneklerle göstermek lazım.
Dolar bazında kişi başına gelir 2008’den günümüze hiç kımıldamıyor.
Büyüme oranı yüzde üç-yüzde dört aralığına sıkışmış durumda.
Yani; ortada bir iktisadi başarısızlık var.
On dört senelik bir iktidar sonrası Türkiye’nin bir bölgesinde açık savaş var, manzaralar Suriye’den hiç farklı değil.
Yani; ortada çok büyük bir iç huzursuzluk, karmaşa var.
Komşularla sıfır sorun politikasından nerelere gelindi.
AB ile 2005’de başlayan müzakere süreci yürümüyor.
ABD ile ilişkiler çok kötü. Rusya ile ise adeta savaşın eşiğine geldik.
Yani; dış politikada da büyük bir başarısızlık var.
Hükümet-vatandaş ilişkisi, en azından vatandaşın yarısı için, bir felaket.
Yani; hükümet herkesin hükümeti olamamış.
Yargı erki, tarihinde görülmemiş bir durumda.
Sulh ceza mahkemeleri diye ortada bir hukuk garabeti var.
Cumhurbaşkanı’nın açık anayasa ihlalleri karşısında yargı sessiz.
Yani; yargı artık hukuk, adalet üretmiyor, refaha katkıda bulunamıyor.
Bu yazıyı Çarşamba gecesi yazıyorum. 1 Kasım’da yüzde elliye çok yakın oy almış bir başbakanın istifa edip etmeyeceği konuşuluyor, AKP olağanüstü kongreye gidiyor.
Cumhurbaşkanı’nın muhtarlara yaptığı konuşmada söyledikleri gerçekten yenir yutulur şeyler değil.
TBMM Genel Kurulu ve komisyon toplantıları Güneydoğu Asya parlamentolarını anımsatıyor.
Yani; bu siyasi desteğe rağmen yönetimde de bir belirsizlik hatta kaos var.
Yukarıda belirttiğim gibi meseleye başka bir pencereden de bakılabilir ama bu yazdıklarıma karşı çıkmak da kolay değil, algıda bir seçicilik yok doğrusu.
Dünya demokrasi tarihinde bunca siyasi desteğe rağmen bir siyasi kadronun ülkeyi bu kadar kötü yönettiği pek görülmemiştir muhtemelen.
Peki, ama neden?
Bu sorunun cevabı siyasi iktidarın demokrasiye yani ülkeyi kimin yöneteceği sorusuna öncelik verirken ülkenin nasıl yönetileceği sorusunu yani hukuk devletini ikinci hatta üçüncü plana atmış olmasında.
Bu hukuksuzluklara rağmen siyasi desteğin şimdilik sürüyor gibi gözükmesinin yanıtını ise başka bir yazıda arayacağım.
Siyasi başarı ile yönetim başarısının bu kadar ayrışması ilginç, hatta şaşırtıcıdır.
En büyük hata da bu başarısızlığın nedenini parlamenter sistemde aramak olacaktır.
Yorum Yap