Büyüme ve yolsuzluğun hukuk dengesi

  • 22.02.2016 00:00

 20. yüzyılda büyüme hukuk devletinin niteliğini ağırlıklı olarak belirledi. 21. yüzyılda ise ilişkinin yönü çok büyük ölçüde değişti, artık hukuk devletinin niteliği iktisadi büyümenin temel belirleyicisi oldu. Bu konuda bu sütunda da, başka yerlerde de yazı yazdım, temel çerçeveye geri dönmüyorum.

Bugünkü Yorum yazımda üzerinde durmak istediğim konu ise iktisadi büyüme ve yolsuzluk kavramları çerçevesinde siyasal iktidarların önemli bir bölümünün içine düştükleri ikilemin boyutlarını tartışmaya açmak.

Siyasal iktidarların yaklaşık tümünün ve özellikle de gelişmekte olan ülkelerin siyasi iktidarlarının  hukukla ilişkisi tipik bir aşk ve nefret ilişkisi. Siyasal iktidarların hukuka ilişkin söz konusu aşk ve nefret ilişkisinin ya da dengesinin de nefret ayağı kişi başına gelir azaldıkça daha da yükseliyor.

Siyasal iktidarların hukukla ilişkisi yaklaşık tüm ülkelerde son derece karmaşık bir ilişki. Siyasal iktidarlar bir açıdan hukuku sevmek zorundalar, bu aşk ilişkisi iktidarlarının devamı için, aşağıda basit nedenini bir kez daha belirteceğim, bir zorunluluk. Ama aynı siyasal iktidarlar başka bir açıdan da, başka nedenlerden hukuktan nefret ediyorlar. Bu nefretin de nedenlerini, bunlar biraz daha girift nedenler, yine aşağıda açıklayacağım.

Rant siyaseti ve evrensel hukuk

Siyasal iktidarların hukukla ilişkisi ilginç bir matematik dengesine benziyor. Siyasal iktidarlar büyümeyi ençoklamak yani maksimize etmek, potansiyel büyüme oranlarını yakalayabilmek için hukuku da maksimize etmek, hukuk devleti kriterlerini en tepe noktalarına kadar yaşama geçirmeleri gerekiyor. Evrensel hukukun en temel kriterlerini ulusal hukukla özdeşleştiren, evrensel hukukla ulusal hukuk armonizasyonunu, ahenkleştirmesini en iyi yapabilen ülkeler 21. yüzyılda, küresel tasarruf, yatırım fonlarından en çok payı alabilecekleri için iktisadi anlamda en hızlı büyüyen ülkeler olacak. Evrensel hukuk standartlarına süreklilik kazandıran ülkeler iktisadi büyümeyi maksimize edecekleri için kişi başına gelir, istihdam gibi siyaseten çok duyarlı konularda da başarılı sonuçlara imza atacaklar. Yüksek büyüme nedeniyle vatandaşını daha zengin kılan, işsizliği azaltan ülkelerin siyasal iktidarları siyasal istikrarı, kendi siyasal konumlarını da bir ölçüde daha sürekli, daha güvenli kılıyor. Bu muhtemel sonuçlar evrensel hukukun ipine sıkı sıkıya sarılmanın iktisadi büyüme üzerinden siyasal iktidara çok önemli getirileri. Başka bir ifadeyle evrensel hukuku maksimize ederseniz büyüme de maksimize oluyor ve siyasal gücünüz de bu ölçüde artıyor.

Ancak bu sonuç hukuk, büyüme, yolsuzluk üçgeninin sadece bir kenarını tanımlıyor.

Hukuk ya da hukuksuzluğun yolsuzluk süreçleri üzerinden siyasal iktidarları etkilemesi çok daha ilginç bir süreç. Hukukun iktisadi büyümeyi etkilemesi çerçevesinde hukuka âşık siyasal iktidarların aynı hukukla ilişkisi iş yolsuzluk süreçlerine geldiğinde değişebiliyor. Bu noktada mutlaka belirtilmesi gereken konu yolsuzluk kavramının mutlaka illegal bir sürece de tekabül etmeyebileceği; özellikle piyasa ekonomisinin tüm kurum ve kurallarıyla yerleşmediği gelişmekte olan ülkelerde yolsuzluk süreçlerinin azımsanmayacak bir bölümü legal-yasal bir çerçeve dahilinde gerçekleşiyor, gerçekleştiriliyor. Hukuk çerçevesi evrensel hukuk ilkelerine yaklaştığı ölçüde idari kararların, sistemin üretme potansiyeli olduğu ve mutlaka da ürettiği rantların mutlak miktarı ve milli gelir ya da bütçe içindeki payı da azalıyor. Ulusal hukuk evrensel hukuk kriterlerinden saptığı ölçüde de, mesela Kopenhag kriterlerinden Ankara kriterlerine yönelindiğinde, sistemin rant yaratma potansiyeli çok artıyor. Burada hukuk derken kastedilen ağırlıklı olarak kamu hukuku ve özellikle de sermaye piyasası hukuku, rekabet hukuku, kamu alımları piyasası hukuku, mülkiyet hakları hukuku, imar hukuku ve malların serbest dolaşım hukuku.

Bu alanlarda evrensel hukuk standartları ile ulusal hukuk mutlak bir uyum içinde olduğu ölçüde iktisadi büyüme maksimize oluyor ama idari ve mevki rantları da eşzamanlı olmak üzere minimize oluyorlar. Rantların minimize olmasının yani en düşük düzeylere çekilmesinin siyasi iktidarlar için büyük sıkıntıları var. Siyasetin finansmanında zorluklar oluşuyor ve siyasetin finansmanı arzulanmayan bir saydamlık ortamına siyasetçinin arzusu hilafına geliyor.  

AKP evrensel hukuktan neden uzaklaşıyor?

Evrensel hukuk ile ulusal hukuk yakınlaştığı, hatta özdeşleştiği ölçüde rekabet hukuku da rant yaratmaktan çıkıyor. Rekabet hukukunun rant yaratmaktan çıkması, kamu ihale sisteminin küresel rekabete açılması, imar hukukunun mutlak bir saydamlık içinde kurallara bağlanması demek. Oysa, siyasetçi, sadece Türkiye siyasetçisi değil ama muhtemelen en başlarda Türkiye siyasetçisi, tüm gelişmekte olan ülkelerin, dışa açık rekabetçi piyasa ekonomisine direnen ülkelerin siyasetçisi kamu ihale sisteminin rekabetçi olmasından, imar hukukunun saydamlaşmasından kelimenin gerçek anlamıyla nefret ediyor.

Siyasetçi bu durumda çok karmaşık bir tercih ile, matematik tabiriyle söylersek de, tuhaf bir optimizasyonla karşı karşıya kalıyor. Büyüme, iktisadi istikrar, istihdam artışı ve bunlara bağlı olarak da oy maksimizasyonu için evrensel hukuk siyasetçi için olmaz ise olmaz bir kurum. Ancak aynı olmaz ise olmaz evrensel hukuk konu rant üretimine bağlı legal ve illegal yolsuzluğa, kısa vadeli siyaset dönemi şahsi birikime geldiğinde siyasetçinin evrensel hukuk aşkı bir anda sönüveriyor. Tam bir optimizasyon problemi. Siyasetçi evrensel hukuktan vazgeçemiyor zira evrensel hukuk olmaz ise ekonomik büyüme ve buna bağlı olarak oy maksimizasyonu olamıyor. Ama aynı siyasetçi nihai anlamda evrensel hukukun maksimizasyonundan da yana olamıyor, zira kamu ihale rantlarından, imar rantlarından da asla vazgeçemiyor. Siyasetçi büyüme üreten ama rant üretmeyen evrensel hukuk ile büyüme üretmeyen ama rant üreten yerel hukuk arasında bir optimal nokta seçmeye çalışıyor. Ancak temel mesele, siyasetçi için optimal olabilecek bu noktanın seçmen için tümüyle optimal altı bir nokta olması.

Türkiye'nin son senelerde savrulduğu sıkıntının temel nedeninin AKP'nin arayışı içinde olduğu bu optimal nokta olduğu kanısındayım. AKP evrensel hukuktan, gelişmekte olan başka ülkelerde de durum çok farklı değil, iki nedenden uzaklaşıyor. Birincisi yukarıda belirtmeye çalıştığım klasik rant kollama mekanizmaları olmaksızın ayakta kalamayacağını düşünmesi, buna yüz senedir alışmıştık zaten, ikincisi ise maalesef evrensel hukuk ile 17-25 Aralık sürecinin mutlak uyumsuzluğu.

Türkiye'nin, bu optimizasyon çözümüne yatkın olmayacak, arkasında korkacak yolsuzluk problemleri olmayan, hem özgürlükler hem de büyüme için evrensel hukuktan taviz vermeyecek siyasi kadrolara ihtiyacı var.

Zaman

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums