- 6.02.2016 00:00
CUMA NOTLARI...
Barış düşmanla yapılır, o düşman kardeş de olabilir
Kardeşlik, uhuvvet, birlik, beraberlik lakırdılarından illallah. Şu sırada bölgede acımasız bir savaş sürüyor ve eğer bir gün barışılacaksa bu, kardeşlik zemininde filan değil iktidarın paylaşılacağı, hâkim millet/mahkûm millet ilişkisinin biteceği, eşit vatandaşlık ilkesinin uygulamaya konulacağı bir zeminde olacak.
Bu süreçte akılda tutulması gereken dört altın kural var.
İlk kural: Barış, aralarındaki farklılıkların ölümcül çatışmaya dönüşmesini engelleyememiş demokrasi fakiri toplumlar için gereklidir.
İkinci kural: barış düşmanla yapılır.
Üçüncü kural: bir çatışmada taraflar hiçbir zaman ve hiçbir yerde yüzde yüz haklı veya yüzde yüz haksız değildir. Müzakerede hep aynı taraf kazanamaz.
Dördüncü kural, ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in mükemmel tespitiyle, “en kalıcı anlaşmalar tarafların masadan eşit derecede gayrimemnun ayrıldığı anlaşmalardır.” Zira eşit gayrimemnuniyet, anlaşmayı bozmamak için çok güçlü bir etkendir.
Barış,“kardeşçe yaşamak” gibi gerçekdışı bir hedef için değil birbirimizi yok etmeden, farklılıklarımızı kamusal alanda ifade edebilmek, yaşayabilmek, zıtlaşabilmek ve bu sayede tekrar beraber yaşayabilmek için gerekiyor.
Silaha müsamaha meselesi
“Dünyada hiçbir devlet kendi sınırları içinde elinde silah olan insana müsamaha göstermez.” Bu duruş Türkiye’de pek çok vatandaşça benimseniyor.
Kürdlerin yıllardır süren silahla hak arama mücadelesine verilen bu cevap bir siyasî görüştür; beğenirsiniz beğenmezsiniz.
Ne var ki bu görüşte olanların gözden devamlı kaçırdığı bir başka silah konusu var ki en az Kürdlerin silahlı mücadelesi kadar ağır: Bireysel silahlar!
Daha Irak ve Suriye içsavaşları buraya tam anlamıyla yansımamışken 2012’de Meclis İçişleri Komisyonu’nda “Silah Kanun Tasarısı” görüşmelerinde bürokratlar Türkiye’de yüzde 15’i ruhsatlı, yüzde 85’i ruhsatsız 17 milyon bireysel silahın bulunduğunu dile getirmişlerdi. Bu her üç erkekten biri silâhlı demektir.
“Devlet kendi sınırları içinde elinde silah olan insana müsamaha göstermez” miydi? Güldürmeyin allaşkına!
Bireysel silah belâsı hakkında farkındalık yaratmak için çaba gösteren Umut Vakfı’nın tuttuğu çetelede 2015’te basına 2175 silahlı olay yansıdı. Bu olaylarda toplam 1951 kişi öldürüldü, bir kısmı ağır 1282 kişi de yaralandı. Böylece 2015’teTürkiye’de günde en az 5 kişi bireysel silahlarla öldürüldü.
Bu, Kürd illerinde süren savaşın zayiatından çok fazla. Kanlı olayların yüzde 71’i tüfek, tabanca, beylik gibi ateşli silahlarla, yüzde 29’u da kesici ve delici aletlerle gerçekleştirildi.
Türkiye ABD gibi bireysel silah cehennemi bir ülke. Zıvanadan çıkmakta olan toplum içi zıtlaşmalar “nezih” âdetlerimizden olan pogroma dönüşürse gereken silah hazır.
Suriye ve ademimerkeziyetçilik
“Hedef demokratik ademimerkeziyetçilik. Suriye Demokratik Konseyi bir çeşit demokratik ademimerkeziyetçilik için çabalıyor. Bu, tüm Suriye bileşenleri için gerekli; Kürdler, Türkmenler, Araplar, hepimiz için. Bizim sistemimizde Türkmene de Kürde de aynı hak verilir.” Suriye Demokratik Konseyi Eş Başkanı Heysem Menna Cumhuriyet’ten Duygu Güvenç’e söylüyor bunları.
Menna bölgenin istikbaline ilişkin hayatî önemde bir siyaset önerisinde bulunuyor. Nitekim Türkiye ve İran dâhil bütün bölge ülkeleri için kalıcı barış ancak iktidarların paylaşıldığı ademimerkeziyetçi yapılardan geçiyor.
Bu konfederal, federal veya daha başka özyönetim modelleriyle gerçekleşebilir. Irak bütün eksikliklerine rağmen ademimerkeziyetçi bir yapıya sahip.
Ama eğer bu tip yapılar hayata geçirilmez buna mukabil etnik veya mezhepsel temelde Sünnistan, Alevistan, Türkmenistan hatta Kürdistan kurulursa bu ulus-devlet veya mezhep-devletlerin ayakta kalmaları bölgenin karmaşık nüfus yapısı dolayısıyla son derece zor olur.
Bu yapılar da etnik/dinsel temizliğin peşi sıra yüzyıl savaşlarına sebebiyet verebilir.
Buradan bakınca bölgenin yanı başındaki Kıbrıs adasında onyıllardır süren etnik temelli ayrılığın ateşkese rağmen sürdürülebilir olmaması ve adadaki tarafların Birleşik Kıbrıs Federasyonu altında yeniden birleşmekte olmaları bölge açısından son derece önemli.
ABD’nin ve uluslararası camianın Kıbrıs’ta çözüme bu kadar destek vermelerinin arkasında yeni kurulacak federal devletin bölge için oluşturacağı model beklentisi var.
O yüzden Kıbrıs’ta çözüm adanın boyutlarını, adadaki üçüncü tarafların bencil hesaplarını ve kimi yorumcuların kötümser ve bîhaber öngörülerini çok aşıyor.
Asker Hakları
Asker otomatik olarak ölmeyi göze almış bir insan sayıldığından kimse pek asker hakkından söz etmez.
Bu zor ortamda Asker Hakları kuruluşu şu olumlu gelişmeyi haber ediyor: Anayasa Mahkemesi, kışlada intihar eden Mazlum Karabulut'un ailesinin yaptığı bireysel başvuruda, yaşama hakkı kapsamında etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğine hükmetti. Bu karar kışlada intiharlar ve şüpheli ölümler konusunda emsal nitelikte.
Kararda yaşam hakkı konusunda ayrıntılı bir içtihat oluşturuldu ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin yaşam hakkı ile devletin etkin soruşturma yürütme yükümlülüğüne ilişkin kararlarına atıflarda bulunularak yeniden soruşturma açılmak üzere dosya askeri savcılığa gönderildi.
Dikkat ederseniz bugünkü Cuma notları asker, savaş, silah ağırlıklı oldu. Zeitgeist, zamanın ruhu!
HABERDAR/ CENGİZ AKTAR
Yorum Yap